Kendinle Başlar Yaşam
Yazar Hilal Usta • Psikolog • 2 Mart 2021 • Yorumlar:
‘Kendini sev’, ‘Kendini sevmeyen başkasını sevemez’, ‘Her şey kendinle başlar’ cümlelerini sıkça duyarız bilgelik makamında. Ancak kendini sevmenin nasıl uygulanacağıyla ilgili bir fikrimiz olmaz bazen.
Kendini sevmek sorumluluk duygusuyla başlar ve bu duygunun iki yönü vardır. Bir, kendimize olan sorumluluğumuz; iki, çevreye olan sorumluluğumuz.
Kendimize olan sorumluluğumuz, kendi potansiyelimizi, zihinsel, bedensel ve ruhsal boyutlarıyla yaşamak;
Zihinsel olarak, artık bilmekteyiz ki zekanın farklı boyutları bulunmakta ve Amerikalı psikolog Howard Gardner Çoklu Zeka Kuramı’yla bu boyutları mantıksal-matematiksel, görsel-uzamsal, sözel, müzikal, varoluşsal, kinestetik, içsel, doğasal ve sosyal zeka şeklinde ortaya koymuştur. Tüm zeka boyutlarını destekleyecek aktiviteler içerisinde olarak zihnimizin potansiyelinin hakkını vermiş oluruz. Örnek olarak; bir müzik enstrumanı çalmaya çalışarak veya müziği konsantre bir şekilde dinleyerek müzikal zekamızı; spor, dans veya tiyatro gibi bedensel farkındalığımıza yönelik aktivitelerle, kinestetik zekamızı; sudoku vb. oyunlar oynayarak ve sayısal problemler çözerek mantıksal-matematiksel zekamızı; meditasyon yaparak varoluşsal ve içsel zekamızı; kitap okuyarak , yaratıcı yazarlık denemeleri yaparak veya yeni bir dil öğrenerek sözel zekamızı; bolca insan ilişkilerinde ve farklı ortamlarda bulunarak sosyal zekamızı geliştirebiliriz.
Bedensel potansiyelimizi yaşamak ise sağlıklı beslenme ve spor yapma alışkanlığı geliştirmekle sağlanır. Bedenimiz bizim görünen boyutumuz ve onun formu aslında bize hem ruhumuz, hem de düşünce biçimimiz hakkında ipuçları verir. Sağlıklı beslenme ve spor yapmanın bedenimize olan faydaları hakkında bilgi edinmek, bilinçlenmeyi getirir ve bu bilgileri uygulamamız noktasında bizi motive eder. Böylece bedenimizin olması gereken uygun formunu yaşama şansımız olur.
Ruhsal potansiyelimizi yaşamak, öncelikle yaşamın sadece beş duyumuzla algıladığımız şeylerden ibaret olmadığını anlamakla başlar. Daha derinlerde ince bir alem vardır ve kaynağımız bu alemdir; oradan besleniriz. O kaynağa ulaşmak, sessiz zamanlar ister. Onun için, zaman zaman yalnız kalmalı ve içine dönmelidir insan. Kalbiyle evren arasında kuracağı bağa odaklanmalı, bütünü hissetmeli ve kaynakla dolmalı. Bunu sağlamanın en önemli yollarından birisi meditasyondur. Kişi, ihtiyacı olan meditasyonu uygulayarak ruhunu yüceltebilir.
Diğer bir yanda ise kişinin çevreye olan sorumluluğu söz konusudur.
Burada, etkileşimde olduğu kişilerle sağlıklı ve dengeli ilişkiler geliştirmek; bir de yaşadığı alanı korumak ve ona sahip çıkmakla yerine getirir bu sorumluluğu.
Sağlıklı ve dengeli ilişkiler kurmanın temelinde kabul vardır. İnsanları ve durumları yargılamadan olduğu gibi kabul etmek, bize uygun gelmiyorsa bile yüksek empati kurarak anlamaya çalışmak ve kendi doğrularımızı dayatmadan onlara kendileri olmaları hakkını tanımak.
Yaşadığımız çevre bizim var olduğumuz yer. İçerisi veya dışarısı diye ayırt etmeden yeryüzüne, dünyamıza kendi evimiz bilinciyle yaklaşmak, onu korumak ve zarar verilen noktalarda ona sahip çıkmak, insan olmanın gerekliliklerinden.
Hal böyleyken, tüm sorumluluklarımızı yerine getirmek bize varoluşta insan olma tatminini yaşatacak ve bütüne kendimizi sevme şeklinde yansıyacak.