Kardeş Kıskançlığı
Yazar Müberra Sabuncu • Psikolog • 21 Mayıs 2020 • Yorumlar:
Kıskançlık, insanoğlunun en doğal, en evrensel duygularından biridir. Sevilen birinin, başkası ile paylaşılmasına katlanamamak şeklinde tabir edilir. Ayrıca kıskançlık; beklenen ilgi, sevgi ve şefkat eksikliğine karşı verilen doğal bir yanıttır. Sonrasında su yüzüne çıkan öfke veya kızgınlık gibi duygular ikincil duygular olup; altta yatan gerçek duygular gücenme ve değersiz hissetmektir.
Hiçbir çocuk annesini kaybetmeye dayanamaz. Anne bir süreliğine evden uzaklaşırsa ve bu uzaklaşma uzun süreli olursa çocuk kendisini terk edilmiş hissedebilir. Hele ki bu yeni bir kardeş sürecinde olduğunda, anne; kucağında “yeni” bir bebekle eve geldiğinde, kendisini bırakıp giden annesine karşı çocuk öfke duyar. Annesinden aldığı en önemli duygu olan “sevgi”yi kaybetme telaşına kapılan çocuk için bu durumun tek çaresi kardeşinden bir an önce kurtulmaktır. Bu telaşla birlikte çocuğun fazlaca hareketlendiğini ve sık sık öfke nöbetlerine kapıldığını görürüz. Öfkeli davranışlar, söze dökülemeyen duyguların harekete yansımasıdır…
Büyük çocuk kendi içinde “ikinci plana atılmışlık’’ duygusunu kardeşin eve gelişi ile yaşar. İlgiyi çekmek ve fark edilmek için gerekeni yapar. Genellikle en iyi yöntem yaramazlıktır. Çünkü çektiği ilgi “azarlanma” şeklinde de olsa; anne ile göz göze bakacak, anne ile konuşacak ve anne, sözünü dinlettiğinden emin olmak için tüm ilgisini ona yönlendirecektir.
Anne babaların en çok bocaladığı konulardan birisi de büyük çocuk kıskanacak diye küçük çocuğa daha az fiziksel ilgi ve yakınlık göstermesidir. Aslında anne babanın küçük kardeşi öpüp okşamaktan kaçınması, çocuğun ihtiyaçlarının tam anlamıyla karşılanamaması anlamına gelir. Abartılmadan, gereğince sevip okşanan kardeşini gören büyük çocuk; kardeşini nasıl sevebileceğini öğrenmiş olur.
Peki kıskançlık sadece büyük çocukta (abla ya da ağabey’de) mı görülür?
Pek çoğumuz sadece ablanın ya da ağabeyin küçük kardeşini kıskandığını düşünürüz. Aslında bu bazen tam tersi de olabilmektedir. Küçük kardeş de ablasını ya da ağabeyini kıskanabilir, hatta içten içe kızgınlık besleyebilir.
Abla ya da ağabey olmak kardeş için tam bir kabus olabilir. Çünkü büyük kardeş annenin sözünü daha iyi anlayan, kardeşi üzerinde minik de olsa sorumluluğu olan kişidir. Hele bir de ağabeyi ya da ablası okula gidiyor ise; küçük kardeşin gözünde çok daha iyi görünen bir tablo çizilmektedir. Küçük kardeş bir yandan hırs yapar, bir yandan da kendisinden büyük olan kardeşine karşı büyüklenme gibi tavırlarda bulunabilir.
Zarar gören tarafı iyi tespit etmek gerekir…
Genellikle uzmanlardan destek almaya gelen kişilere baktığımızda, sadece kıskançlık yaşayan çocuğun getirildiğini görmekteyiz. Burada gerçekçi ve ifade edilmesi zor olan kıskançlık duygusunu elbette ki görmezden gelemeyiz. Esas önemli olan bir diğer konu da kıskanılan taraf ya da zarar gören çocuktur.
Anne ya da baba kıskançlık yaşayan çocuklarına karşı hep daha sabırlı ve dikkatli olurlar. Peki ya diğer çocuk? Sürekli kıskançlık yaşayan küçük kardeşini anlamaya çalışan, onun sinirlenmemesi için her isteğine cevap veren, hayır demeyi pek bilmeyen bir abla ya da ağabey düşünün. Aileler bu tarafı da onarmayı, ihmal etmemeyi bilmek zorundadır. Kıskançlık duygusu ile baş edemeyen çocuğu onarmaya, güçlendirmeye çalışırken; diğer yandan sürekli sorumluluk hisseden, alttan alan çocuğu da kaybetmemeye özen gösterilmelidir.
Kısacası; anne babaların bu süreci çok iyi yönetmesi gerekir. Çocuklar kavga ettiklerinde araya girip onları dinleyen, haklıyı haksızı ayırt etmeye çalışan ve haksızı cezalandıran ebeveynlerden olmamız pek önerilmez. Çünkü kimin haklı kimin haksız olduğu karmaşık bir konudur. Biri diğerini kızdırmış, bu nedenle tepki almış ise suçlu tek kişi değildir. Ancak yine de birbirlerine vurmalarına izin vermeyin! Vuranın, bu davranışın sonucunu yaşamasına izin verin! Siz araya girmezseniz bir süre sonra kendi aralarında anlaşmaları daha kolay olacaktır.
Bir diğer önemli husus da küçük olanı sürekli koruma ihtiyacımızdır. Unutmamak gerekir ki, bazen küçükler büyüklerden çok daha zor olabiliyor. Büyük kardeşi de ezdirmeden, haklarına saygı göstererek birlikte uyum sağlamalarını bekleyebilirsiniz. Anne babalar olarak sizlerin, çocuklarınız arasında ayrım yapmadığınıza öncelikle kendinizi inandırabilmeniz; sonrasında çocuklarınızın kişiliklerine, yaşlarına, ihtiyaçlarına uygun tavır ve tutumlar sergileyebilmeniz gerekmektedir. Kardeşler arasındaki olumlu ilişkileri güçlendirecek olan tavır işte budur.