Kardiyovasküler Hastalıklar ve Beslenme

Yazar Merve ErdemDiyetisyen • 25 Ağustos 2021 • Yorumlar:

Kardiyovasküler hastalıklar dünyada başta gelen ölüm nedenlerinden biridir. Kardiyovasküler hastalıkların dağılım prevelansına baktığımızda hipertansiyon, aterosklerozis, aritmi ve kalp yetmezliği bu rahatsızlıkların önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Kardiyovasküler hastalıkların risk faktörleri değiştirilebilir ve değiştirilemez faktörler olarak ikiye ayrılmaktadır. Değiştirilebilir risk faktörlerinde sigara içmek, hipertansiyon, hiperkolesterolemi, düşük HDL-kolesterol (iyi kolesterol) değeri, Diabetes Mellitus ve obezite gibi nedenler bulunurken değiştirilemez risk faktörlerinde ise yaş ve aile öyküsü gibi riskler bulunmaktadır. Kardiyovasküler hastalıklara beslenmenin etkisini ortaya koymak amacıyla yapılan araştırma, Ocak-Mart 2017 tarihleri arasında Afyonkarahisar’da Afyon Kocatepe Üniversitesi Ahmet Necdet Sezer Araştırma Ve Uygulama Hastanesi’nde yatan kardiyovasküler hastalığa sahip bireyler üzerinde yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemi, gönüllülük esasına dayanarak rastgele yöntemle seçilen 200 (102 erkek, 98 kadın) kişiden oluşmuştur. Araştırmanın verileri anket formu ile toplanmıştır. Araştırma sonucunda hastaların BKİ’leri cinsiyetlere göre incelendiğinde, kadınların 81,6’sının, erkeklerin %76,3’ünün hafif şişman, 1. Derece şişman, 2. Derece şişman ve 3. Derece şişman oldukları görülmektedir. Beslenme alışkanlıklarıyla ilgili soruların cevaplarına bakıldığında hastaların genel olarak beslenme konusunda yetersiz bilgiye sahip oldukları ve %69’unun uygun bir diyetinin olmadığı belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: kardiyovasküler hastalıklar, beslenme, risk v ABSTRACT Cardiovascular diseases are one of the leading causes of death worldwide. When we look at the distribution, prevalence of cardiovascular diseases, hypertension, atherosclerosis, arrhythmia and heart failure constitute a significant part of these disorders. The risk factors of cardiovascular diseases are divided into two as modifiable and non-modifiable factors. There are risk factors such as smoking, hypertension, hypercholesterolemia, low HDL-cholesterol (good cholesterol) value, Diabetes Mellitus and obesity, but there are also risks such as age and family history in unchangeable risk factors. The study was conducted on individuals with cardiovascular disease in Afyon Kocatepe University Ahmet Necdet Sezer Research and Practice Hospital located in Afyonkarahisar between January-March 2017 to determine the effect of feeding on cardiovascular diseases. The survey sample consisted of 200 people (102 males, 98 females) selected randomly on the basis of voluntarism. Survey data were collected by questionnaire. When the BMI’s of the patients were examined according to gender, 81.6% of the women and 76.3% of the men were; slightly obese, first degree obese, second degree obese and third degree obese. When the answers to the questions about eating habits are examined, it is determined that the patients generally have insufficient knowledge about nutrition and 69% do not have a proper diet. Key words: cardiovascular diseases, nutrition, risk 1 1.GİRİŞ Kardiyovasküler hastalıklar dünyada başta gelen ölüm nedenlerinden biridir. Türkiye İstatistik Kurumu’ nun 2015 yılında yapmış olduğu ölüm nedenleri istatistiklerinde birinci sırada %40,3 oranla dolaşım sistemi hastalıkları bulunmaktadır. Dolaşım sistemi hastalıklarının %40,5’ ini iskemik kalp hastalıkları oluştururken ikinci sırada %24,3’ ünü serebro-vasküler kalp hastalığı yer aldı. (1) Kardiyovasküler hastalıkların dağılım prevelansına baktığımızda hipertansiyon, aterosklerozis, aritmi, ve kalp yetmezliği bu rahatsızlıkların önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Kardiyovasküler hastalıkların günümüzde kabul gören önemli risk faktörleri şöyle sıralanmaktadır: 1. Yaş (erkeklerde ≥45, kadınlarda ≥55 veya erken menopoz) 2. Ailede kalp hastalığı öyküsü (birinci derece akra-balardan erkekte 55, kadında 65 yaşından önce koroner arter hastalığı öyküsü) 3. Sigara içmek 4. Hipertansiyon (140/90 mmHg veya daha fazla veya hipertansiyon için tedavi alıyor olmak) 5. Hiperkolesterolemi (total kolesterol 200 mg/dl’ın üzeri LDL-kolesterol (kötü kolesterol) 130 mg/dl’ın üzeri) 6. Düşük HDL-kolesterol (iyi kolesterol) değeri (<40 mg/dl) 7. Diabetes Mellitus 8. Obezite 9. Stresle baş edememe 10. Fazla alkol tüketimi 11. Fiziksel aktivetenin az olması (egzersiz azlığı) 12. Doğum kontrol hapı kullanımı (sigara içiliyorsa) 13. Menopoz (2) Yaş Kardiyovasküler hastalıkların insidansına ve prevelansına bakıldığında yaşla birlikte kardiyovasküler hastalıkların da arttığı 2 görülmektedir. Bu yüzden yaş en önemli risk faktörlerinden biri sayılmaktadır. (3) Türkiye istatistik kurumunun verilerine bakıldığında yaşlı nüfus (65 ve daha yukarı yaş) 2012 yılında 5 milyon 682 bin 3 kişi iken son beş yılda %17,1 artarak 2016 yılında 6 milyon 651 bin 503 kişiye ulaşmıştır. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2012 yılında %7,5 iken, 2016 yılında %8,3’e yükselmiştir. Yaşlı nüfusun %43,9’unu erkek nüfus, %56,1’ini kadın nüfus oluşturmaktadır. (4) Ailede Kalp Hastalığı Öyküsü Ailedeki hastalık öyküsü değiştirilemeyen risk faktörleri arasında yer almaktadır. Baba veya diğer birinci derece erkek akrabalarda 55 yaşından önce, anne veya diğer birinci derece kadın akrabalarda 65 yaşından önce erken koroner arter hastalığı gelişiminin olması, kişide kardiyovasküler hastalık riskini 1,3-1,6 kat artırmaktadır. (3) (5) Diğer riskler düzeltilse bile ailede bulunan hastalık öyküsü kişide riski devam ettirmektedir. Sigara Sigara majör KVH risklerinden biridir. Sigara içiciliği, mortalitenin en önemli önlenebilir nedenleri sarasında sayılmaktadır. Günde 20 ve daha fazla sigara kullanımını KVH riskini 2 kat artırmaktadır. Sigara içenlerde miyokard infarktüsü ve kardiyak ölüm riski içmeyenlere göre erkeklerde 2,7, kadınlarda 4,7 kat daha fazla bulunmuştur. (6) Aynı zamanda HDL düzeyini düşürür, trombosit agregasyonunu artırır. Kanda fibrinojen düzeyinin ve kan viskozitesinin de arttığı gösterilmiştir. (7) Sigara içme alışkanlığı, ülkemizde erkeklerde azalma, kadınlarımızda ise artma eğilimindedir. Kadınlarımızda koroner kalp hastalığı mortalitesinin Avrupa ülkeleri arasında en yüksek seviyede olduğu göz önüne alındığında, kadınlarımızda sigara içme eğilimindeki bu artışın ciddiyeti daha da önem kazanmaktadır. 3 Hipertansiyon Hipertansiyon KVH için çok önemli bir risk faktörü olmakla birlikte, bütün aterosklerotik kardiyovasküler olayların %35’inden sorumludur. (8)Koroner kalp hastalığı hipertansiflerde normotansiflere göre 2-3 kat daha fazladır. (7) Yüksek kan basıncı, koroner kalp hastalığı ve serebrovasküler hastalık için majör risk faktörü olmasının yanı sıra kalp yetmezliği, renal yetmezlik, periferik damar hastalığı, retinal kan damarlarında bozulma ve görme kaybına yol açar. Aynı yaş grubunda 115/75 mmHg’dan itibaren kan basıncındaki her 20/10 mmHg’lık artış kalp ve damar hastalıkları riskini iki katına çıkarmaktadır. (9) Hiperkolesterolemi Risk değerlendirilmesi yapılırken bakılması gereken faktörlerden biri de LDL ve total kolesterol değerleridir. Kalıtım, beslenme alışkanlıkları/besinler, şişmanlık ve stres gibi faktörler total kolesterol ve LDL kolesterolünü yükseltmektedir. total kolesterolün 200 mg/dl’n üzerinde ve LDL-kolesterolün 130 mg/dl’nin üstünde olan bireyler KVH açısından risk taşımaktadırlar. Amerikan “National Cholesterol Education Program Adult Treatment Panel III” raporuna göre bireyler LDL’den başka diğer majör risk gruplarının bulunup bulunmamasına göre farklı risk gruplarına ayırmıştır. Bu risk grupları şöyledir: Yüksek Riskli grup: Koroner kalp hastalığı veya eşdeğer rahatsızlığı bulunanlar bu gruptadır.Koroner kalp hastalığı eşdeğerleri; aterosklerotik hastalığın diğer formları, diyabet ve 2+ risk faktörü olup 10 yıl içinde koroner kalp hastalığına yakalanma riski >20 olan bireylerdir. Orta Derecede Yüksek riskli Grup: bu grubu henüz koroner kalp rahatsızlığı gelişmemiş 2+ risk faktörüne sahip bireyler oluşturur. 10 yıl içerisinde koroner kalp rahatsızlığı geçirme riski %10-20 arasındadır. 4 Orta derecede Riskli Grup: 2+ risk faktörü olup 10 yıl içerisinde rahatsızlık geçirme ihtimali <10olan bireylerdir. Düşük riskli grup:0-1 risk faktörü olanlardır. (7) Düşük HDL-Kolesterol Değeri KVH için düşük (<40 mg/dl) HDL kolesterol seviyelerinin bir risk faktörü, buna karşılık yüksek (> 60 mg/dl) HDL kolesterol seviyelerinin ise koruyucu bir faktör olduğu kılavuzlarda vurgulanmıştır. (10) Ortalama 1 mg/dl HDL kolesterol düşmesi koroner kalp hastalığı riskini % 2-3 artırmaktadır. (11) Diabetes Mellitus Diyabet, uzayan yaşam süresi, gelişen teknoloji ile yaşam şeklindeki değişiklikler, değişen beslenme şekilleri ve azalan fiziksel aktivite sonucunda her geçen gün görülme sıklığı artan bir hastalık olarak tüm dünyayı etkilemektedir. Ülkemizde diyabet sıklığı TURDEP-I (Türk Diyabet Çalışması) sonuçlarına göre, 1997-1998 yılları arasında 20 yaş ve üzeri erişkin erkeklerde %6,2, kadınlarda %8 (genel ortalama %7,2) oranında saptanmıştır. TURDEP-I’in devamı niteliğinde yapılan ve 2010 yılında tamamlanan TURDEP-II sonuçlarında diyabet görülme sıklığı %13,7 (erkek %12,4 ve kadın %14,6) olarak saptanmış ve 12 yıllık zaman içinde diyabet sıklığında %90 artış meydana geldiği belirtilmiştir. (12) Diyabet KVH için bağımsız bir risk faktörüdür. Erkek ve kadında riski, sırası ile iki ile dört kat artırır. Ulusal Kolesterol Eğitim Programı raporunda DM bir koroner arter hastalığı eşdeğeri olarak kabul edilmekte ve bu şekilde en yüksek risk kategorisine girmektedir. Miyokard infarktüsü hikayesi olmayan tip 2 DM hastalarındaki MI riskinin %20,mortalite riskinin %15 saptanması ve bu risk oranının diyabeti olmayan MI öyküsü olan hastalarla benzer olması nedeni ile bu sonuca varılmıştır. Tip 2 diyabeti olan bir hasta myokard infarktüsü geçirdiğinde bu hastaların sağkalım prognozu, diyabeti olmayan koroner kalp hastalığı hastalarından çok daha kötüdür (13) 5 Obezite Obezite gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en büyük problemidir. Beslenme alışkanlıklarının ve tercihlerinin değişmesi insanları daha çok fastfood tarzı yiyeceklere yönlendirmekte, alınan fazla kalorilerin fiziksel aktivite azlığıyla birleşmesi sonucunda obeziteyle sıkça karşı karşıya kalınmaktadır. Türk Kardiyoloji Derneği tarafından yapılan ve 3681 kişiyi kapsayan Türkiye’de Erişkinlerde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri Çalışmasında (TEKHARF) 30 yaşını aşkın Türk erkeklerinin dörtte birinde (yüzde 25,2), kadınların da yarıya yakınında (yüzde 44,2) obezite tespit edilmiştir. Orta yaşlı (31- 49 yaş) ve yaşlı (50 yaş ve üzeri) gruplarda ayrı ayrı ele alındığında bu prevalansın erkeklerde anlamlı biçimde değişmediği (yüzde 24,8 ve 25,7) kadınlarda ise önemli ölçüde arttığı (sırasıyla yüzde 38 ve yüzde 50,2) bildirilmiştir. (9) Kadınlarda görülen bu anlamlı farklılığın sebebi menopozdur. Menopozun başlangıcında bir kadının vücut ağırlığı maksimuma ulaşır, bunun sebebi de çoğunlukla yağ dokusunun artmasıdır. Boyun kısalması ve vücut ağırlığının artmasının sonucunda beden kütle indeksi(BKİ) (kg/m2) ile belirlenen ağırlık durumu da artar. Buna bağlı olarak aşırı ağırlık ve obezite postmenopozal kadınlarda premenopozal kadınlara kıyasla daha fazla görülmektedir. Hayatı botunca vücut ağırlığına bağlı sorun yaşamamış kadınlar bile bu dönemde istenmeyen ağırlık ve beden kütle indeksi (BKİ) artışı ile karşılaşır ve beden ölçülerinde beliğin değişiklikler olur. Santral tipte obezitesi olanlarda KVH’e diyabet gelişme riski jineoid obezitesi (alt beden obezitesi) olanlara göre daha yüksektir. Santral obezite hipertansiyon, diyabet, insülin direnci, kan şekeri yüksekliği, bozuk lipid profili gibi kardiyovasküler risk faktörlerini de artırmaktadır. Obezite ve hipertansiyonun birlikte bulunması kalbin yapısı ve fonksiyonu üzerine olan etkinin çok daha şiddetli olmasına yol açar. (14) 6 Stres Stres ile kardiyovasküler hastalıklar arasındaki bağ-lantı zayıf da olsa, stresi kontrol etmek özellikle stresle baş etmek için çok yemek yiyen veya sigara içenler için önemlidir. (14) Uzun süre maruz kalınan stresin immün sistemi tetikleyerek kronik inflamasyona yol açtığı, sonuç olarak da hastalarda depresif belirtilere ve ateroskleroza yol açabileceği bu görüşte ileri sürülmektedir. (15) Alkol Aşırı alkol tüketimi kan basıncı kontrolünü zorlaştırmaktadır. Ayrıca alkol kullanımı kalp kasında hasara yol açabilir, kardiyak aritmiye sebep olabilir ve inme riskini artırır. (16) Fiziksel aktivite Yetersiz fiziksel aktivite bir haftada 5 kez 30 dakikadan daha az süreli orta dereceli aktivite ya da bir haftada 3 kez 20 dakikalık ağır aktiviteden daha azı anlamında kullanılmaktadır. Fiziksel inaktivite koroner kalp hastalığı için bağımsız bir risk faktörüdür ve riski ortalama olarak iki kat artırır. Şişmanlığın yanı sıra insülin direnci, dislipidemi ve hipertansiyon gibi risk faktörlerinin ortaya çıkışını kolaylaştırmaktadır. Düzenli fiziksel aktivite ile kilo azalmakta, LDL kolesterol ve trigliserid düzeyleri düşmekte, HDL-kolesterol düzeyleri yükselmekte, insüline duyarlık artmakta, kan basıncı düşmekte, endotele bağlı vazodilatasyon ve fibrinolitik aktivite artmaktadır; bu olumlu etkiler koroner kalp hastalığı riskini azaltır. (7) Doğum Kontrol Hapı Kullanımı Oral kontraseptiflerin yanı sıra günde 20 veya daha fazla sigara kullanan bireylerde sigara ve ilaçlar bir arada sinerjistik bir etki gösterirler dolayısıyla KVH riskinde bir artışa sebep olurlar. 7 Menopoz Postmenopozal dönemde overyan hormon eksikliğine bağlı olarak çeşitli metabolik ve fizyolojik değişiklikler meydana gelmekte ve bu değişikliklere bağlı olarak ateroskleroz ve tromboz oluşmasına zemin hazırlanmaktadır. Hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi ve metabolik sendrom prevelansı postmenopozal dönemde premenopozal döneme göre artış göstermektedir. Menopoz; vücut ağırlığı, vücut yağ dağılımı, insülin sensitivitesi, plazma lipit profili ve sempatik tonusda istenmeyen etkilere neden olmaktadır. Postmenopozal kadınlar kilo almaya eğilimlidir, menopoz sonrası ilk yılda vücut yağ dağılımı değişerek jinekoid tipten android tipe dönüşmektedir. Obezite ve android tip yağlanma KVH risk artışı ile birliktedir. BKİ ve visseral yağlanma artışı arteriyel hipertansiyon ve insülin rezistansına neden olarak kardiyovasküler riski arttırır. Menopozla birlikte lipit ve lipoprotein düzeylerinde istenmeyen değişimler olmaktadır. LDL kolesterol arttığından total kolesterol artmakta, trigliserid ve lipoprotein düzeyi artmaktadır. Menopoz sonrası oluşan insulin rezistansı metabolik sendrom ve KVH patogenezinde rol almaktadır. Menopozla birlikte insülin sekresyonu ve sensitivitesi azalmaktadır. Diyabetik kadınlarda diyabetik olmayan kadınlara göre KVH riski 4 kat fazladır. Postmenopozal kadınlar aynı yaştaki premenopozal kadınlara göre daha yüksek sistolik ve diyastolik kan basıncına sahiptir. Arteriyel hipertansiyon kardiyovasküler morbidite ve mortaliteyi kadınlarda erkeklere göre daha fazla olumsuz yönde etkiler. Arteriyel hipertansiyon tek başına ileri yaş kadınlarda en önemli kardiyovasküler risk faktörüdür. Hipertansif kadınlarda normotansif kadınlara göre KVH riski 4 kat artmıştır. Kan basıncının azaltılması kardiyovasküler olaylara olumlu etkide bulunur. Kilo verilmesi ile veya insülin hassaslaştırıcı ilaç kullanımı ile insülin sensitivitesi arttırılır ise kan basıncı kontrol altına alınabilir. (17) 8 RİSK FAKTÖRLERİNİN YOK EDİLMESİNE TEMEL YAKLAŞIMLAR Sağlık bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar, Programlar ve Kanser Başkan Yardımcılığı, kalp ve damar hastalıklarıyla ilgili yayınladığı kılavuzda risk faktörlerinin yok edilmesinde yapılması gereken temel yaklaşımları aşağıdaki gibi belirlemiştir: • Küçük yaşlardan itibaren sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılması, beslenme politikalarının belirlenmesi, kalp hastalıklarından korunmada ve önlenmesinde temeldir. Kan lipit profilini olumlu yönde etkileyecek sağlıklı beslenme alışkanlığının kazanılması (diyetin toplam doymuş yağ içeriğinin azaltılması amacıyla, hayvansal yağların ve kırmızı et tüketiminin azaltılması, sebze, meyve ve tam tahıl tüketiminin dolayısıyla posanın artırılması) ve toplum genelinde yaygınlaştırılması önemlidir. • Ülkemizde önemli bir sorun haline dönüşmekte olan şişmanlığın önlenmesi ve HDL-kolesterol düzeyinin yükseltilmesi açısından her yaş grubunda egzersiz yapma alışkanlığının kazandırılması ve sporun desteklenmesi önemli olacaktır. • (Yirmi yaşla birlikte) hiperlipidemi ve hipertansiyonun kontrolüne ilişkin olarak kan lipit ve kan basıncı değerleri belirli aralıklarla kontrol edilmelidir. • Kalp damar hastalıkları için çok önemli bir risk faktörünü ortadan kaldırmak açısından toplumumuzda çok yaygın olan sigara kullanımının yoğun halk eğitimi ve caydırıcı politikalarla azaltılması önemlidir. • Toplumda yüksek risk altında olan kişilerin saptanması ve bunların tedavisi koroner kalp hastalığı sıklığının azalmasında yarar sağlayacaktır. 9 KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARDA BESLENMENİN ROLÜ Beslenme, kardiyovasküler hastalıkların değiştirilebilir risk faktörleri üzerinde etkili olan koruyucu yöntemlerin en başında gelir. Sağlıklı ve dengeli beslenmeyle ortaya çıkabilecek birçok risk etmeni engellenebilir veya mevcut riskler minimuma indirilebilir. Doymuş yağ, trans yağ, kolesterol ve tuzun diyetle fazla alımı ve sebze, meyve, balığın diyetle az tüketimi gibi nedenlerle kalp ve damar hastalıklarının görülme sıklığı artmaktadır. Doymuş yağlar kan kolesterol düzeyini yükselten en önemli beslenme faktörüdür. Doymuş yağ asitleri serum LDL ve HDL kolesterolü yükseltirken, çoklu doymamış yağ asitleri her ikisini de düşürmekte. Tekli doymamış asitleri LDL kolesterolü düşürürken HDL kolesterole etki etmemektedir. Çalışmlar çoğunlukla n-6 çoklu doymmış yağ asitlerinden zengin bitkisel yağlarla yapılmış, n-3 yağ asitlerinden zengin balık yağı trigliseritleri düşürürken LDL kolesterole etkili çelişkilidir. Ancak çoklu doymamış n-6 yağ asidinden zengin yağların bir kısmının balık yağı ile yer değiştirmesi tromboz oluşum riskini azaltır. Diyette günlük alınması gereken enerjinin %7’sinin doymuş yağlardan, %15’inin tekli doymamış yağlardan ve %10’unun çoklu doymamış yağ asitlerinden oluşturulması gerekir. Hayvansal kaynaklı yağlar veya margarinler yerine bitkisel kaynaklı sıvı yağların tercih edilmesiyle bu oran sağlanabilir. Kolesterolün kontrolünde beslenme ve fiziksel aktivite birlikte rol oynamaktadır. Düzenli fiziksel aktivitenin yanı sıra alınan yağların kontrollü ve dengeli dağılım kolesterol kontrolünde etkin tedavi yöntemidir. Mevcut bir KVH yoksa kolesterolün <300 mg/dl altında tutulması, eğer bilinen bir kardiyovasküler hastalık varsa <200 mg/dl altında tutulması amaçlanmalıdır. Kolesterol içeren besinlerin 10 diyetten tamamen çıkarılmasına gerek yoktur, sınırlanmasıyla kolesterol kontrol altına alınabilir. Tuz hipertansiyon riskini artıran başlıca diyetsel faktördür. Diyetle alınan tuzun kısıtlanmasıyla hipertansiyon ve osteoporoz görülme riski minimuma indirilebilir. Hipertansiyondan dolaylı olarak da kardiyovasküler hastalıkları önleyici beslenme tedavisinde tuz alımı etkin rol oynamaktadır. Beta karoten, vitamin A ve vitamin C gibi antioksidan vitaminleri yüksek oranda içeren sebze ve meyvelerin tüketimi ile kalp sağlığı arasında olumlu bir ilişki vardır. Düşük yağ içeriğine sahip olmasının yanı sıra yüksek posa içeriği ile sebze ve meyvelerin kalp ve damar sağlığını korumada olumlu etki yaptığı bilinmektedir. Diyet posası, özellikle yulaf, baklagiller, sebze ve meyvelerden alınan fermentenebilirliği yüksek diyet posası kolesterol öncüsü safra asitlerinin kana geçişini önleyerek hastalık riskini azaltır. (18) Türk Kardiyoloji Derneği yayınladığı koroner kalp hastalığından korunmaya ilişkin kılavuzda koroner kalp hastalığından korunmaya ilişkin diyet tedavisini iki basamak olarak açıklamıştır. Birinci Basamak Diyeti Günlük total kalori: İdeal kiloya getirecek ve bu kiloda devam ettirecek kadar olmalı. Kolesterol: Günde 300 mg’ın altında Total yağ alımı: Total kalori kaynağının %30’unu aşmayacak Doymuş yağ alımı: Total kalorinin %8-10’unu aşmayacak Doymuş / tekli doymamış / çoklu doymamış yağ oranı: 1 / 1 / 1 Total karbonhidrat alımı: Total kalorinin %55-60’ı (kompleks, lifli ve selülozlu tercih edilmeli) 11 Total protein alımı: Total kalorinin %12-15’i Tuz: Hipertansiyon yoksa normal miktarda Yumurta: Haftada en çok bir defa Balık: Pullu türleri ve ızgara veya buğulama şekilleri tercih edilmeli Sigara: İçilmeyecek Alkol: Eğer içiliyorsa, haftada erkekler için 190 g, bayanlar için 130 g’ı geçmemelidir. Bu diyette günlük et miktarı 150 g’ı geçmemeli, kırmızı et haftada 2 kez alınmalı, diğer günler derisi alınmış tavuk veya balık tercih edilmelidir. Karbonhidratların kompleks yapıda olanları, lif ve selülozdan zengin olanları tercih edilmelidir. İkinci Basamak Diyeti Birinci basamak diyetinden farklı olarak, doymuş yağ ve kolesterol alınması daha da kısıtlanır. Günlük total kalori: İdeal kiloya getirecek ve sürdürecek kadar Günlük kolesterol: 200 mg’dan az Total yağ alımı: Total kalorinin %30’unu aşmayacak Doymuş yağ alımı: Total kalorinin %7’sinden azını sağlamalı Doymuş / tekli doymamış / çoklu doymamış yağ oranı: 0.5 / 0.5 / 1 Total karbonhidrat alımı: Total kalorinin %55-60’ı (şeker, total kalorinin %10’unu geçmeyecek) Total protein alımı: Total kalorinin %10-20’si Sigara: İçilmeyecek 12 Alkol: Eğer içiliyorsa, günde 30 g alkolü aşmayacak Bu diyette yumurta yok. Günlük et miktarı 90 g olup derisi alınmış tavuk veya balık yenilir. Kırmızı et yenilmemelidir. 2.ARAŞTIRMA VE BULGULAR Araştırma, Ocak-Mart 2017 tarihleri arasında Afyonkarahisar’da Afyon Kocatepe Üniversitesi Ahmet Necdet Sezer Araştırma Ve Uygulama Hastanesi’nde yatan kardiyovasküler hastalığa sahip bireyler üzerinde yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemi, gönüllülük esasına dayanarak rastgele yöntemle seçilen 200 (102 erkek, 98 kadın) kişiden oluşmuştur. Araştırmanın verileri anket formu ile toplanmıştır. Formun hazırlanmasında konu ilgili, daha önce yapılmış bazı araştırmalardan yararlanılmıştır(Çakıroğlu ve Haklı, 2010). Anket formu, demografik özellikler, beslenme alışkanlıkları ve besin tercihlerinin belirlendiği 3 bölümden oluşmuştur. Ayrıca, hastaların obezite durumlarını belirlemek için beden kütle indeksleri (BKİ) hesaplanmıştır. BKİ’nin hesaplanmasında “ ağırlık (kg) / boy uzunluğu (m²) ” formülü kullanılarak elde edilen sonuçlar, <19, “ zayıf ”, 19-24,9, “normal ”, 25-29,9, “ hafif şişman ”, 30-34,9, “1. Derece şişman”, 35-39,9, “ 2. Derece şişman ”, ≥40, “ 3. Derece şişman ” olarak değerlendirilmiştir(Anonim, 2017). Hastalara 40 soru sorulmuştur. Bu soruları demografik sorular, iki seçenekli sorular, 5’li likert tipi sorular, besin tercihleri ile ilgili sorular oluşturmuştur. Araştırma sonucunda elde edilen veriler SPSS 18.0 paket programından yararlanılarak değerlendirilmiştir. Verilerin istatistiksel 13 azalizinde, yüzde(%), frekan(n), ortalama(X- ), standart sapma(Sx), kikare(χ2) independent- samples t testi, anova testi, korelasyon analizi kullanılmıştır. 2.1.Bulgular 2.1.1.Hastalara ait genel bilgiler Araştırmaya katılan hastaların % 51’i erkek, % 49’u kadındır. Hastaların % 78’i evli, %22’si bekardır. Eğitim durumları incelendiğinde, hastaların % 41.5’inin ilkokul mezunu olduğu ve % 12’sinin okuma-yazma bilmediği belirlenmiştir. Hastalar arasında ortaokul ve lise mezunu olanların oranı % 31.5 iken üniversite mezununun oranı da % 15’tir. Gelir düzeyleri incelendiğinde, hastaların % 39.5’inin 500-1499 TL, %35.5’inin 1500-2499 TL, % 21’inin 2500-3499 TL ve % 4’ünün 3500 TL ve üzeri gelirinin olduğu görülmüştür. Hastaların hastalık durumlarına bakıldığında % 30’unun hipertansiyon, % 26’sının kalp yetmezliği , % 25.5’inin damar tıkanıklığı , % 14’ünün, % 4.5’inin de diğer kalp hastalıklarından birinin hastası olduğu görülmüştür. Hastaların % 32’si sigara içerken, % 8’i alkol kullanmaktadır. Ayrıca % 63.5’i kalp ilacı kullanmaktadır. Hastaların % 31’inin uygun bir diyeti varken, kolestrol içeriğine hiç dikkat etmeyenlerin oranı % 17,5 ve nadiren dikkat edenlerin oranı da % 12’dir. Ayrıca hastaların %11,5’i sık sık kızartma tüketmektedir. Hastaların % 29’u hiç fiziksel aktivite yapmazken, % 34.5’i de nadiren fiziksel aktivite yapmaktadır. 14 Hastaların %63’ünün ailesinde kardiyovasküler hastalık hikayesi bulunmaktadır. 2.1.2.Hastalara ait bazı ortalama değerler Tablo 1’de kadın ve erkek hastalara ait bazı özelliklerin ortalama değerleri verilmiştir. Hastaların BKİ ortalama değerleri incelendiğinde, kadınların 1. Derece şişman (30,24 ± 6,50 kg/m² ), erkeklerin hafif şişman (28,02 ± 5,14 kg/m² ) oldukları görülmektedir. Tablo 1:Hastalara ait bazı ortalama değerler Değişkenler Kadın(n=98) Erkek(n=102) p değeri (X- ) ±(Sx) (X- ) ±(Sx) Yaş 57,56 ± 17,07 58,32 ± 16,18 p>0.05 Boy Uzunluğu(cm) 158,42 ± 5,61 170,64 ± 5,91 p<0.01 Vücut ağırlığı (kg) 75,59± 15,24 81,71 ± 15,85 p<0.05 BKİ(kg/m²) 30,24 ± 6,50 28,02 ± 5,14 p<0.01 Kadın ve erkek hastaların boy uzunluğu (p<0.01), BKİ (p<0.01) ve vücut ağırlıkları(p<0.05) ortalamaları arasındaki farklılıklar istatistiksel açıdan önemli, yaş ortalamaları arasındaki farklılık ise önemsiz bulunmuştur (p>0.05). 2.1.3.Hastaların Obezite Durumları Tablo 2’ de hastaların obezite durumlarının BKİ’ne göre değerlendirme sonuçları gösterilmiştir. Araştırmaya alınan yaşlıların BKİ’leri cinsiyetlere göre incelendiğinde, kadınların % 81,6’sının, erkeklerin % 76,3’ünün hafif şişman+ 1. 15 Derece şişman+ 2. Derece şişman+ 3. Derece şişman oldukları görülmektedir. Tablo 2:Hastaların BKİ’lerine göre değerlendirilmesi Kadın(n=98) Erkek(n=102) Frekans Yüzde Frekans Yüzde Zayıf 1 % 1 1 % 1 Normal 17 % 17.3 23 % 22.5 Hafif Şişman 38 % 38.8 49 % 48.0 1. Derece Şişman 17 % 17.3 23 % 22.5 2. Derece Şişman 16 % 16.3 3 % 2.9 3. Derece Şişman 9 % 9.2 3 % 2.9 Toplam 98 % 100.0 102 % 100.0 2.1.4.Hastaların beslenme alışkanlıkları Hastaların sigara-alkol tüketip tüketmedikleri, yemeklerde en çok kullandıkları yağ çeşitleri, en çok tükettikleri et, yoğurt, peynir, ekmek, tatlı türleri, tavuk, vb. etleri nasıl tükettikleri, yemeği tatmadan tuz atıp atmadıkları, sakatat ve kuruyemiş, paketli gıda tüketme durumları sorgulanmıştır. Hastaların % 68’inin şu anda sigara içmedikleri, % 92’sinin alkol içmediği bulunmuştur. Araştırmaya alınan hastaların hangi besin çeşitlerini tercih ettikleri ve tüketim durumları da incelenmiştir. Tablo 3:Hastaların besin çeşidi tercihleri ve tüketim durumları Yoğurt Tercihi Frekans Yüzde 16 Tüketmiyor 3 1,5 Yarım Yağlı 42 21,0 Tam Yağlı 152 76,0 Light 3 1,5 Toplam 200 100,0 Süt Tercihi Frekans Yüzde Tüketmiyor 24 12,0 Yarım Yağlı 31 15,5 Tam Yağlı 141 70,5 Light 4 2,0 Toplam 200 100,0 Peynir Tercihi Frekans Yüzde Yarım Yağlı 20 10,0 Tam Yağlı 109 54,5 Light 3 1,5 Tuzsuz 68 34,0 Toplam 200 100,0 Ekmek Tercihi Frekans Yüzde Beyaz Ekmek 136 68,0 Kepekli Ekmek 17 8,5 Tam Tahıllı Ekmek 9 4,5 Patatesli Köy Ekmeği 38 19,0 Toplam 200 100,0 Tatlı Tercihi Frekans Yüzde Tüketmiyor 62 31,0 Sütlü Tatlı 67 33,5 17 Hamurlu Tatlı 68 34,0 Meyveli Tatlı 3 1,5 Toplam 200 100,0 Yağ Tercihi Frekans Yüzde Ayçiçek Yağı 110 55,0 Zeytinyağı 68 34,0 Tereyağı 20 10,0 Margarin 2 1,0 Toplam 200 100,0 Et Tercihi Frekans Yüzde Kırmızı Et 101 50,5 Tavuk-Hindi Eti 89 44,5 Balık 9 4,5 Diğer 1 0,5 Toplam 200 100,0 Yemeği tatmadan tuz atma alışkanlığınız var mı? Frekans Yüzde Evet 43 21,5 Hayır 157 78,5 Toplam 200 100,0 Sakatat tüketiyor musunuz? Frekans Yüzde Evet 118 59,0 Hayır 82 41,0 Toplam 200 100,0 Tablo 3’te görüldüğü gibi hastalar, genel toplamda en çok tam yağlı yoğurdu (% 76.0), tam yağlı sütü (% 70.5), tam yağlı peyniri (% 54.5), beyaz ekmeği (% 68.0) , hamur tatlılarını (% 34.0), ayçiçek yağını (% 55.0), et çeşitlerinden kırmızı eti(%50,) tercih etmektedirler. 18 Hastaların %78,5’i yemeği tatmadan tuz atmazken, %59’u sakatat tüketmektedir. Tablo 4:Hastaların bazı besinleri tüketim sıklığı Günlük meyve tüketimi Frekans Yüzde Tüketmiyor 12 6,0 1-2 porsiyon 120 60,0 3-4 porsiyon 62 31,0 5 ve daha fazla 6 3,0 Toplam 200 100,0 Sebze tüketimi Frekans Yüzde Tüketmiyor 9 4,5 Günde bir kez 58 29,0 Haftada bir kez 61 30,5 Haftada 2-3 kez 72 36,0 Toplam 200 100,0 Balık tüketimi Frekans Yüzde Tüketmiyor 14 7,0 Haftada bir kez 100 50,0 Haftada 2-3 kez 17 8,5 Ayda bir kez 69 34,5 Toplam 200 100,0 Tablo 4’te görüldüğü gibi hastaların çoğunluğu, meyveyi günde 1-2 porsiyon(% 60), sebzeyi haftada 2-3 kez(% 36), balığı ise haftada bir kez (% 50) tüketmektedir. Tablo 5:Hastaların bazı besinleri tüketim şekilleri 19 Etleri Pişirme Şekli Frekans Yüzde Haşlama 95 47,5 Izgara 35 17,5 Fırınlama 23 11,5 Kızartma 11 5,5 Kavurma 36 18,0 Toplam 200 100,0 Tavuk/Hindi Etini Tüketme Şekli Frekans Yüzde Derili 49 24,5 Derisiz 151 75,5 Toplam 200 100,0 Tabloda görüldüğü üzere, hastaların en çok tercih ettikleri pişirme şekli haşlamadır (% 47,5). Tavuk ve hindi etlerini derisiz tükettiklerini belirtenlerin oranı % 75,5’dir. 2.1.5.Hastaların Verilerinin İlişkilendirilmesi Hastalık durumu ile vücut kütlesi incelendiğinde varyansların homojen çıktığı(p=0,34<0,05) ve ANOVA değerinin p=0,039 çıktığı görülmüştür(p<0,05). Post-Hoc analizlerinin ve ortalamanın incelenmesiyle vücut kütlesi en fazla olan hastaların hipertansiyon hastaları olduğu görülmüştür. (X−) ±(Sx)=81,50 ± 14,66). Hastalık durumu ile hastaların besin etiketi okuma alışkanlığı incelendiğinde ki-kare değeri, p=0,004 çıktığı görülmüştür. Bu p<0,05 olduğu için, hastalıklar ile hastaların besin etiketi okuma alışkanlığı arasında bir ilişki olduğu görülmüştür. Hastalık durumu ile hastaların besin etiketi okuma alışkanlığı çapraz tablosu 20 incelendiğine en çok kalp yetmezliği hastalarının besin etiketlerini okuduğu görülmüştür(% 39,1). Eğitim durumu ile hastaların besin etiketi okuma alışkanlığı incelendiğinde ki-kare değeri, p=0,028 çıktığı görülmüştür. Bu p<0,05 olduğu için, eğitim durumu ile hastaların besin etiketi okuma alışkanlığı arasında bir ilişki olduğu görülmüştür. Eğitim durumu ile hastaların besin etiketi okuma alışkanlığı çapraz tablosu incelendiğine en çok ilkokul mezunu hastaların besin etiketlerini okuduğu görülmüştür(% 37,0). 5’li likert tipi sorulardan “Ne sıklıkla salata tüketirsiniz?” sorusuyla, “Fiziksel aktivite yapar mısınız?” sorusu incelendiğinde korelasyon katsayısı p=+0,338 oranında bir ilişki olduğu görülmüştür. Bu da salata tüketimi ile fiziksel aktivite arasında pozitif yönlü zayıf bir ilişki olduğu söylenebilir. 5’li likert tipi sorulardan “Sağlıklı beslenme adına yediklerinize dikkat ediyor musunuz?” sorusuyla, “Kolestrol içeriği yüksek besinlerin tüketimine dikkat ediyor musunuz?” sorusu incelendiğinde korelasyon katsayısı p=0,504 oranında bir ilişki olduğu görülmüştür. Bu da sağlıklı beslenme adına yenilenlere dikkat etmek ile kolesterol içeriği yüksek besinlerin tüketimine dikkat etmek arasında pozitif yönlü orta şiddet bir ilişki olduğunu göstermektedir. BKI sınıflandırılması ile cinsiyet incelendiğinde independent-samples t testi değeri, p=0,004 çıktığı görülmüştür. Bu p<0,05 olduğu için, BKİ sınıflandırılması ile cinsiyet arasında bir ilişki olduğu görülmüştür. BKI sınıflandırılması ile cinsiyetlerin ortalaması incelendiğinde kadın hastaların BKI’lerinin yüksek olduğu görülmüştür. ((X−) ±(Sx)=3,58 ± 1,24). 21 3.TARTIŞMA VE SONUÇ 20. yüzyılın başlarında kardiyovasküler hastalıklar, tüm dünyadaki ölüm nedenlerinin %10’undan azını oluşturmaktayken bu oran zaman içinde giderek artmış ve 21. yüzyılın başından itibaren KVH gelişmiş ülkelerdeki ölüm sebeplerinin %50’sinden, gelişmekte olan ülkelerdeki ölüm sebeplerinin %25’inden sorumlu hale gelmiştir. (19). TÜİK 2017 verilerine göre; ölüm vakalarının %39,8’ini oluşturan kardiyovasküler hastalıklar ilk sırada yer aldı. Bunu; %19,7 ile iyi ve kötü huylu tümörler, %11,9 ile solunum sistemi hastalıkları izledi. Kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle gerçekleşen ölümlerin 2016 yılında %40,5’i iskemik kalp hastalığından, %23,6’sı ise serebrovasküler hastalıktan kaynaklandı. Yapılan çalışmalar, kardiyovasküler hastalıklarla diyet alışkanlığı arasında kuvvetli bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Hastaların kardiyovasküler hastalıklara ilişkin beslenme bilgileri ve alışkanlıklarının incelendiği bu çalışmada; araştırmaya alınan hastaların %51’i erkek, %49’u kadındır. Hastaların %78’i evli, %22’si bekardır. Eğitim durumları incelendiğinde, hastaların % 41.5’inin ilkokul mezunu olduğu ve % 12’sinin okuma-yazma bilmediği belirlenmiştir. Hastalar arasında ortaokul ve lise mezunu olanların oranı % 31.5 iken üniversite mezununun oranı da % 15’tir. Hastaların %63’ünün ailesinde kardiyovasküler hastalık hikayesi bulunmaktadır. Bu konuda yapılan pek çok çalışmada, hastaların ailelerinde kalp-damar hastalığı hikayesi olduğu ve genetik özelliklerin bu durumu tetiklediği bildirilmiştir. (20) Bu durum, değiştirilemez risk faktörleri arasında yer almaktadır. 22 Gelişmiş ülkelerde yaşlı nüfusta hafif şişmanlık ve şişmanlık prevelansında artış görülmektedir. Gençler ile karşılaştırıldığında yaşlı bireylerde şişmanlığın morbidite ve mortalite üzerine farklı etkilerinin olması nedeniyle, bu soruna daha fazla dikkat edilmesi gerekir. Hastaların BKİ ortalama değerleri incelendiğinde, kadınların 1. Derece şişman (30,24 ± 6,50 kg/m² ), erkeklerin hafif şişman (28,02 ± 5,14 kg/m² ) oldukları görülmektedir.prospektif çalışmalar kilolu olma hali ve obezite ile kalp ve damar hastalıklarına bağlı morbidite ve mortalite arasında ilişki olduğu nu göstermiştir. Obezitenin yüksek kan basıncı, glukoz intoleransı, tip 2 diyabet ve dislipidemi gibi kalp ve damar hastalıkları risk faktörleri ile kuvvetli ilişkisi vardır. Koroner kalp hastalığı, iskemik inme, tip 2 diyabet riski artan BKI ile artmaktadır. (21) (22) (23) Buna rağmen hastaların % 29’u hiç fiziksel aktivite yapmazken, % 34.5’i de nadiren fiziksel aktivite yapmaktadır. Fakat kalp sağlığı için düzenli ve orta düzeyde aktivite önemlidir. Aktif yaşam kan kolesterol ve trigliserit düzeylerinizi normalde tutar, HDL kolestrol düzeyini arttırır, kan basıncını düşürür, stresi kontrol etmeye yardımcı olur, enerji harcayarak vücut ağırlığının kontrol altında tutulmasını sağlar. Daha etkin aerobik aktivite kalp kasını iyi çalıştırır ve kardiyovasküler sistemin daha etkin çalışmasına yardım eder. Bu konuda hastaların daha fazla bilgilendirilmeye ve teşviğe ihtiyaçları vardır. Kardiyovasküler hastalıkların belirtileri en çok orta yaş ve yaşlı bireylerde görülmekle birlikte hastalığın oluşumu ergenlik ve genç yetişkinlik dönemlerinde başlamaktadır. Bu dönemlerde hastalığın başlamasına neden olan risk faktörlerinden sigara, alkol tüketiminin olumsuz etkilerinin yaşlılık döneminde daha dramatik olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Sigara kardiyovasküler hastalıklar için ana risk faktörlerindendir. Sigara içenlerde kardiyovasküler hastalıkların sık görülmesinin yanı sıra, hastalığı olanlar sigara içmeye devam 23 ettiğinde kardiyovasküler hastalıkların mortalitesi yüksek seyretmektedir. Araştırmamızda da hastaların % 32’si hastalıkları devam ederken bile sigara içmeye devam etmektedir. Bu nedenle, sigara içiciliğinin kontrol altına alınması kardiyovasküler hastalıkların hem birincil korumasında hem de ikincil korumasında önemlidir. kardiyovasküler hastaların yarıdan biraz fazlası sigara içmeyi bırakmaktadır. Kardiyovasküler hastalara sözel olarak sigarayı bırakmaları önerilmekte; ancak, sigarayı bırakma kliniklerine yönlendirme, farmakolojik destek gibi yöntemlere seyrek olarak başvurulmaktadır. Hastaların besin tercihleri incelenmiş, yağlardan en çok Ayçiçek yağını (%55), et çeşitlerinden kırmızı (%50,5), süt ve ürünlerinden tam yağlı yoğurdu (% 76), tam yağlı peyniri (% 54,5), tam yağlı sütü (70,5), tahıllardan beyaz ekmeği(68,0) ve tatlı türü olarak hamur tatlılarını ( %34,0) tercih ettikleri bulunmuştur. Araştırmaya alınan hastalar kardiyovasküler hastalığa sahip olduğundan, besin tercihlerinin uygun olmadığı saptanmıştır. Diyetle kırmızı et, rafinerize gıda ve doymuş yağ asitlerinin fazla alımı kardiyovasküler riski arttırmaktadır. Hastaların besin seçimlerinde çeşitli hatalar yapmaları (süt ve süt ürünlerinin tam yağlı çeşitlerinin seçilmesi, beyaz ekmek tüketmeleri, hamur tatlılarını tercih etmeleri, kızartma+kavurma yöntemlerinin tercih edilmesi) beslenme konusunda bilgilendirilmeye ihtiyaç duyduklarını ortaya koymaktadır. Sadece bitkisel yağ tüketmek ve kırmızı et tüketimini azaltmak yeterli değildir. Hayvansal kaynaklı besinlerden olan süt, yoğurt, peynirin de yağsız çeşitlerinin tercih edilmesi çok önemlidir. Çalışmada ayrıca hastaların en çok tercih ettikleri pişirme şeklinin haşlama olduğu (%47,5), tavuk ve hindi etlerini derisiz tükettikleri (% 24 75,5), yemeklerin tadına bakmadan tuz atanlarının oranı düşük olmasına rağmen küçümsenmeyecek orandadır (%21,5). Diyetle alınan tuz miktarı kan basıncı seviyesinin ve tüm kalp ve damar hastalıkları riskinin önemli bir belirleyicisidir. Dünya Sağlık Örgütü kalp ve damar hastalıklarının önlenmesine destek için günlük tuz alımının kişi başına 5 gramdan az olmasını önermektedir. (24) Tuz alımındaki orta dereceli bir azalma kan basıncı üzerinde önemli bir etki yapmaktadır. Sofrada yemeklere tuz eklenmemeli, tur şu, salamura, salça, konserve ve soda gibi sodyum içeriği yüksek besinleri tüketmekten kaçınılmalıdır. (25) (26) Besinlerin tercih edilmesi kadar, tüketim şekli, miktarı ve uygulanan pişirme yöntemleri de kardiyovasküler hastalıklardan korunmada önemlidir. Araştırmaya katılan hastaların % 11.5’i sık sık kızartma tüketmektedir. Kızartılmış besinler yağ çektikleri için enerji içeriği daha yüksek ve sindirimi güçtür. Uygun pişirme yöntemlerini seçilerek yağ kullanımı azaltılmalı ya da yağ kullanılmamalıdır. Yemek hazırlama yöntemleri değiştirilerek lezzette herhangi bir eksiklik olmaksızın yemeklerdeki yağ miktarları azaltılabilir. Besinleri kızartmak yerine, fırınlama, haşlama, ızgara, buharda veya mikrodalga fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir. Böylelikle hem kardiyovasküler riskten hem de bütün hastalıkların temelinde yatan obeziteden korunulabilir. Kardiyovasküler riskten korunmanın bir diğer yolu ise posadan zengin beslenmektir. Posadan zengin besinlerle beslenmek kan kolesterol düzeyinin düşürülmesine yardımcı olur. Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketimi, haftada 2 kez kurubaklagillerin kullanımı, kepekli, yulaflı ekmeklerin, tam tahıllı kahvaltılık gevreklerin tercih edilmesi günlük posa tüketimini artırmaya yardımcı olur. Günlük posa tüketiminiz 25-30 gr olmalıdır. Beta karoten, vitamin A ve vitamin C gibi antioksidan vitaminleri yüksek oranda içeren sebze ve meyvelerin tüketimi ile 25 kalp sağlığı arasında olumlu bir ilişki vardır. Bu nedenle sebze ve meyve tüketimi arttırılmalı. Ancak hastaların günlük meyve tüketimine bakıldığında %6 sı hiç meyve tüketmezken, %60 ı yalnızca 1-2 porsiyon tüketmektedir. Günlük sebze tüketiminde ise %4,5 u hiç sebze tüketmezken %30,5 u ise haftada yalnızca bir kere tüketmekte, günlük ekmek tüketimine bakıldığında ise hastaların yalnızca %8,5 u kepekli ekmek ; %4,5 u ise tam tahıllı ekmek tüketmektedir. Bütün bunlarda hastaların beslenme konusunda daha çok bilinçlendirilmesine ihtiyaç olduğunu gösterir. Omega-3 yağ asitleri Çoklu doymamış yağ asitleridir ve özellikle soğuk sularda yaşayan uskumru, ton, somon, gibi yağlı balıklarda bulunmaktadır. Omega-3 yağ asitleri yağlı deniz balıklarından başka bazı bitkilerde keten tohumu ve yağında, kanola yağında, soya yağında, ceviz ve fındıkta bulunmaktadır. Omega-3 yağ asitleri LDL kolesterol yapımını azaltarak kan trigliserit düzeyini düşürmektedirler. Omega-3 yağ asitlerinin kalp koruyucu etkisi nedeni ile bu yağları tüketenlerde koroner kalp hastalığına bağlı ölümlerde düşüş görülmektedir. Bu etkiyi yapabilecek Omega-3 yağ asidi dozu günlük 850 mg ile 1.5 g’ dır. Günde yağlı bir porsiyon balık yenmesi ile yaklaşık 900 mg Omega-3 yağ asidi alınabilmektedir. (27) Bu nedenle haftada en az 2 kez balık yenilmesi (300 g) önerilmektedir. Araştırmaya katılan hastaların da %8.5 i haftada 2-3 kez balık tüketirken, % 50 si haftada bir kez ,%34 ü ayda bir kez balık tüketmektedir, % 7 si ise hiç balık tüketmemektedir. Araştırmaya katılan hastaların gelir düzeyleri incelendiğinde, hastaların % 39.5’inin 500-1499 TL, %35.5’inin 1500-2499 TL, % 21’inin 2500-3499 TL ve % 4’ünün 3500 TL ve üzeri gelirinin olduğu görülmektedir. Haftada 2-3 kez balık tüketen hastaların % 4 ü 500-1499 TL gelire sahipken, % 2,5 i 1500-2499 TL, % 1.5 i 2500-3499 TL ve % 0.5 i 3500 TL ve üzeri gelire sahiptir. 26 Bu da gösteriyor ki hastaların beslenme konusunda daha çok bilinçlendirilmesine ihtiyaç olduğunu gösterir. 4.ÖNERİ 1)Çok uzun dönemlerden bu yana hemen bütün toplumlar tarafından uygulanmaya çalışılan öneriler kişilerin her gün hangi besinlerden ne kadar yiyeceklerini tanımlamaya çalışan besin piramidinde yer almaktadır. Bu piramide göre, yağlar, şekerler, tatlılar çok kısıtlı, süt, peynir, yoğurt grubu besinler ve et, balık, tavuk grubu besinler günde iki, üç porsiyon, sebzeler üç, beş porsiyon, meyveler iki, dört porsiyon ekmek, tahıl, pirinç ve makarnalar 6-11 porsiyon olarak önerilmektedir 2)Yağların kendi içindeki dengesinin önemli olduğu ve asıl dikkat edilmesi gereken noktanın satüre yağ tüketiminin sınırlanması gerektiği üzerinde durulmaktadır. Zeytinyağı, soya yağı, Ayçiçek yağının bir denge içerisinde her öğün tüketilebileceği vurgulanmaktadır 3)Doymuş yağ tüketimi ile kan kolesterol değerleri ve buna bağlı olarak da kalp hastalıklarının sıklığının yüksek olduğu bilinmektedir. Bu kapsamda, satüre yağların ve kolesterolden zengin besinlerin tüketiminin azaltılması, temel öneriler arasında yer almaktadır. 4)Tam undan yapılmış gıdaların, rafinerize olmayan esmer pirinç, bulgur gibi gıdaların da her öğün tüketimi önerilmektedir. 5)Kırmızı et, tereyağı, rafinerize undan yapılmış ekmek, beyaz pirinç, makarna, patates ve şekerlerin çok seyrek tüketilmesi önerilmektedir. 6)Kalsiyum her yaş grubu için önemli bir besindir. Kalsiyumun en önemli kaynakları olan süt ve ürünleri ise doymuş yağ içeriği yüksek olduğundan az yağlı veya yağsız süt, yoğurt ve peynir şeklinde tüketilmelidir. 27 7) Kırmızı et yerine beyaz et (tavuk, hindi) ve balıketi tüketilmelidir. 8) Sakatatların tüketiminden kaçınılmalıdır. 9) Yağlı tohumlar önerilen miktarlarda tüketilmelidir.( Fındık ve ceviz gibi sert kabuklu yemişler 1-3 porsiyon/gün) 10) Posa tüketiminin kan yağlarını bağlayarak kolesterolü ciddi oranda düşürdüğü ve bunun kardiyovasküler rahatsızlıkları olumlu anlamda etkilediği bilinen bir gerçektir. Posa ihtiyacı için kuru baklagiller, beyaz ekmek yerine çavdar, yulaf, kepekli ekmeği gibi ekmek çeşitleri tüketilmelidir. Sofralara mutlaka bol yeşillikli salatalar eşlik etmelidir. 11)Meyve ve sebzeler içerdikleri yüksek antioksidan kapasitesinden dolayı kalp damar hastalıklarında koruyucu ve iyileştirici etkide bulunmaktadır bu nedenle her öğünde tüketimine önem gösterilmelidir. 12)Omega-3 alımının kardiyovasküler hastalıklar üzerinde olumlu etkiye sebebiyet verdiği yapılan birçok çalışmada kanıtlandığı için haftada en az iki kez balık tüketimi önerilir. 13) Satın alınan besinlerin etiketleri üzerindeki yağ miktarları kontrol edilmelidir. 14) Uygun pişirme yöntemleri seçilerek yağ kullanımını azaltılmalıdır. 15)Sigara tüketiminden kesinlikle uzak durulmalıdır. 16) Günde ortalama 1-2 kadeh alkol(kırmızı şarap) tüketiminin HDL kolesterol düzeyini yükseltici etkisi olduğu bilinmektedir. Daha yüksek miktarda alkol tüketimi tüm nedenlerden ölüm riskini arttırmaktadır. Bu sonuçlara bakarak alkol alımının kontrollü olması gerektiği söylenebilir. 17)Fiziksel aktivitenin kardiyovasküler hastalıkların riskini azalttığı kanıtlanmıştır. Bu nedenle bu hastalara haftada en az üç kez tercihen haftanın her günü en az 30 dakika süreyle aerobik egzersiz, hızlı yürüyüş, bisiklet, koşu, yüzme, vb. önerilir. 18)Halkın sağlıklı beslenme konusunda eğitimi ve bilinçlendirilmesi yasam boyunca büyük önem taşır ve her yasta birey, beslenme konusunda bilgi sahibi olmalıdır. Bilimsel gerçeklere uygun beslenme 28 bilgileriyle donatılmış kişiler, sağlıklı beslenme alışkanlıklarını da geliştirir. Böylece, toplumda sağlıklı birey sayısı artabilir

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)