Kıl dönmesi nasıl tedavi edilmelidir?
Yazar Nizam Kurtdere • Genel Cerrah • 25 Ocak 2018 • Yorumlar:
Kıl dönmesi hastalığının halen uygulanan onlarca tedavi yöntemi bulunmaktadır. Bu durum hastalarda hangi tedavinin uygulanacağı konusunda kafa karışıklığına sebep olmaktadır. Kıl dönmesinin en iyi tedavi yöntemi hangisidir? Konunun anlaşılması açısından öncelikle kıl dönmesinin ne olduğunu açıklamak gerekir.
Kıl dönmesi; Erken dönemde içinde az veya çok sayıda kıl bulunan etrafı reaksyonel doku ile çevrili 0,5-1 cm lik kistik bir yapıdan ibarettir. Zaman geçtikçe ilerler, cilt altında tüneller oluşturarak büyür ve içinde kıl bulunan 8-10 cm lik tüneller ve 3-5 adet irin akıntılı fistül deliği olan sinüsal bir yapıya dönüşür. Görüldüğü gibi yarım cm den 10-15 cm büyüklüğüne kadar değişik büyüklükte olabilir. Burada kritik nokta 1-2 cm lik erken dönem bir kıl dönmesinin 1-1,5 cm lik kesi ile rahatlıkla çıkarılabilmesidir. Buna 8-10 cm lik bir kesi ile flap ameliyatı yapılması durumunda gereksiz yere büyük bir sağlam doku parçası alınıp büyük bir yara oluşturulacak ve hem iyileşmesi çok uzun sürecek hemde yara yerinde ciddi bir iz kalacaktır.
Kıl dönmesinin büyüklüğüne göre en küçük kesi ile uygulanabilecek tedavi yönteminin seçilmesi, bunun uygulanamaması durumunda flap veya diğer ameliyat yöntemlerinin tercih edilmesi daha doğru bir yaklaşımdır. Ayrıca istirahat etme şansı olmayan hastalara ameliyatsız tedavi yöntemlerinden biri olan sinüsotomi yöntemi de iyi bir alternatif çözüm olabilir.
Kıl dönmesinde uygulanan tedavi yöntemlerini kısaca inceleyelim;
Cerrahi yöntemler:
1-Microsinüsektomi; Pilonidal sinüsün 1,5-2 cm lik bir kesi ile çıkarılması ve 1-2 sütür ile kapatılması şeklinde gerçekleştirilir. Uygun vakalarda deneyimli uzman tarafından yapılması halinde özellikle kozmetik açıdan çok iyi sonuçlar alınmaktadır.
2-Açık bırakma; Pilonidal sinüsün geniş bir kesi ile çıkarılması (10-15 cm olabilir) ve yaranın kapatılmadan pansumanla iyileşmeye bırakılmasıdır. 5-6 aya varabilen pansuman süreleri nedeniyle çok önerilmemektedir.
3-Primer kapama; Pilonidal sinüsün geniş eksizyonu (10-15 cm olabilir) ve direkt dikişlerle kapatılmasıdır. Yaranın büyük ve dikişlerin çok gergin olması nedeniyle ameliyat sonrası çok ağrılı ve uzun süre istirahat gereklidir. Tekrarlama oranı yüksektir.
4-Karidakis operasyonu; Pilonidal sinüsün orta hattın yan tarafında kapatılacak şekilde asimetrik kesilip alınması ve kesinin bir tarafının serbestleştirilip yana çekilerek dikilmesidir. Uygun vakalarda sonuçları tatmin edicidir.
5-Flap ameliyatları; Ramboid flap, Z-plasti, yonca flap, D flap gibi birçok çeşidi uygulanmaktadır. Her bir kenarı 8- 10 cm olabilecek değişik geometrik şekillerde kesilerek pilonidal sinüs çıkarılır ve yan taraftan aynı şekilde bir (cilt-ciltaltı) parça kesilip çevrilerek boşluğu kapatmak üzere dikilir. En sık uygulanan ameliyat yöntemidir, ancak çok ciddi yara izi ve kalçada deformasyon görünümüne sebep olmaktadır.
Bunların dışında Bascom operasyonu, pitch picking vb gibi minör cerrahi girişimler de uygulanmaktadır.
Girişimsel tedavi yöntemleri:
SİNÜSOTOMİ; Pilonidal sinüs delikleri genişletilerek içeriği cilt altından tel fırça ve küretle kazınarak temizlenir ve yara pansumanla 2 haftada iyileşir. Ayakta uygulanması ve istirahat gerektirmemesi gibi avantajları vardır.
Ayrıca fibrin glue, fenol ve gümüş nitrat gibi yöntemler de uygun vakalarda uygulanmaktadır.
Sonuç olarak tüm hastalara flap, açık bırakma ameliyatlarında olduğu gibi büyük cerrahi yöntemlerin uygulanması sinüs büyüklüğü 1-2 santim olan hastalarda gereksiz yere sağlam olan doku kaybına ve büyük cerrahi yaralara yol açar. İyileşme süresi de ona göre uzar ve daha ciddi iz bırakır. Şekli ve büyüklüğü çok farklı olabilen kıl dönmesi için her vakaya kendine özgü mümkün olan en küçük cerrahi müdahaleyi uygulamak daha doğru bir yaklaşım gibi görünmektedir.