Kendini Gerçekleştirme
Yazar Ayşen Köse • Psikolog • 16 Şubat 2021 • Yorumlar:
İnsanı diğer tüm canlılardan ayıran birkaç temel özellik vardır. Bunlardan en önemli ikisi irade ve zeka! Kendini her anlamda tartabilen, yapacağı şeyler hakkında fikri olan, yalnızca yaşamak için değil yaşatmak için de var olduğunu düşünen tek varlık yalnızca insandır. Dolayısıyla insan denen varlık yalnızca hayatını sürdürmekle kalmamış; ne için yaşadığına, hayatın anlamına ve nereden geldiğine dair de kafa yormuştur. Var oluşundan beridir, beslenme, barınma ve güvenlik gibi ihtiyaçlar yaşamak için yeterli olsa da kendisini tamamlamak için yeterli olmamıştır. Mitler, dinler, sanat gibi birçok olgu insanın anlam arayışının sonucunda ortaya çıkmış büyük kavramlardır. İnsan için esas olan şey hayata yalnız nefes alacak kadar bağlı olmak değil onu bütünüyle anlamaktır. Herhalde yüzyıllardır insanın içinde olduğu bu anlam arayışı boş bir düşünceden ibaret değildir. Felsefe, psikoloji gibi pozitif bilimler de insanın bu arayışında ona ışık olmuştur. Bunun yanında matematik, coğrafya gibi ilimler de her ne kadar insan hayatını kolaylaştırmaya yönelikmiş gibi görünseler de bu arayışın bir tezahürü olarak ortaya çıkmışlardır. Peki ya koca bir insanlık bu anlamın peşinde koşturuyorken ve çıtayı bu kadar yükseklere taşımışken, insan kendini arayış yolculuğunda neler yapmalıdır?
Şu an bile dünya üzerinde yaşamaya devam eden sekiz milyar insan var, daha öncesini de düşünürsek bu sayı epey artıyor. Dünyaya gelen her insanınsa geri kalan tüm insanlarınkinden farklı bir hayatı olmuş; farklı tecrübeler, farklı alışkanlıklar, yaşama dair her şeyde insan kendine münhasır davranmış. Tür olarak benzersiz olduğu gibi birey olarak da benzersiz bir hayat yaşamış. Doğal olarak her bireyi içinde bulunduğu kültürün alışkanlıkları, normları; aile yapısı ve anlayışı bir noktada etkilese de birey, kendi karakterini ve dünyasını oluşturma şansına sahiptir. Fiziksel eksiklikler, kültürel baskılar, ekonomik yetersizlikler; insanın kendini oluşturmasına engel olmamalıdır. Nihayetinde bu etkenler bizden bağımsız olarak ve bizim irademizin dışında gerçekleşen olaylardır. İnsan, iradesinin yetmediği şeylerle değil yettikleriyle kendini tamamlar. Yaratılış anlamında şanslı kişiler vasat bir hayat sürüp, ömürlerini sefalet içerisinde tamamlayabilirler. Aynı zamanda zor gibi görünen tüm koşullardan sıyrılıp gıpta edilecek bir hayat serüveni olanlar da vardır. Önemli olan elimizde olmayan şartların arkasına sığınıp başarısızlığımıza ya da tembelliğimize kılıf aramak yerine ideal hayatın muhakkak gerçekleşmesi için tüm olumsuzluklara karşı mücadele etmemizdir. Zaten ideal hayat anlayışı para kavramı olmayan için bu yolculuğun sonu er geç zaferle sonuçlanmaktadır. Kendini gerçekleştirme, parayla satın alınamayacak kadar pahalı ideallerin gerçekleştirilmesine bağlıdır. İnsanın kendisini bulma halidir. Ekonomik anlamda şanslı olarak dünyaya gelen kişilerin çok defa bu dünyadan sefalet içerisinde ayrılmaları da bu gerçeğin bir kanıtı niteliğindedir.
Kendini Gerçekleştirme, gündelik ve maddi hazların peşinden gitmek ya da sürekli bir şeyleri başararak insanlardan övgü toplamak demek değildir. Bunların tam aksine insanın kendine dönmesi, kendisini tanıması, ne istediğini tanımlaması ve hayatını ona adaması durumudur. İnsan kendisinden beklenenlerle değil, kendisinden bekledikleriyle var olacağını bilmelidir. Bu yolla keşkesiz bir hayat sürebilir ve ömrünün sonunda neredeyse yaptığı hiçbir şey adına pişmanlık duymaz. Çünkü onun hayatı boyunca attığı her adım kendini inşa ederken ki bir tuğla niteliği görmektedir. Ez cümle insan yaşadığı hayatın yalnızca kendisi için olduğunu bilmeli ve hayata yine gelsem yine aynı hayatı yaşardım diyebilmelidir.