Kendine Döndürme ve Etkileri
Yazar Bengisu Nehir Aydın • 22 Ocak 2024 • Yorumlar:
Geştalt temas biçimlerinden biri olan kendine döndürmenin olumsuz ve teması engelleyen biçimi, bir eylemi yapma ve yapmama arasında kaldığımız, yoğun kararsızlık yaşadığımız ve bir türlü harekete geçemediğimiz, plan yapmakta güçlük çektiğimiz durumlarda kendini göstermektedir. Enerjisini kendine döndüren kişi, hissettiği duygu ve beden duyumlarını çevre ile temas etmeden, çıktığı yere yani kendi bedenine geri döndürür. Duygu ve beden duyumları olumlu etkileri olan sevgi, heyecan, şefkat de olabilir, olumsuz olarak görülen kaygı, öfke, tiksinti de olabilir.
Kendine döndürme temas biçimi her zaman olumsuz ve gereksiz değildir. İnsanın başkalarına zarar vermemesi, bulunduğu ortama uyum sağlaması, sabırlı olup ihtiyacını bir süreliğine ertelemesi için kendine döndürmesi işlevsel olur. Bunların yanında, kendini sevmek, kendine şefkat göstermek, kendine sarılmak, düşünmek, motive olmak için kendi kendine konuşmak, kendini harekete geçirmek için zorlamak uygun yerlerde ve miktarda olduğu ve temasa hizmet ettiği zamanlar gereklidir (Mann, 2010).
Enerjiyi çevreye yöneltmemenin altında öğrenilmiş katı inançlar (içe almalar) önemli rol oynar ve harekete geçmeyi engeller. İçe almalar enerjiyi bloke eder ve beraberinde gelen kaygı, felaketleştirici inançlar, ifade edildiği zaman olacaklarla baş edememe korkusu, destek sistemini yetersiz algılama, destek alma becerisinin düşük olması bir araya gelerek kişiyi hareketsiz kılar (Daş, 2009). Örneğin; “yaptığım her şey mükemmel olmalı” şeklinde bir içe alma, sonucun mükemmel olmaması halinde bununla baş edememe düşüncesini, mükemmel olmama olasılığı benliğin zayıf algılanmasını, bunlar da kaygıyı getirir; mükemmel olmama korkusuyla kişi hiç çaba göstermez ve kendini geri çeker hale gelebilir. Kendine döndürme açısından ise sonucunda hiçbir şey yapamadığı için kendine acıyabilir. Bir diğer içe alma da “duygumu, düşüncemi, isteğimi ifade edersem reddedilirim ve buna katlanamam” olabilir. Burada da felaketleştirici inançlar (zarar göreceğim, dışlanacağım, önemsenmeyeceğim gibi), olumsuz bir tepkiyle nasıl baş edeceğini bilmediğine inanmak, alternatifler bulabileceğine inanmamak söz konusudur. Bir başka içe alma da “insanlara ihtiyaçlarımı belirtmek doğru değildir, bunları kendi kendime karşılamam gerekir” olabilir. Bu içe alması güçlü olan bir kişi, her şeyi kendi başına yapmaya çalışırsa en sonunda bir yerde tökezleyecek ve ihtiyacına ulaşamayarak kendisini engellemiş, başarısız olmuş ya da destek almadığı için yıpranmış olacaktır, sonucunda da kendini eleştirerek, aşağılayarak kendine döndürme yapabilir, depresyon yaşayabilir. Bu üç örnekte engellenen enerji kişinin kendisine döndüğü zaman öfke, üzüntü, korku gibi duygular hapsolduğunda bağışıklığın düşmesi, hasta olma, ateş yükselmesi, bedende gezinen ağrılar ortaya çıkabilir.
Kendine döndüren kişi enerjisini yönlendirmek üzere, kendisini çevresi ile ikame etmiş olur. Kişiliğini yapan ve maruz kalan şeklinde ikiye böler; kişi ve kendisi iki ayrı organizmaymış gibi, başkasına yapmak istediğini kendisine yapar. Çevreden cezalandırma ile karşılaşılacağını düşünerek tepkileri içinde tutma zamanla öğrenilir. Aynı tepkiler tekrarlandıkça kişi yapmak istedikleri ve engelledikleri arasında ikiye bölünür. Ancak yıkıcı dürtülere yıkıcı olduğunu bilerek direnmek ile bunları kendine döndürmek farklıdır. Elbette başkalarının zarar görmesiyle sonuçlanabilecek tepkileri engellemek gereklidir, ancak kronik ve farkındalık dışında gelişen kendine döndürme teması keser. Genellikle tehlikeli olarak algılanan ve ifade edilmesi zor olan, kısmen kabalık olarak görülen, yasaklanmış duyguların ifadesi (öfke, cinsellik, şefkat, kendini ortaya koyma, kendini değerli veya haklı bulma gibi) söz konusu olduğunda ortaya çıkar. O duyguyu ifade etme ihtiyacı kaybolmaz, bir yere gitmek zorundadır. Örneğin, kendine dönen öfke koşullar değişmiş olsa bile sabitleşmiş geştalt haline gelir ve kişi orijinal duygusunun farkında bile olmayabilir. Öfke hissettiğinde ya da ufak bir duyum algıladığında bastırır ve ortamı terk eder ya da kendisine zarar verir. Bunun sonucunda da depresyon ya da ileri boyutunda intihar ortaya çıkabilir. (Perls, 1973; Clarkson, Mackewn, 1993).
Sonuç olarak, kendine döndürmenin olumsuz biçiminin insanın kendisini yıpratmasına, engellemesine, ihtiyaçları ile arasına bir set çekmesine, Kafka’nın deyimiyle kendi kuyruğuyla kendini kırbaçlamasına sebep olduğunu söyleyebiliriz. Kendine döndürme sayesinde, daha az bir çabayla elde edebileceğimiz şeyleri kendimizi döverek gerçekleştiriyoruz (akt. Mann, 2010).