Kardeş Kıskançlığı
Yazar Kübra Koçak Yılmaz • Çocuk Psikiyatristi • 13 Kasım 2018 • Yorumlar:
Kıskançlık, sevilen birinin başkası ile paylaşılmasına katlanamama, sahip olunan kişiyi ya da nesneyi kaybetme korkusudur. Diğer duygular gibi doğuştan edinildiğine inanılır. Genellikle 2 yaş dolaylarında hissedilmeye ve gösterilmeye başlanır, normal süreçte ergenlikle beraber azalarak kaybolması beklenir. Yaşla beraber tamamen yok olmasa bile kontrol edilebilir hale gelir. Tüm duygularımız gibi kıskançlığı da iyi yönetememek çeşitli sosyal ve duygusal sorunlara yol açmaktadır.
Çocuklarda; kardeş kıskançlığı kimi zaman yaşamı etkileyecek ve davranış sorunlarına neden olacak derecede yoğun yaşanabilmekte ve yardım gerektiren bir hal alabilmektedir.
Kardeş kıskançlığında çocukların yaşadığı duygu anne-babanın sevgisini ve ilgisini kaybetme korkusu, enerjinin ve zamanın büyük bir kısmının eve gelen küçük yabancıya verilmesinden doğan rahatsızlıktır. Çocuk kendini terk edilmiş, güvensiz ve desteksiz hissetmeye başlar, bebeğe karşı gibi görünen ama aslında anne babaya karşı olan kırgınlığını, öfkesini kontrol edemez.
Kardeş kıskançlığının yoğunluğu; anne babanın kardeşlere karşı olan tutum farklılıklarına, kardeşten önce çocukla-ebeveyn ilişkisine, çocuğun kardeşe gösterdiği tutumun nasıl karşılandığına, çocuğun mizacına, kardeşler arasındaki yaş farkına, kardeşler arasında kıyas yapılıp yapılmadığına göre değişiklik göstermektedir.
Çocuk, kardeşi üzerinden anne-babaya öfkelense de küçük ve sevimli yabancıya karşı sevgi, koruma ve yakınlık hisseder. Bu durum onun kafasını iyice karıştırır, davranışlarını kontrol edemez. Sık öfke ataklarıyla duygularını dışa vurdukları gibi bazen de içe kapanıklık, isteksizlik, ilgi kaybı, iştah, uyku ve tuvalet sorunları baş gösterir.
Çocuğun; kardeşinin bezini değiştirmesi, karnını doyurması nedeniyle annesinin kendisinde uzak kaldığını görmesi, kardeşinin anlamsız sesler çıkardığında anne-babanın bundan mutlu olması ve bu tavırların daha rağbet gördüğünü düşünmesiyle çocuk kardeşini taklit etmeye başlar. Daha önceden kazandığı becerilerde gerilemeler olur. Tabi ki bu durum anne-babada kaygı ve ötesinde öfke yaratır.
Duygusal dalgalanmalar bazen öyle içinden çıkılmaz hal alır ki, çocuk etrafa, çevresindeki insanlara hatta kendisine bile zarar vermeye başlar. Ruhuna ağır gelen bu yükü artık bedenide taşıyamaz ve karın ağrısı, mide bulantısı, ateş, kabızlık, ishal gibi bedensel şikayetlerde görülebilir. Bu duruma; daha önce onu böyle görmeyen anne babanın da şaşkınlığı eklenince işler iyice zorlaşır. Hem çocuğun hem de anne babanın duygusal yükünü azaltmak için uzmana başvurmak gerekebilir.
Peki bu durum karşısında anne babalar ne yapmalı?
Öncelikle çocuk bu duruma hazırlanmalı. Eve yeni bir aile üyesinin geleceği söylenmeli. Evde olacak değişikliklerden bahsedilmeli, çocuk bu sürecin dışında tutulmamalı. Kardeşi için oda hazırlanırken, kıyafet seçerken, isim ararken onunda düşünceleri ve hisleri öğrenilmeli.
Çocuğun aile içindeki önemi ve yeri sık sık hatırlatılmalı. Bu konuda hiçbir şeyin değişmediği ona hissettirilmeli. Çocuğa ayrılan süreye, beraber yapılan aktivitelere yine özen gösterilmeli.
Anne baba arasında çocukların bakımı konusunda görev dağılımı yapılmalı. Anne için hem duygusal hem de bedensel yorgunluk göz ardı edilmemeli, anne mümkün olduğunca duygusal olarak da desteklenmeli. ‘Sağlıklı çocuklar için sağlıklı Anne’ kuralı hiçbir zaman unutulmamalı.
Çocuğa kardeşini sevmesi gerektiği söylenmemeli, bu konuda yönlendirme yapılmamalı. Ancak ona zarar vermemesi konusu kesin ve kararlı bir dille anlatılmalı.
Kardeşinin ihtiyaçları, bakıma muhtaç olduğu konuşulmalı. Aynı şeylerin kendisine de aynı yaştayken yapıldığı anlatılmalı. Hatta fotoğraf albümleri, varsa videoları paylaşılmalı.
Çocuğun duygusu kabul edilmeli, anlayışlı olunmalı. Kardeşler arasında kıyaslama ve örnek gösterme yapılmamalı. Kardeşlerin eğlenceli aktivitelerle ortak vakit geçirmesi sağlanmalı.