Kıskançlık İle İlgili Kuramlar
Yazar Aysu Güneş Şimay • 19 Aralık 2024 • Yorumlar:
1 Sigmund Freud (1856-1939)
Avusturyalı nörolog ve psikanalizin kurucusu Sigmund Freud kıskançlık duygusunun kaçılmaz olduğu için evrensel olduğuna vurgu yapmıştır. Freud kişinin kıskançlık duygusundan kurtulamayacağını, çünkü kıskançlık duygusunun kökeninde bireylerin çocukluk döneminde geçirdiği travmaların yetişkinlik yaşantısında kıskançlık duygusu ile ortaya çıktığını savunmuştur. Freud kıskançlık duygusunun diğer duygusal birikimler gibi olduğunu ve tüm insanların bilinçaltında çocukluk dönemindeki duygusal veri işlemelerinin sonucu olarak kıskançlığın farklı şekilde ve farklı şiddette kendini göstereceğine vurgu yapmıştır.
Bireyin çocukluk dönemindeki travmalarıyla bilinçaltına attığı ve yetişkinlik yaşamında kıskançlık duygusunun yaşamadığını iddia ederse bunun bireyin duygusal durumu üzerinde bastırma ve bunu ertelemeye çalışması ile açıklamaktadır. Bireyin ilişkisi tehlikeye girdiğinde veya tehlikeyi hissettiğinde savunma mekanizması olarak kıskançlık yaşamıyorsa bilişsel süreçlerde sorun olduğunu vurgular.
Çünkü bu durum bireyin sevdiği birini kaybetmesinden üzüntü duymamasına benzer, bu sebeple kişinin kıskançlık tepkisinin normal savunma mekanizmasının bir sonucu olduğunu vurgulamaktadır.
Freud kıskançlık duygusunun oluşumu ve bunun bastırılmasının bilinçaltında gerçekleşen ve bilişsel süreçlerin veri işlemlerinin sonucu olduğunu savunmaktadır.
2 Shackelford ve Buss (1997)
Kıskançlık duygusunun temelinde eş seçimi, cinsel seçim ve bu istek ve arzularının korunması temelinde gerçekleştiğini, bu duygunun insanların yüzyıllar boyunca geçirdikleri evrimleşme sonucu oluşan bir genetik miras olduğunu savunurlar. Bu genetik miras ile kişilerin durumsal değişkenleri temelinde kıskançlık güdüsünü duygusal ve cinsel kıskançlık olarak ele alırlar.
Shackelford ve Buss cinsel kıskançlık ve duygusal kıskançlık çalışmalarında bazı davranışlar üzerinde odaklanmıştır. (Cinsel kıskançlık: Birey partnerinin başkası ile cinsel beraberlik yaşadığını bilmesi veya şüphelenmesi yaşamış olduğu kıskançlıktır.) , (Duygusal kıskançlık: Bireyin partnerini üçüncü şahıs ile duygusal olarak bağlanması be duygusal olarak kendi tatmin ve istekleri sebebiyle ortaya çıkan kıskançlık türüdür)
Cinsel kıskançlıkta güvensizlik ve kuşku ile kendini gösterdiğini, duygusal kıskançlığın daha karmaşık yapısının olduğu bunun ortaya çıkma sebepleri arasında ilişkisel doyumsuzluk, duygusal ihmal, pasif reddetme, öfkeli ve eleştirel davranışlar temelinde olduğu ve yapısal açıdan karmaşık ve algılanması en zor kıskançlık türü olduğuna vurgu yapmışlardır.
3.3 Alfred Adler
Bireysel psikoterapinin kurucusu olan Alfred Adler kıskançlık konusunda bireyin aşağılık duygusundan kurtulmak, kendini rahatlatma ve telafi cabası olarak tanımlamıştır. (Ödünleme: Kişinin engellenen ya da doyurulmayan isteklerinin, dileklerinin veya davranışlarının kendisinde yarattığı tedirginliği, onların yerine geçebilecek başka istek, dilek ya da davranışlarla giderilmesidir.)
Bunun için birey casusluk, nevrotik krizler ve dramatik sahneleri kullanarak sevdiği kişiyi ilişkide tutma ve partnerinin etrafında gerçek olmayan ve tehlike arz eden ortadan kaldırma çabasındadır.
Adler bunu çözümünü insanlar ve toplum ile yakın ilişki içerisine girerek sosyal ödünleme ile olduğunu gösteren çalışmalarda bulunmıştur.
3.4 Mathes (1992)
Mathes’e göre bireydeki kıskançlık duygusunun temellerine inilerek kıskançlığın kökeninin bilinmesi ile önemli bir adım atılmış olacaktır.
Mathes, kıskançlık duygusunun oluşmasında çocukluk deneyimlerinin yetişkinlik döneminde kıskançlığın ortaya çıkmasına zemin hazırladığına vurgu yapar. Çocukluk dönemindeki kıskançlığın bastırılmasının yetişkinlik döneminde benzer veya zor durumlarda bu duygusal birikimlerin tekrar canlanarak ortaya çıktığını vurgular. Mathes sanrısal kıskançlık duygusunun paronaya temelli olduğuna vurgu yapar. Kıskançlık duygusunun kökeninde kaybetme ve bastırılmış dürtüler olduğunu ve bu dürtülerin aldatma temelinde çocukluk döneminde deneyimlerinin biriktirilerek bastırılması ile evrensel ve kaçınılmaz olduğuna vurgu yapar.
3.5 Mead & White (1977/1981)
Mead & White göre kıskançlık duygusu evrimselleşme ile ilgili değil kadın ve erkek bireylerin arasındaki güç farklılıklarından meydana gelmektedir. Benlik saygısına yönelik algılanan tehditler ile kıskançlık duygusunun ortaya çıktığını vurgulamışlardır.
Mead’e göre kıskançlık duygusunun temelinde kadın bireylerin erkek bireylere oranla daha az kendilerine güvenmesi benlik saygılarının daha düşük olması yatmakta, bu yüzden kadınlarda kıskançlığı daha şiddetli olarak yaşanmaktadır.
White ise güç yaklaşımı ile erkek bireylerin genellikle ekonomik güce ve bu gücü yönlendirmeye sahip olması, kadın bireyi erkek bireye bağımlı konumda olmasının, kadını duygusal olarak kıskançlığa ittiğini ileri sürmüştür.
3.6 Abraham Maslow (1943)
Abraham Maslow, kendini gerçekleştirme teorisinde kişinin temel ihtiyaçlarının olduğu bu ihtiyaçların her aşamasında kıskançlık duygusunun kendini gösterdiğini vurgulamıştır.
Fizyolojik ihtiyaçlardaki cinsellik ile birey; partnerinin kendine ait olması ve kendi dışındaki cinsel yakınlaşmayı reddederek biyolojik kıskançlık yaşamaktadır.
Güvenlik ihtiyaçlarında bireyler; kendilerini güvende hissetmek için güven duygusunu paylaştığı partnerini, paylaşmamak ve dışarıdan gelecek tehlikelerden uzak tutmak isteğinde olacaktır. Bireyler tehlikeleri ortadan kaldırmak için sosyal kıskançlık duygusu ile güvende kalma isteğindedir.
Ait olma ve sevgi ihtiyacı; birey partnerinin kendine ait olması, sevgi ve ilgisinin kendi üzerinde olması, üçüncü şahıslar üzerindeki ilgiyi ve değeri ortadan kaldırma isteği ile romantik bağlamda kıskanma güdüsü içerisindedir
Diğer İhtiyaçlar; Birey partneri tarafından ilişkisi içinde yetki alma ve tek söz sahibi olma isteğindedir. Romantik ilişki içerisinde karşılıklı olarak bireyler takdir edilme ve benimsenme isteği içerisindedir. Bu istekleri karşılanmadığında veya bu isteklerin tek partneri üzerinde olmaması durumunda yaşanılan sosyal kıskançlık sosyal alan içerisinde bireylerin duygusal veya fiziksel yönden benimsenmemesi veya takdir edilmemesi durumda ortaya çıkmıştır.
Maslow