Kıskançlığın Patolojisi
Yazar Aysu Güneş Şimay • 19 Aralık 2024 • Yorumlar:
Toplum tarafından aşkın ve sevginin bir göstergesi olarak empoze edilen kıskançlık duygusu, aşırılık durumunda bireyler arasında gerçekleşen patolojik kıskaçlık olarak adlandırılmaktadır. Toplumsal popülasyonda (toplumsal yaşam alanında) kıskançlık duygusu bireyler arasında rahatsız edici boyutları ulaşmadığından hoşgörü ile karşılanmaktadır. Fakat bu kıskançlık bireyin benlik saygısına zarar verecek boyutlara ulaştığında bireysel ilişkilerdeki sorunlar dayanılmaz hale gelmektedir.
Birey kaybetme korkusu yaşaması sonucunda aşırı sahiplenmesi ile tepki vererek partnerinin tüm kişisel alanlarına müdahale eder. Kontrol etme ve şüphe duygusu ile tüm tehlike veya tehlikeler içermeyen unsurlardan onu koruma çabasındadır.
Kişinin aşırılık durumunda aldatılma korkusu, şiddet ve saldırganlık eğilimi, kontrolsüz tepki partnerini fobi haline getirmesi, herkesten kısıtlama isteği ile kendini göstermektedir.
Bireyler arasında duygusal çöküntü veya karmaşa durumlarında bireyin kontrol edilmesi ve duygusal çökkünlük durumundan uzaklaştırılması gerekmektedir.
Patolojik kıskançlık; bireyin zihninde istem dışı oluşan, sahip olduğu kişiyi veya nesneyi kaybetme korkusu ile zihninde yoğun duyguların istemsiz olarak işlevselliğine yansımasına, duygu durumunda bozulmalara sebep olmasıdır. Bu patolojik olaylar somut ve gerçek olaylara dayanmaz; bireyin zihninde kurduğu duygu ve düşüncelerin temelinde genellikle özgüven eksikliği, güvensizlik olsa da temelinde mutlaka başka bir sebep, başka bir patoloji vardır.
Biyolojik açıdan bakıldığında kıskançlık duygusal tepkilerin fizyolojik olarak insan gelişim süreci içerisinde evrilmesi ve genişlemesi ile beynin sağ frontal lobundaki (alın bölgesi) sinaps ve insan DNA'sında fizyolojik ihtiyaçların kodlanması ile insan davranışlarının bir parçası haline gelmektedir.
Ama bu dürtülerin obsesif (takıntılı) kıskançlık veya sanrısal kıskançlık gibi kimyasal ve elektriksel iletilerin düzensiz ve işlevsiz çalışması ile gerçeklesen aşırılık durumudur. 23
Aşkın ve sevginin sonucu olarak ortaya çıkardığı kıskançlık duygusu aşırılık durumunda bireyler arasında oluşan bir patolojiye dönüşebilmektedir.
Bilişsel psikoloji açısından bakıldığında, karşısındaki insanlardan zarar geleceğine dair bir düşünce yapısının baskın olduğu paranoyak bir kişilik yapısı kıskançlığın altındaki sebep olabilir. Psikodinamik açıdan bakıldığında, kişinin bilinç dışında eşini aldatmaya dair fanteziler olabilir ancak bu fantezilerin olması kişinin kendisi tarafından (ego) kabullenilmez. Ancak içten gelen dürtüsünün baskısından da bir türlü kurtulamaz.
Kişi kendi içinden gelen ve kendi ahlak anlayışına da ters olan bu dürtünün yaratmış olduğu gerilimden kurtulmak için yansıtma (projeksiyon) dediğimiz savunma mekanizması yoluyla suçu karşı tarafa atar. Aslında kişinin kontrol etmeye çalıştığı kendi içindeki aldatma dürtüsüdür.
Konuya bağlanma açısından bakıldığında, kişi erken çocukluk döneminde ebeveyni ile kurmuş olduğu ilişkide yeterince sevilen ve değer verilen bir birey olarak yetiştirilmemişse ya da ebeveyni tarafından koşulsuz şekilde sunulan sevgi ile karşılaşmamışsa sonucu kendisiyle ilgili oluşturmuş olduğu değersizlik ve yetersizlik duyguları nedeniyle sonraki yaşlarında kendisinin sevilmeye layık olmadığıyla ilgili içten içe hep bir kuşku duyacaktır ve de bu nedenle de ilişki yaşamakta olduğu insanın hayatını tüm ayrıntılarına kadar kontrol etme ve haberdar olma gibi bir davranış içerisine girecektir(Kesebir, Kavzoğlu, Üstündağ, 2011)
Bu davranışın nedeni ona göre eşinin karşılaştığı her insanın ondan daha değerli ve sevilmeye layık birisi olduğu ve eşinin onu değil de diğerlerini tercih etme tehlikesidir. Bu nedenle kişi bu ihtimali zihninde doğuracak her türlü duruma karşı yoğun bir şekilde önlemler alır (“Karşısındaki insanlardan zarar”,2015, para.2).
Görüldüğü gibi kıskançlığı bilinçdışı süreç çok daha yoğun yönetiyorsa bir patoloji ortaya çıkmaktadır. Her birey bilinçdışında farkında olmadan birçok istek, korku, duygu ve travmatik anıları saklar(Tezcan, ülkeroğlu, 1995).
Sonuç olarak bireyde patolojik olarak bir kıskançlık söz konusu ise bunun nedenleri ve baş etmeni karşısındaki bireyin davranışları ve olaylardan ziyade bireyin kendi içindeki dinamiklerde aranmalıdır.