Kıl Dönmesi (Pilonidal Sinüs)
Yazar Mehmet Tahir Oruç • Genel Cerrah • 19 Haziran 2018 • Yorumlar:
Kıl dönmesi nedir?
– Kıl dönmesi, kılların kuyruk sokumu, kasık bölgesi, genital bölge, koltukaltı ve nadiren göbekte cilt altına geçip yara, apse ve fistül (tünel) oluşturmasıdır.
– Diğer adları ‘dermoidkist’, ‘pilonidal sinüs’ veya ‘sinüs pilonidalis’yani cilt altı kıl yuvasıdır.– Sırt ve baştan dökülen kılların kuyruk sokumundaki iki kaba et arasındaki olukta (intergluteal sulkus), kıllı ve terli oluğa takılıp sürtünmelerle oluğun en dibindeki ter bezi deliklerinden vida ya matkap gibi dönerek cilt altı yağ dokusu içine hissettirmeden girmesi, delikler açması ve bu deliklere giren bakterinin de katkısı ile etrafı iltihaplanmasıdır.
– Kıl dönmesi (pilonidal sinüs, sinüs pilonidalis, pilonidal kist) ilk olarak 1833 yılında tanımlanmıştır. 1950’li yıllarda kıl dönmesi hastalığının doğuştan olan kuyruk sokumundaki deri, yağ ve kıl hücrelerinin etkinliklerini kişi doğduktan sonra da devam ettirmeleri ile oluştuğu düşünülmüştür. Ancak, günümüzde bu hastalığın doğuştan gelmediği ve sonradan oluştuğu bilinmektedir, zira doğuştan olan fistüllerin kıl içermemesidir. Nadiren omurilikteki sinir köklerine dek ilerlediği bilinmektedir.
Kıl dönmesi kimlerde olur?
– 16 ila 30 yaş arası kıllı ve hafif kilolu, genç erkeklerde cinsiyet hormonlarının kıl ve yağ bezlerini etkilemesi ile oluşur.
– Batı toplumlarında kıl dönmesi görülme sıklığı erkeklerde % 1 ve kadınlarda ise % 0.1 sıklıkta görülür. Ülkemizde yapılan araştırmalarda genç erkeklerde kıl dönmesi görülme sıklığının % 10’a yaklaştığı, yani batı toplumunun yaklaşık 10 katı olduğu belirlenmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ülkemiz nüfusu 2010 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları’nda, 72,5 milyon olarak belirlenmiştir. 15-30 yaş grubundaki erkeklerin, 9.4 milyon kişi ile, toplam nüfusun yaklaşık % 13’ünü oluşturduğu görülmektedir. Bu yaş grubu erkeklerin ortalama % 10’unda kıl dönmesi olduğu düşünülürse, 1 milyon’a yakın sayıda, 15-30 yaş grubu erkekte bu sorunun görüleceği hesaplanabilir.
– 40 yaş üzerindeki kişilerde nadiren görülür.
– Beyazlarda görülür, siyahlarda ve Asya kıtasında nadirdir.
– Kıl dönmesinde (sinüs pilonidalis) fistül ağızlarının yaklaşık % 80’i oluğun sol kenarında ve % 90’ı ise kıl giriş deliklerinin yukarı tarafında yer alır.
Kıl dönmesi için risk faktörleri nelerdir?
– İşi gereği uzun süreli oturması gereken kişiler (şöför, sekreter, bankacı, mimar mühendis, vb.)
– Kalça bölümünde fazla sürtünme olması
– Fazla terleme
– Şişmanlık
– Hijyen eksikliği
– Bölgesel travma
– Vücudunun diğer bölgelerinde çıban sorunu olan kişiler.
Kıl dönmesi neden olur?
Kıl dönmesi, sıklıkla bir kıl kökünün iltihaplanması ve çıban (follikülit veya fronkül) oluşturması ile kıl kökü etrafında şişme ya da ödem yaratır ve kıl kökü tıkanır. Bu tıkanmış olan iltihaplı kıl kökü deri altı yağlı doku içine doğru patlar (rüptür) ve kıl kökü apsesi (pilonidal apse) oluşturur. Bu kıl kökü apsesi zaman içinde deri içinden bir tünel (sinüs) oluşturarak klasik kıl dönmesi (sinüs pilonidalis) sorununu oluşturur. Olguların yaklaşık % 90’ında bu tünelin (pilonidal sinüs), kılların ilerleme doğrultusu olan hastanın başı yönünde, gittiği bilinmektedir. Bu nedenle sıklıkla delik ağzı makattan 5-8 cm uzaklıktadır, çok ender vakalarda tünel (pilonidal sinüs) yukarı değil de aşağıya doru büyür ve makattan 4-5 cm mesafede olabilir. Kıl dönmesi apsesi (pilonidal apse) cilde doğru kendiliğinden açıldığında kuyruk sokumu üzerinde tünel (sinüs pilonidalis) oluşmuş demektir. Böylelikle iki kaba et arasındaki oluktan (intergluteal sulkus) yanlara doğru tünel (sinüs pilonidalis) ilerler ve derideki ağzını yapar. Gevşek ve yumuşak kıllar kalçanın hareketleri ile sürtünme sonucunda bu tünel (pilonidal sinüs) içine çekilir veya emilir. Kıllar ucundan içeri girerler ve kök kısmı onların dışarı atılmalarını engeller ve böylelikle içeride hapis kalarak adeta bir ‘kılkesesi’ oluştururlar. Muayenede sıklıkla kuyruk sokumunda orta hattan dışarıya doğru çıkan bir kıl tanesi veya demeti izlenir. Bu içeride hapis kalan kıllar vücutta bir reaksiyon ve daha sonra enfeksiyon yaratırlar. Nadir olarak bu boşluklar içine kıl dışında kuş tüyü gibi yabancı cisimler girdiği de görülür.
Kıl dönmesi neden en sık kuyruk sokumunda olur?
Kıl dönmesi kapalı ortam nedeni ile iki kaba et arasındaki oluktaki (intergluteal sulkus) cildin incelmesi ve kolay delinip tahriş olması ve sert kuyruk kemiğinin baskısı nedeni kılların daha da kolay ilerlemesi ile oluşur. Ayrıca, eski bir inanışa göre doğuştan bu hastalığa yatkınlık olabilir, ancak bu teoriye birçok cerrah günümüzde karşı çıkmaktadır.
Kıl dönmesinin belirtileri nelerdir?
– Kuyruk sokumunda veya makatın arka yukarı tarafında küçük şişlikler
– Kaşıntı
– Kıllı veya kılsız milimetrik delikler (kıl kesesinin derideki açıklığı)
– Bu deliklerden akıntı veya kan gelmesi
Kıl dönmesi ile hangi hastalıklar karışabilir?
Kıl dönmesi ayırıcı tanısında aşağıdaki hastalıklar dışlanmalıdır.
-Makat fistülü (perianal fistül)
– Cilt çıbanları
– Frengi çıbanları (granülom)
– Kemik iltihabı (osteomyelit)
Kıl dönmesinin apsenin belirtileri nelerdir?
Kıl dönmesi hastalarının % 50’si kıl dönmesi apsesi (pilonidal apse) ile doktora başvururlar. Bu durumda, olguların % 70-80’inde şiddetli ağrı ve akıntı mevcuttur. Apse gelişmeden önce bölgede sadece bir kızarıklık olabilir. Apse, çıbanın ciltaltı yağlı dokuya doğru ilerlemesi neticesinde gelişir.
Kıl dönmesi tedavi edilmezse sorun olur mu?
– Kuyruk sokumunda apse ve akıntılar sürekli bir hal alır.
– Yıllarca süren kronik ve iltihabi akıntılar sonrasında düşük bir oranda da olsa kıl dönmesinden (pilonidal sinüs) epidermoid kanser gelişebilir.Kıl dönmesi zemininde ortalama 23 yıl sonunda, 50 yaş civarında ve dört erkeğe karşı bir kadında pilonidal kanser geliştiği belirlenmiştir.
Kıl dönmesi nasıl tedavi edilir?
– Kıl dönmesi hastalığı, ameliyatsız veya ameliyatla tedavi edilebilir.
– Apse durumunda, basitçe antibiyotik tedavisi ile geriletebilir, ancak ileri durumlarda ise cerrahi olarak apsenin boşaltılması veya yarılması gerekebilir. Apse boşaltılmasına rağmen, kıl kesesi olduğu gibi yerinde durduğu ve bu işlem sırasında sadece üzerindeki iltihap boşaltığı için, bu kıl keseleri sıklıkla zaman içinde ‘pilonidal sinüs’ veya ‘sinüs pilonidalis’ adı verilen kıl dönmesi sorununu yaratırlar.
Kıl dönmesi tedavisinde cerrahi tedavi yöntemleri nelerdir?
– Primer kapatma:kistin cerrahi olarak çıkartılıp, yaranın dikilmesidir.
– Açık bırakma:kistin cerrahi olarak çıkartılıp, yaranın açık bırakılmasıdır. Apseli olan olgularda tercih edilir. Yaranın kapanması 3-6 ay arasında zaman alır.
– İntrofleksiyon:kistin cerrahi olarak çıkartılıp, yaranın kısmi olarak kapatılmasıdır. Yaranın kapanması 2-3 ay arasında zaman alır.
– Flep yöntemi:Limberg, Karidakis gibi flep yöntemleri ağırlıklı olarak tercih edilir. Buradaki tedavinin esası farklı bir bölgedeki dokuları oluşan boşluk alanına kaydırmak ve hastalığın meydana geldiği orta hattın yönün saptırmaktır.
– Lokal anestezi altında fistül duvarlarının çıkartılması (eksizyon)
– Hastanede bir gün yatış ve ardından bir hafta kadar yatak istirahati gerektirir. Yara iyileşmesi ortalama olarak 2-3 hafta içinde olur.
Kıl dönmesi tedavisinde ameliyat kesin çözüm müdür?
Tekniklere göre değişmekle birlikte, kıl dönmesi ameliyatı sonrasında, % 5-15 arasında değişen nüks veya tekrar etme oranları mevcuttur.
Kıl dönmesi hastalığı ameliyata rağmen neden tekrarlar?
Kıl kesesinin tümünün ameliyatla alınması sonrasında, ameliyat sahasında bir iyileşme (granülasyon) dokusu oluşur ve bu bölgenin kılları, deri artıklarını oraya tekrar çekebilir ve böylelikle bir yabancı cisim reaksiyonu oluşturarak kıl dönmesi hastalığının tekrarlamasına yol açabilirler.
Kıldönmesi tedavisinde ameliyata alternatif tedavi yöntemleri var mıdır?
Evet kıl dönmesi tedavisinde ameliyata alternatif lokal tedavi yöntemleri vardır. Kıl dönmesi apsesi durumunda halk arasında kara merhem diye bilinen pomadın (ham petrol özelliğindeki karışımın sülfürik asit ile muamele edilerek suda çözünür hale getirilmiş şekli) sürülmesinin etkili olduğu ancak soruna geçici bir çözüm ürettiği bilinmektedir.
Kıl dönmesinin lokal tedavisinde en sık olarakgümüş nitrat ve fenol gibi kimyasal maddeler kullanılmaktadır. Bu kimyasal maddeler fistül girişlerinden içeriye verilir ve bu işlemler ortalama 10-15 dakika içinde tamamlanır. Haftalık veya iki haftalık kontrollerle ortalama 4-6 hafta içinde iyileşme olması beklenir. Bazen lokal anestezi altında fistüller arasındaki ilişkileri kesmek gerekebilir. Uygun koşullarda deneyimli ellerde yapıldığında gayet olumlu sonuçlar alınabilmekte ve nüks etme yani tekrarlama şansı % 8-10 civarında olmaktadır. Hasta birkaç kez üst üste hekime yara bakımı amaçlı gitmelidir. Bazı cerrahlar hangi yöntemle tedavi edilirse edilsin, kıl dönmesi (pilonidal sinüs) hastalığının 40 yaştan sonra kendiliğinden gerileyeceğine inanırlar, bu nedenle komplike hastalık olmadıkça ameliyat önermezler. Son yıllarda bu görüşün destekçileri artmaktadır. Tüm dünyada doğal ilaçlar ve alternatif tedavilere karşı giderek artan bir eğilim içinde hastalarında alternatif tedavi yönünde talepleri giderek yoğunlaşmaktadır.
Kıl dönmesinin nüks etmesini önlemek için pratik öneriler nelerdir?
– Hekimin önerdiği şekilde, hastalar temizlik ve pansumanları yaptırmalı
– Yara veya kıl giriş delikleri iyileştikten sonra, kuyruk sokumu oluğu her gün yıkanıp silinerek boşta gezen kıllar temizlenmelidir.
– Çok kıllı olanlar, kuyruk sokumu oluğunu, haftada bir kez kıl dökücü krem ile veya cımbızla temizlemeli, kaba etlerini genişçe traş ettirmeli.
– Lokal tedavi veya ameliyat sonrasında lazer ile kılların uzaklaştırılması, nüksü önlemede en etkin önlemdir.
Kıl dönmesi sorununda lokal tedavilerin yan etkileri var mıdır?
Kıl dönmesi tedavisinde fenol ve gümüş nitrat; labirent dışında kaçmadığı sürece yan etki oluşturmaz, ancak labirent dışına kaçtığında birkaç gün içinde aynı yerde ağrı ve akıntı yaparsa da tedavisi lokal anestezi altında pansumanla sağlanır.
Kıl dönmesinde lokal tedavinin özellikleri nelerdir?
– Genel anestezi gerektirmemesi
– Muayenehane koşullarında uygulanabilen küçük bir girişim olması
– İşlem sonrasında yatak istirahati gerektirmemesi ve işten geri kalma olmaması
– Nüks oranının düşük olması ve nüks ederse aynı yöntemle tedavi edilebilmesi
– Çok az bir kesi izi kalması, kozmetik sorun olmaması.