Kaygı Bozukluğu (Anksiyete)
Yazar Melisa Demirkol • Psikolog • 2 Ocak 2021 • Yorumlar:
Kaygı bozukluğu diğer bir adıyla anksiyete, bir psikolojik rahatsızlıktır. Her insan zaman zaman kaygılı, endişeli, korkmuş, sinirli, gergin veya paniklemiş hissedebilir. Çoğu zaman kaygılanmak sadece can sıkıcı bir durumken bazen de günlük rutinlerin bile aksatılmasına sebep olur. Bu gibi durumlarda birey kaygı boyutu ilerlemeden bir ruh sağlığı çalışanına başvurmayı ihmal etmemelidir. İlerleyen kaygı beraberinde depresyonu da getirebilir. Yapılan araştırmalar kaygı bozukluğunun depresyon ile komorbiditesi (eş zamanlı görülebileceği) olduğunu göstermektedir.
Kaygı, insanın varoluşsal yapısı gereği herhangi bir tehlike anında hayatta kalabilme yeteneğini kullanabilmesi için beynin devreye soktuğu bir uyarı mekanizmasıdır diyebiliriz. Bu mekanizmanın devreye girmesi bizi oluşabilecek potansiyel tehlikelere hazırlar. Kaygı hissetmemiz önemli ve gereklidir. Ancak kaygı düzeyi arttığında kişi aklında sürekli kötü senaryoları kurar, sosyal hayattan kendini soyutlamaya başlar, kendini sürekli bir tehlikeyle burun burunaymış gibi hisseder. Bu aşamada kişinin yaşam kalitesi düşer ve kaygılı olma hali artık kaygı bozukluğuna dönüşmüş olur.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki toplumun neredeyse %19’u kaygı bozukluğundan şikâyetçidir ve kaygı bozukluğu kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülür. Küçük yaşlarda maruz kalınan olumsuz durumlar ve bunların oluşturduğu travmaların sonucunda bireyde kaygı bozukluğu riski artış gösterir. Ayrıca kaygı bozukluğunun genetik faktörleri de önemlidir. Aile bireylerinin herhangi birinde kaygı bozukluğu gözlemlendi ise, bireyde kaygı bozukluğu görülme ihtimali yine artış gösterir.
Kaygı bozukluğunun birkaç türü vardır:
● Genel Kaygı Bozukluğu: Bir sebebi, bir tetikleyicisi olmadan ortaya çıkan aşırı kaygılı ve gergin hissiyattır.
● Panik Atak: Birden ortaya çıkan, kişiyi dehşete düşüren panik ataklar yaşanır. Her atak sırasında kişi kalp krizi geçiriyormuş, boğulacakmış ya da aklını kaybedecekmiş gibi hissedebilir. Bu hislere ellerde ve bacaklarda titreme, nefes almada güçlük, sıcak basması ve terleme, boğulacakmış hissi eşlik edebilir.
● Sosyal Kaygı Bozukluğu: Kişinin bireysel ilişkilerinde, başkalarının kendisini sürekli gözlemlediği ve buna bağlı olarak onu sürekli eleştirdiklerine, onunla alay ettiklerine dair bir kaygı geliştirmesidir. Kaygı geliştikten sonra ise birey artık sosyal ilişki kurmaya oldukça çekingen hale gelir ve sosyal ilişkileri minimum düzeyde yaşar. Bu da bireyin yaşam kalitesini etkiler ve beraberinde yalnızlığa bağlı olarak özgüven eksikliği ve depresyonu getirebilir.
● Korkular ve Fobiler: Belirli bir uyarandan korkmak olarak tanımlayabiliriz. Örneğin; kan görmekten, iğneden, örümcekten, asansörden, yükseklikten, araba kullanmaktan, köpekten, kapalı alandan, kalabalık yerlerden, kediden vb gibi uyaranlara maruz kaldığında hissedilen yoğun korku ve buna bağlı olarak gelişen nabızda artış; dizlerde, ellerde, ayaklarda titreme; bayılacakmış hissi gözlemlenebilir. Bu korku ve fobiler de bireyin yaşam kalitesinde oldukça düşüş meydana getirir.
● Ayrılık Kaygısı: Bireyin sevdiği, bağlandığı kişilerden ayrı ve uzakta kalmak ile ilgili duyduğu kaygıdır. Birey kendini terk edilmiş, yalnız, güvensiz hissedebilir.
● Performans Kaygısı: Birey bir sınava girdiğinde ya da diğer insanların önünde bir iş yaptığında donup kalır ve performansını sergileyemez. Yanlış yapmaktan veya diğerlerinin onunla alay etmesinden, başarısız olmaktan korkar.
● Travma Sonrası Stres Bozukluğu: Bireyin aylar ya da yıllar öncesinde yaşadığı korkunç bir olayın ( tecavüz, taciz, işkence, cinayete tanıklık, geçirilen bir kaza...vb) görüntülerini (flash-back) tekrar tekrar göz önünde canlandırması. Yaşadığı kötü tecrübenin etkilerini hala yaşaması ve o korkunç olayı sürekli yeniden yaşıyormuş gibi davranışlar sergilemesidir.
● Sağlık ile İlgili Kaygılar: Birey fiziksel bir ağrı, acı, yorgunluk, sersemlik vb yakınmalarla devamlı olarak sağlık kuruluşlarına müracaat eder. Doktorlar hiçbir sağlık problemi yaşamadığını söylese de birey sürekli felaket bir hastalığın pençesinde olduğuna hatta ölmek üzere olduğuna bile inanabilir.
Kaygı Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?
DSM-5’e göre yaygın anksiyete bozukluğu tanı kriterleri şunlardır (Yaluğ Ulubil, n.d.) ;
● En az altı aylık bir sürenin çoğu gününde bir takım olaylar ya da etkinliklerle (işte ya da okulda başarı gösterebilme gibi) ilgili olarak, aşırı bir kaygı ve kuruntu (kaygılı beklenti) vardır.
● Kişi, kuruntularını denetim altına almakta güçlük çeker.
● Bu kaygı ve kuruntuya aşağıdaki altı belirtiden üçü (ya da daha çoğu) eşlik eder. (en azından kimi belirtiler son altı ayın çoğu gününde bulunmuştur) :
1. Dinginleşememe (huzursuzluk) ya da gergin ya da sürekli diken üzerinde olma. 2. Kolay yorulma.
3. Odaklanmada güçlük çekme ya da zihin boşalması.
4. Kolay kızma.
5. Kas gerginliği.
6. Uyku bozukluğu (uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte güçlük çekme ya da dinlendirmeyen, doyurucu olmayan bir uyku uyuma).
● Kaygı, kuruntu ya da bedensel belirtiler, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur.
● Bu bozukluk, bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir madde bir ilaç) ya da başka bir sağlık durumunun (örn. hipertiroidi) fizyoloji ile ilgili etkilerine bağlanamaz.
● Bu bozukluk başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
Kaygı Bozukluğu Tanı Koyma Yöntemleri
Kaygı bozukluğu tanısı için yukarıdaki belirtileri gösterdiğinizden eminseniz ve fiziki muayenelerinizi tamamlanmış; bir bulguya rastlanmadıysa doktorunuz sizi bir ruh sağlığı uzmanına yönlendirir. Ruh sağlığı uzmanı ise teşhisi koyabilmek için bazı testler uygulayıp belirli objeler veya araçlar kullanabilir. Bunun üzerine ise teşhise uygun bir terapi programı oluşturur.
Kaygı Bozukluğu Tedavi Yöntemleri
Kaygı bozukluğunun hem ilaç hem de psikoterapi tedavisi mevcuttur. Kaygı bozukluğu tedavisi olan bir rahatsızlıktır. Tedavi sürecinde bu rahatsızlığı ne kadar süredir yaşadığınız oldukça önemli bir veridir.
● Psikoterapi: Bireyin duygularının davranışlarını nasıl etkilediğini bir terapist yardımıyla anlamasını sağlayan, konuşma terapisi olarak da adlandırılan süreçtir.
● Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Bireyde kaygı yaratan bütün olumsuz düşüncelerin nasıl olumluya çevrileceğine dair bireye yol gösterir. Kaygıya sebep olan uyarıcılara kaygı duymadan nasıl yaklaşabileceğini ve bu süreci nasıl yönetebileceğini bireye öğretmeyi amaçlayan bir tedavi yöntemidir
● İlaç Tedavisi: Doktorun bireye kaygılarının azalması amacıyla verdiği antidepresanlar, ilaçlar veya yatıştırıcılar verdiği ilaç tedavi programıdır. İlaç tedavilerinin asıl amacı kişiyi belirli bir süre sakinleştirmektir. Tedavi planını ise belirli aralıklarla doktorunuzla konuşmanız gerekmektedir.