Kıl Dönmesi (Pilonidal Sinüs)
Yazar Tarık Zafer Nursal • Genel Cerrah • 19 Ocak 2018 • Yorumlar:
İnsanlık tarihinde uzun süredir kayıtlı var olan bu hastalık son yüzyılda uzun süreli jip kullanan askerlerde daha fazla görüldüğü için yaygın tanımlamasını ilk kez “jip hastalığı” olarak almıştır. Ülkemizde ise kıl dönmesi diye anılan hastalık aynen isminin tanımladığı gibi oluşur.
Yürüme hareketi iki kalça arasındaki çukurda bir vakum etkisi yapar. Bunun sonucunda hem kalça bölgesinde hem de bedende dökülen kıllar buraya birikir. Devam eden hareket bir burgu etkisi yaparak kılları bu çukurdaki deri içine iter ve küçük delikler oluşturur. Ayrıca bu alanın sürekli nemli ve anüse yakın olması mikropların üremesini kolaylaştırır. Böylece açılmış deliklerde enfeksiyon, akıntı ve tahrişe bağlı kanama oluşur. Bu durum, oluştuktan sonra ya aynı kalır ya da yeni deliklerin oluşması veya deliklerin büyüyerek çeşitli tüneller oluşturmasıyla ilerler. Bu hastalığı oluşturan mekanizma devam ettiği için kendiliğinden düzelme pek nadir görülür. Dışarıdan bakıldığında delikler çok küçük görünse bile aynı köstebek yuvaları gibi tüneller derinde kemiğe ve yana kaslara kadar ilerleyebilir.
Genellikle ergenlikten sonra erkeklerde görülen kıl dönmesi her yaş ve cinsi etkiler. İlginç olarak göbek gibi bazen bedenin başka taraflarında da görülebilir. Bedenin farklı alanlarında oluşmasındaki mekanizma da aynıdır. Kılların burgu hareketi ile deriyi delmesi, bu delikte enfeksiyonun yerleşmesi ile süreç ilerler.
Bu hastalığın tedavisinde çok sayıda yöntem tanımlanmıştır. Tedaviler arasında bu alana çeşitli ilaçlar sürülmesi, deri tünellerinin içine farklı kimyasalların (fenol türevleri) uygulanması ve birçok ameliyat tekniği vardır. Bu kadar fazla yöntem olmasının en önemli nedeni hiçbir tedavi şeklinin yüzde yüz başarılı olmamasından kaynaklanmaktadır. Günümüzde fenol türevli kimyasalların kullanımı tanıtımlar nedeniyle artmıştır. Maalesef bu ürünler de iddia edildiğinin aksine garantili çözüm sunmaz. Ancak ameliyat gibi daha geniş doku müdahalesine neden olmazlar. Özellikle küçük sinüslerde tercih edilebilir.
Bu sayısız yöntem içinde en başarılı olanlar ameliyat teknikleridir. Eskiden yara genişçe temizlenerek açık bırakılıyordu. Uzun zaman bazen aylarca süren pansumanla yara iyileşiyordu. Bu teknik uzun dönemde en başarılı olan yöntemlerden biridir. Ancak uzun süren pansuman kişinin konforunu ve hayat kalitesini bozmakta sosyal yaşantısını etkilemektedir. Bu nedenle artık çoğunlukla yaranın temizlendikten sonra aynı oturumda kapatılması uygulanmaktadır. Kapatma genelde yara kenarlarının dikişlerle doğrudan birbirine yaklaştırılması şeklindedir. Açıklık çok büyük ve dikişler yara kenarlarında gerginliğe yol açacaksa doğrudan kapatma uygulanmaz. Yanda bulunan sağlam kas-deri dokuları kaydırılarak boşluk kapatılır. Doku kaydırma ile doğrudan kapatmanın başarı şansı da hemen hemen açık bırakma kadar iyidir ve açılma ya da enfeksiyon olmazsa 1 hafta içinde normal yaşantıya dönülür.
Ameliyat sonrası dönemde yaranın temiz ve kuru tutulması çok önemlidir. Maalesef yaranın mikrop kapması, açılması veya hastalığın tekrar etme olasılığı bu bölge anatomisi ve kıl tahrişi nedeniyle %10-20 arasında değişir.