Kıskançlığın Tanımı
Yazar Aysu Güneş Şimay • 19 Aralık 2024 • Yorumlar:
Kıskançlık birçok insanın farklı anlamlar yüklediği bir kavramdır. Birçok farklı sözcüğü, anlamlı ve imgeyi çağrıştırır (Demirtaş, H. A.ve Dönmez, A., 2006).
Yeni kurduğumuz sosyal ve duygusal ilişkiler şüphesiz ki mutlu olmamıza neden olan yaşam olayları olarak görülebilmektedir. Özellikle sosyal ve duygusal ilişkilerimizde karşı cinsle olan iletişimimizde, ilişkimizin gücünü ve geleceğini belirleyen en önemli faktörlerden biri olan kıskançlık, ilişkinin gündeminde sürekli kendi varlığını her iki tarafa da hissettirir. Kıskançlık, kültürden kültüre farklılıklar gösterebilir Belirtileri dinsel ve kültürel değer yargılarına göre değişebilir. Kıskançlığın oluşumu ve patolojik düzeye çıkması ise tamamen biyolojik, sosyal ve kültürel etkileyici faktörlere dayanır. Yaşamda her insanda mutlaka kıskançlık bulunmaktadır (Alkan, 2013).
Kıskançlığın yıkıcı biçimleri düşük özsaygı ve güvensizlik hissinden kaynaklanabilir. Bu, ileride gerçek veya hayali olarak sevgi nesnesini kaybetme tehdidi ile büyüyebilir. Yıkıcı kıskançlığın diğer biçimleri, asıl amacın, ilişkinin korunması değil de kontrol altında tutulmasının olduğu sahiplenici kıskançlık formlarını da kapsar. Bazısı kıskançlığın insanları “deli” edebileceği görüşündedir. Nadir, uç durumlarda anksiyete, düş kırıklığı ve güvensizlik hissi veren kıskançlıklar, travma sonrası stres bozukluğuna (TSSB) benzer bir sendrom olarak büyüyebilir. Uykusuzluk, uyarılmışlık, asabiyet ve saplantılı düşünceler gelişebilir. Bazı kişileri intihara sürükleyebilir; hatta daha da kötüsü, kıskançlık çoğunlukla kadınların partnerleri ve eşleri tarafından öldürülmelerine de zemin hazırlayan bir faktör olur. Kültürel unsurlar da kıskançlığın duygusal karmaşasına eklendiğinde, bireyler eşin gerçek ya da hayali sadakatsizliğinden ötürü rezaletten yahut utançtan endişe duyabilirler. (“kıskançlığın yıkıcı biçimleri”, 2017, para. 3).
Bu çerçeveden bakıldığında, kıskançlık insan yaşamını etkileyen, kişiler üzerinde öfke mutsuzluk yalnızlık değersizlik çaresizlik gibi duyguların bilinçaltı yansımalarının dışavurumu ile kendini gösteren gerçekleşen patolojik bir sanrıdır.
Kıskançlık; tartışmasız en güçlü ve en yıpratıcı duygulardan biri olur. Tek başına bir duygu değil, birçok duyuların karmaşası ve bunların sonucunda oluşan tepkilerdir.
Bilinçaltında oluşan dürtüler, korkular, istekler ve travmatik olayların bastırılması ile ortaya çıkar. Bazen terkedilmek, dışlanmak duyguları ön plandayken, kimi zaman da narsistik yaralanma baskın çıkar.
Psikiyatrik olarak kıskançlık; bireyin benlik saygısına karşı oluşan bilinçdışı tehdide karşı bir tepki olarak tanımlanmaktadır.
Bir diğer tanım ise bireyin veya bireylerin ilişkiyi korumak sürdürmek amacıyla duygusal olarak vermiş olduğu korku temelli tepkidir. Kıskançlık sevilen nesneye, şartsız-koşulsuz sahip olmayı istemektir.
Çünkü seven ile sevilen arasına üçüncü girdiği için kıskançlık ikili ilişkilerde değerli bir ilişkiye ya da kişiye onun kaybedilme ihtimalinde oluşabilecek tehlikelerin algılanması verilen karmaşık tepkidir.
Başka bir deyişle, devam eden bir ilişkinin devamlılığına karşı oluşabilecek tehdit algısına verilen bir tepkidir. Üçüncü şahıs korkusudur. Temelinde korku yatmasına karşın öfke, mutsuzluk, endişe, güvensizlik ve daha çok da aldatılmışlık, yalnızlık, belirsizlik ve kuşku en çok eşlik eden duygulardır. Çoğu insan için çılgınca ve acı verici bir duygudur. Kimisine göre aşkın en büyük sembolü iken, kimisine göre güvensizliğin belirtisi iken, kimisine göre de nefretin bir sembolüdür(Curun, Çapkın, 2014).