“Kıskançlık Paranoyası”
Yazar Hasan Basri İzgi • Psikiyatrist • 18 Mart 2018 • Yorumlar:
Paranoya (=yandan düşünme) veya sanrılı/hezeyanlı bozukluk; süreğen, mantıklı ve düzenli sanrılarla belirli bir ruh hastalığıdır. Diğer taraftan sanrılar çok değişik ruhsal ve organik ruhsal bozukluklarda görülebilir: psikotik bozukluk, şizofreninin paranoid türü, psikotik depresyon, bipolar bozukluk, bunama, deliryum, beyin damar hastalıkları, beyin tümörü, beyin enfeksiyonu (frengi gibi), kronik alkol ve amfetamin alışkanlıkları.
Paranoyada sanrılar dışında belirgin bir bozukluk yok gibidir. Bu nedenle kıskançlık paranoyası olan hastalarda sadece eş etkilenir, eşinin dışındaki kişiler, hastanın sağlıklı bir birey olduğuna inanırlar. “Oğlumun bir sorunu yok, işinde gücünde, herkes ona bayılır, efendi çocuktur, elbette eşini kıskanacak, kıskanmasa garip olur, gelin hanım abartıyor, o da ayağını denk alıversin”. Bu bakış açısı olduğu müddetçe hastalıkla mücadele etmek imkânsızlaşır, “kol kırılır yen içinde kalır”. Bu durum sonu hüsran ve acı ile bitene kadar sümen altı edilir. Nahoş olaylar (öldürme, intihar etme gibi) sonrasında da “ne yapalım takdir-i İlahi, namus davası, aldatılmak kabul edilemez, sadakat önemli” denilir ve bir hastalık tedavi edilmediği için bedel ödenir. Gazetede 3. sayfa haberi olarak tarihe not düşülür.
Kıskanmak insanın fıtratında vardır. Birbirini hiç kıskanmayan eşlerin evliliklerinde de başka ciddi sorunlar ortaya çıkabilir (Kaliforniya sendromunda olduğu gibi; evli çiftlerde her eşin evlilik dışı bir partneri olması, eşlerin birbirine karışmaması, dilediği gibi yaşaması söz konusudur). Toplumsal ve ahlaki değerler, inançlar sağlıklı seviyede kıskanmayı teşvik ederler, eşini hiç kıskanmayan bireye olumsuz bakarlar.
Her şeyin fazlası (ifrata kaçması) zararlı olduğu için kıskançlığın aşırı seviyelere çıkması ve gerçeklikten uzaklaşması da zararlıdır ve hastalık düzeyinde olduğu (hezeyan; gerçekliğin test edilmesinin bozulduğu, değiştirilemeyen düşünce yapısı) kabul edilir.
Hastanın konuşması, davranışları genellikle paranoid kişilik yapısının özelliklerine uyar; savunmacı olma, mesafeli olma, güvensizlik ve zıdlaşma ön plandadır. Hastanın tüm yaşamı sanrılarına göre ayarlanır; “eşimi saat başı arayıp kontrol ediyorum, geçen gün iş yerine gidip odasını bastım, banka ekstrelerini ve iç çamaşırlarını inceliyorum, neredeyse bir dedektif gibi yaşıyorum”.