Kaygı Nedir, Ne Değildir?

Yazar Kamil DemirPsikolog • 24 Aralık 2020 • Yorumlar:

Kaygı; birçok insan tarafından rahatsız olunan ve kurtulmaya çalışılan bir duygudur. Bunun için insanlar türlü türlü yöntemler denerler ama aslında kaygı kurtulması gereken değil anlaşılması gereken, insanoğlunun sahip olduğu ve medeniyetimizi borçlu olduğumuz çok önemli bir duygudur.

Yazıya başlamadan evvel kavram karmaşalarına son vermek için birbirleri yerine sıkça kullanılan kaygı, korku ve endişe gibi duyguların tanımlamasını yapalım.

Korku, bir belirsizlik karşısında tehdit algısı ile tetiklenen, rahatsız edici olumsuz bir histir. Belirli bir ağrı veya tehdit olarak algılanan bir olay sonucunda, uyarıcı bir tepki olarak ortaya çıkan yaşamsal bir mekanizmadır. Evrensel bir duygudur, tüm canlılarda görülür. Somut bir tehlikeye verilen yanıttır.

Kaygı kişinin korku verici veya tehdit edici bir duruma karşı vermiş olduğu ruhsal ve bedensel bir tepkidir. Bu durumu zaman zaman her insan yaşar. Bir sınava girerken, bir topluluk önünde konuşurken olduğu gibi. Bir belirsiz ve potansiyel tehlikeye karşı verilen yanıttır. (Ya olursa, ya öyleyse vs. gibi)

Endişe ise sonucu belli olmayan ancak olumsuz sonuçlanacağına inanılan gelecek olaylar hakkındaki duyum olarak tanımlanabilir.

Örnek ile açıklamak gerekirse caddede karşıdan karşıya geçiyorsunuz ve size doğru hızla bir araba geliyor, bu durumda tehlike altında olduğunuzu fark edip tepki vermenizi sağlayan duygu korkudur. Gördüğünüz gibi o sizi kurtaran bir duygudur. Böyle bir durumda korkmamayı istemezdiniz, bu duygu sayesinde tehlike altındayken tepki verebildiniz. Kaygı ise ortada araba yok ve belki siz yolda bile değilsiniz, ya bir araba gelirse ve bana çarparsa diye düşünmeye başladığınızda ortaya çıkan duygudur. Düşünme süreçlerini barındırdığı için düşünebilen canlılara ait bir duygudur. Bu duygu sayesinde insanoğlu tehlikeleri önceden hesaplayıp tedbir alabilmiştir. Kıtlık olmadan ambarlar yapmış, kuraklık olmadan da barajlar kurabilmiştir. Endişe ise yoldasınız bir araba geliyor hızlı değil, yakın değil ya da sizin tarafa geldiği belli değil, işte o an bu araba gelip bana çarpabilir dediğinizde ortaya çıkan duygudur.

Görüldüğü üzere bu duygular aslında bizi ciddi tehlikelere karşı uyaran ve uyanık olmamızı sağlayan çok yararlı duygulardır. Peki o zaman sorun ne diye sorarsanız; sorun, her şeyin fazlasının rahatsız ediciliğindedir. Fazla olmasınınz sebebi ise hem duyguyu anlamamak hem de duygulardan rahatsız olmaktır. Eğer duygumuzun o an bize anlattığını anlayıp doğru tedbirler alabilirsek aslında iyi bir yol alabiliriz. Duygudan rahatsız olmak nedir dersek; korkuyu yanlış yorumladığımız için korkmaktan korkmak, kaygılanmaktan kaygılanmak ve bunlardan kurtulamaya çalışmaktır. Bunlardan kurtulmaya çalışmayacağız bunları anlayacağız.

Önce bu duyguları bir alarma benzetebiliriz ve biz kıymet verdiğimiz yerlerde alarmların hassasiyetini arttırırız. Sağlık konusunda da mı kaygılısınız, panik atak mı geçiriyorsunuz sağlığınıza önem veriyorsunuz demektir. Çocuklarınıza bir şeyler olacağı konusunda mı kaygılısınız çocuklarınıza fazla değer veriyorsunuz demektir. Dini olarak mı kaygılarınız var dindar birisi olmaya özen gösteriyorsunuz demektir. Rezil olmaktan mı kaygılanıyorsunuz beğenilmeye önem veriyorsunuz demektir. Sınava gireceksiniz kaygılarınız mı var başarılı olmayı istiyorsunuz demektir. Önce duygunuzun sizin için ne anlama geldiğini anlayacaksınız.

Bundan sonraki aşama ise hassasiyet kelimesinde gizli. Hassasiyet duyarlılık demektir. Kişi hassasiyet gösterdiği alanlarda detaylara bakar. Detaylara bakarsak ne olur tabii ki sorun buluruz. Çünkü hiçbir şey %100 değildir, olsa da %100 sürmesi sağlanamaz. Örneğin temizlik hassasiyetiniz mi var etraftaki kirleri fark edersiniz. Sağlık hassasiyetiniz mi var bedensel ağrıları sızıları vs fark edersiniz. Bir yeri %100 temizleyemeyiz temizlesek de koruyamayız. %100 sağlıklı da olamayız, mutlaka vücudumuzun bir yerinde ağrılar ve sızılar vardır ve organlarımız zaman zaman faklı çalışır. Yani aslında önem verdiğimiz alanlarda normal olan durumları sorun olarak görme eğilimine sahibizdir.

Şimdiki aşamada ise hassasiyet alanlarında bulunduğumuz sorunlara karşı toleransımız azalır, felaketleştirmelerimiz başlar. Yani aslında bulduğumuz şeylerin tamamı gerçektir ama aslında umursanmaması gereken, istenmeyen ama her yerde her insanda bulunan önemsiz detaylardır. Yerlerdeki kirler aslında normaldir, zararsızdır, bedensel değişimler normaldir zararsızdır ama felaketleştirme ile bunları korkunç şeyler olarak görürüz. Yani yerdeki ufak tefek toz taneleri ile dışkılar aynı görünür, ufak tefek ağrılar ile kanser vs gibi durumlar aynı görünür. Bunlar tamamen normal şeylerdir, her yerde ve her insanda vardır, siz bunları felaket görüyorsunuz, bunlar korkunç değil, tamamen doğallar. Bunlarla ne kadar uğraşırsanız uğraşın yok olmayacaklar, yok edebilseniz bile tekrar gelecekler. Aslında bunların tamamını normal olan şeyler ve onları normal olarak kabul etmeye ihtiyacımız var.

Son aşamada ise daha önce kaygılarımızı yönetmek için kullandığımız yöntemlere odaklanacağız. 

Kirli hissettiğiniz zaman temizlik yapıyorsunuzdur peki bu kadar temizlik yapıyor olmanıza karşı temiz hissedebiliyor musunuz? 

Hasta hissettiğiniz için doktora gidiyorsunuz kendiniz sağlıklı hissedebiliyor musunuz? 

Cevap hayır mı? Peki o zaman bu kadar sıkıntılı olmanızı sağlayan şey problemlerinizi çözmek için kullandığınız yöntemler olabilir mi? Kirli olunca temizlik yapmak doğrudur fakat aşırı temizlik kirli hissettirir. Hasta olunca doktora gitmek doğrudur fakat aşırı yapmak hasta hissettirir. Çok fazla tansiyon ölçmek tansiyonun yüksek çıkmasına neden olur. Görüldüğü gibi aslında problem çözmek için kullanılan doğrular aşırıya kaçtığı zaman daha da sıkıntı yaşamaya neden oluyor. 

Peki iyi hissetmek için ne yapacağız? Önce kaygımızın bize ne anlattığını anlayacağız. Ve bunu tanımlayacağız. Ben sağlığıma önem veriyorum, ben temizliğe önem veriyorum, beğenilmeyi önemsiyorum, başarılı olmayı istiyorum gibi. Daha sonra da bu alanlarda herkes kadar tedbir alacağız, uzmanların önerdiği şekilde yaşayacağız. Ellerimizi doğru süre kadar yıkayacağız, gözle görülen, şiddetli olan veya uzun süren belirtilerde doktora gideceğiz, kitaplarda yazan kadar ibadet edeceğiz, ona göre abdest alacağız ve her durumda olması gereken kadar normal olan kadar yapacağız. Yani bilinen, umursanan ve net olan şekilde hayatımızı sürdüreceğiz. Aşırılıklarımızı da azaltmaya ihtiyacımız var. Aşırı temizlik yapmayı bırakacağız, sık sık doktora gitmeyeceğiz, doktor tarafında önerilmediği sürece sürekli tansiyon ölçmeyeceğiz. Yani yanlış yaptığımız bu aşırılıklara direneceğiz. Direnirken kendimizi huzursuz hissedeceğiz daha fazla kaygılı olacağız ama sabredersek bir süre sonra her şey normale dönmeye başlayacak.


 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)