Kayıp ve Yas Üzerine
Yazar Hakan Akman • Psikolog • 11 Şubat 2019 • Yorumlar:
Birey için çekirdek duygusal ihtiyaçları ihtiva eden ilişkiler ortadan kalktıktan sonra ortaya çıkan yeniden yapılanma süreci yas olarak tanımlanır. Kayıp veya yas süreci, sadece geri dönüşü olmayan bir ölüm olayı ile sınırlı değildir. Duygusal içerikli birçok ilişki tamamlandığında da önümüzdeki yaşama uyum sağlamayı amaç edinen bir süreçtir aynı zamanda. Freud’a göre, yas süreci kaybedilene dair kaynaklarını yaşamın geri kalanına aktarma çabasıdır ve birçok yönüyle acı hissettirir.
Ruh biliminin yıllar boyunca en önemli araştırma alanlarından biri yas tepkisi olmuştur. Kaybedilene ilişkin yas tepkisi; birey ile kaybedilen arasındaki ilişkinin niteliği, bireyin kayba atfettiği anlam, kaybın şekli, bireyin başaçıkma stratejileri ve kişilik özellikleri, bireyin psikososyal destek olanakları ile yakından ilişkilidir. Bu sebeple yasın bireye özgü olduğu söylenebilir.
Amerikan yas terapisti J. William Worden, kayıptan sonra ortaya çıkan yas tepkisinin bireyin bilişsel ve duygusal olarak yeniden yapılanmasına yardımcı olan bir görev olduğunu belirtmiştir. Worden normal yas tepkisinin görevini şu şekilde tarif eder: “Kaybedilen için geride kalanın yaşamında öyle bir yer bulunmalı ki, bu yer hem kaybedilene bağlı olmayı hem de kaybedenin yaşamına devam etmesine engel olmamayı sağlamalıdır.”
Elisabeth Kübler-Ross, yas üzerine çalışmaları ve gözlemleri sonucunda yas tepkisinin bazı aşamaları olduğunu ifade etmiştir. Kübler-Ross’a göre yas tepkisi; şok ve inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve çözülme (kabullenme) aşamalarını içermektedir. Şok ve inkar evresi, geridönüşü olmayan kaybın kabul edilememesi ve çoğunlukla uyuşma veya donakalma şeklinde tepkilerle karakterizedir. Öfke evresinde ise, kaybın kabullenilmeye başlanması ve kayba ilişkin bir sebep veya sorumlu arayışı söz konusudur. Pazarlık, bireyin kaybın geri dönüşünün olmadığı inanışının yerleşmeye başladığı ve umutsuzluk hislerinin yoğunlaştığı dönemdir. Depresyon evresinde, kayıp kabullenilmiş ve çökkünlük şeklindeki yakınmalar en yoğun seviyededir. Çözülme ise, geleceğe dair olumlu hislerin ve düşüncelerin yeniden organize olduğu son evredir. Bireyin kayıptan sonra bu evrelerden herhangi birinde saplanması, yasın uzamasına veya komplike olmasına sebep olabilir.
Yas belirtilerinin bir yılı aşması, uzamış yas tepkisini düşündürebilir ve ruhsal tedavi gereksinimini zorunlu hale getirir. Ancak bir yılı aşmamış yas süreçlerinde de ruhsal tedaviyi kaçınılmaz hale getiren durumlar söz konusu olabilir. Özellikle bireyin kayıptan sonra işlevselliği önemli ölçüde bozulursa, bedensel belirtiler (uyku ve iştahta ciddi değişiklikler gibi) önemli sorunlara sebep olursa, psikotik belirtiler (sanrı veya varsanılar gibi) varsa veya suisid (intihar) düşünceleri söz konusuysa süresine bakılmaksızın yas tepkisine müdahale gerekli olabilir. Yas tedavisinde, yasa özgü bilişsel müdaheleler ve terapi uygulamaları ile, gerekli hallerde psikotrop ilaç tedavileri uygulanabilir.