Kişilik Gelişimi
Yazar Muhammed Enes İmert • 24 Ocak 2019 • Yorumlar:
Bebeklik dönemi olarak tanımlanan 0-2 yaş arası, çocuğun, fiziksel, zihinsel ve duygusal yönden en hızlı geliştiği dönemdir. Bu nedenle bu dönemde çocuğun sadece fiziksel gereksinimlerinin giderilmesi yeterli değildir. Henüz becerilerinin yeterli derecede gelişmemiş olmasına bağlı olarak bebeğin, kendisine bakım veren kişiye bağımlı olduğu görülür, bu bağımlılık sürecinde bakım verenle kurduğu birebir ilişki ise, onun zihinsel ve duygusal gelişimi için son derece önemlidir. Bebeğin, biyolojik yetersizliği dikkate alındığında, bakım verenine karşı bir bağlanmanın oluşması kaçınılmazdır. Bağlanma terimi ise, bebeklerle anne-babaları ya da bakım verenleri arasında kurulan, duygusal olarak olumlu ve yardım edici bir ilişkinin varlığını ifade ettiğine dair bilgiler mevcuttur. İlk yıllarda anne ile kurulan bu bağ kişinin kişilik gelişimde önemli etken oluşturmaktadır. Bu ilişkinin daha derinlemesine incelenmesi ve hem çocuklarda, hem de yetişkinlerde görülen psikopatolojik tablolarla bağlantısının kurulmasında temel şema ise, Bowlby'nin "Bağlanma Kuramı"nı ortaya koymasıdır. Bowlby, çocuk psikanalisti olması nedeniyle çocukluk döneminde psikopatolojiye neden olan etkenlerle ilgilenmiştir. Ancak, Bowlby, bir terapist olmaktan çok, öncelikle bir teorisyendir. 1930-1950 yılları arasındaki psikanalitik grupta aktif olarak çalışmış olmasına rağmen, kendisini aslen bir araştırmacı olarak görmüştür. Psikanalitik yönelimin temel öğelerinden bir tanesi olan rüya analizleri, bu dönemde Bowlby'nin çalışmalarında hiçbir şekilde yer almamaktadır ve bunun yerine ruhsal dünyadan daha çok gözlemlenebilir davranışı incelemektedir.
Bowlby göre bağlanma kuramı kendileri için önemli olan başkalarıyla duygusal bağ kurmasındaki eğilimlerini açıklayan yaklaşımdır. Duygusal bağ kurma eğilimi ve gereksinimi kurmak isteyen yenidoğanlar, onlara bakan kişi/kişilere karşı fiziksel yakınlığı güçlü tutarak çevresinden gelebilecek tehlikelere karşı korumak ve çevreyi keşfetmeleri için olanak sağlamaktadırlar. Bu nedenle bakım veren kişi tarafından yakınlığın korunması en temel en temel amaçlardandır. Bowlby’ye göre, yakınlık çocuğun çevresini keşfetmede kullanabileceği “güvenli bir temel” ve tehlike anında korunabileceği “sağlam bir sığınak” işlevi görür. Bu durumda bakıcının çocuğa göstereceği tepki neticesinde oluşan bağlanma sistemi ya bakıcı ile temasın yeniden kurulması ve de onarılması durumu ortaya çıkar ya da kaygı ve huzursuzluk oluşturacak olan ayrılığı protesto tepkileri ortaya çıkacaktır.
Çocuk için anne veya birincil bakım veren kişi kişiliğin gelişimi için önem arz etmesi sağlıklı bireylerin temelini oluşturmaktadır. Tabiki de iki sağlıklı bireyden patolojik bir çocuğun gelişim sağlaması, iki patolojik bireyden ise sağlıklı bir çocuk gelişiminin de olabileceği düşünülmektedir. Dolayısıyla hem dinen hem de bilimen kadının yeri bu açından önemlidir. Hepimiz bir annenin evlatlarıyız ve belirli bir yaşam biçimde büyütüldük. Bunda hem genetik faktörler hem de sosyal etkiler yaşam biçimimize katkıda bulunmuştur. Hayat boyu çeşitli etkileşimlere girerek yaşamımızı idame ettiriyoruz fakat önemli olan gelişimimizin duraklamaması açısından içsel dünyamızda ve çevre karşı duruşumuzda devam eden gelişimlere açık olmamız bizi topluma daha faydalı bireyler yapmaktadır. Toplumsal bir varlık olan insan hayatının her noktasında çeşitli etkenlere ihtiyaç duymaktadır. Bu duyulan etkenlere karşı oluşturduğu tepkiler kişinin yaşam biçimini ifade ettiğini düşünebiliriz. Hayatın bu bilinmezlik hikâyesinde yaşam kalitemizin artması dileğiyle.