Kıskançlık ve Aldatmanın Psikolojisi
Yazar Şeyma Koçak • 28 Mart 2023 • Yorumlar:
Kıskançlık, normal bir duygudur. Bizler birbirimizle ve hemcinslerimizle rekabet ederiz. Kadınlar bir erkek tarafından beğenilmek ister. Normaldir. Erkekler de bir kadın tarafından beğenilmek ister. Bu da normaldir.
Bazen, karşı cinsin seni beğenmesi için diğer rakipleri elemen, geçmen gerekir. Çünkü beynimiz kıyas yaparak çalışır. En iyi gördüğünü seçmek ister. Normaldir.
Ama bazen de kişi rekabet edecek durumda olmayabilir. Herkes kendine yakın bulduğu ile eşleşir. Ekonomik durumu, kültürel durumu, fiziksel özellikleri, entelektüel kapasitesi ve hatta boy olarak kendimize yakın gördüğümüz kişiyi partner olarak seçeriz. Toplum bunu bilinçdışı anlatır zaten:
Boyu boyuma ve huyu huyuma...
Bazen de kişi kendinden daha yukarıda birini tercih edebilir, bir şekilde o kişiyi partner olarak elde ederse bu kez elinde tutmak içi rakiplerini geçmesi gerekir. Bu durumda kıskançlık ortaya çıkar. Bu normaldir.
Bu nerden sonra patolojik bir şey?
Kişi, bu kıskançlık duygusunu yaşayıp partnerine hissettirmesi normaldir. Örneğin, bazı kısıtlamalar koymak isteyebilir, talepleri olabilir. Buraya kadar normaldir. Partnerinin bu taleplere uyumlanması veya reddetmesi de normaldir. Partner uyumlanmak istemiyorsa kişinin kendi iç dünyasını çalışması gerekir. Partnerini yapması için zorluyorsa, manipüle etmeye çalışıyorsa bu patolojik bir şeydir.
Bu durumda kıskanan ve zorlayan partner bu durumların çocukluktaki temsillerine bakmalı.
Örneğin, partnerini kıskandığı bir kadın var. O kadının hangi özelliklerinin partnerini çekeceğini düşünüyorsa o özelliklerle ilgili çocuklukta meseleleri var demektir. Kadın başarılı diyelim ki. Kendi kendisini başarısız ya da daha az başarılı algılıyor demektir. Çocukluğunda başarısız olmak, seçilmemekle, değersizlik duygusu ile ilgili anılar vardır. Bunlara çalışmalıdır.
Kıskançlığın altında ne gibi duygular vardır?
Kıskançlık çoğu zaman derinlerdeki fark edilmeyen ikincil duygulardan kaynaklanır. Kıskançlık diye yazılır, rekabet, şüphecilik, kaybetme korkusu, değersizlik duygusu olarak okunur.
Yalnızlıktan Korkmak
Diyelim ki biri partnerinin diğer insanlarla görüşmesinden rahatsız. Sosyal arkadaş çevresiyle görüşmesini dahi istemiyor. Örneğin kocasını arkadaşlarıyla maça göndermek istemiyor. Burada kocasını herkesten kıskanan biri olarak algılanabilir. Derinlerdeki duygusu yalnız kalamamak olabilir.
Ya da partnerinin öteki bir kadın, örneğin bir meslektaşı, hakkına olumlu bir şey söylemesinden dahi rahatsız olur. Görünürde kıskanç biridir. Ama derinlerde öteki kadın hakkında söylenen iyi bir söz kendini yetersiz, değersiz hissettirdiği için rahatsız olur.
Değersizlik, yalnızlığa tahammülsüzlük veya terk edilme gibi kaygıları olmayan kişiler daha az kıskanç olur ya da hiç olmaz. Ancak gerçek hayatta sevgilisi gerçekten bir başkasıyla olursa anca o zaman kıskanıyor. Normal zamanlarda böyle bir şey aklına bile gelmiyor. Ortada bir şey yokken aklına geliyorsa bu patolojik bir şey.
Seven insan kıskanır mı?
Kıskanabilir ama yine terk edilme korkusuyla ilgilidir. Seviyorsan gerçek bir bağ kurmuş olursun. Bağ kurduysan kıskanmanı gerektiren bir durum olmaz. Oluyorsa, yine derindeki duygularla ilgilidir.
Normali, kadının da erkeğin de birbirine gitme hakkı vererek ilişki kurmasıdır. Böyle olursa taraflar özgür hisseder ve kaybetmekten korkmaz, giderse gitsin diyebilir. Aksi halde, ötekini sıkı sıkıya yapışır, boğar ve kendi kendini gerçekleştiren kehanete dönüşür, sıkılan kişi kaçacak bir yer arar. Ya da ruhsal olarak ayrılıyor. İç dünyasında boşanmış ama kağıt üstünde evliler. Ev, otel gibidir, duygusal bir temas yoktur.
Kıskançlığı etkileyen bir başka faktör ise monotonluk…
İnsan beyni iyi veya kötü bir duyguyla temas ettiği zaman bir süre sonra o duygu azalır, etkisini kaybetmeye başlar. Beğenme, çekici bulma, hoş bulma gibi duygular da yoğun bir şekilde yaşandığında bitmeye başlar. Bitince kişinin beyni tekrar bir arayışa girer. Kıskançlık bu durumda da kendini gösteriyor. Derinlerde hepimizde çok eşlilik vardır. Ancak kültürel veya dini kodlarımız bizleri sınırlandırır.
Kişi kendini sürekli güncelliyor, geliştiriyorsa 6 ay önceki hali ile bugünkü hali arasında olumlu anlamda gelişimler varsa partneri zaten sürekli farklı insanla ilişki kuruyormuş duygusunu yaşar. Çünkü 6 ay önce tanıştığı adamla bugünkü adam arasında farklar var. Başka insan arama ihtiyacın olmuyor. Aksi halde, şöyle olabiliyor, bir taraf kendini geliştiriyor öteki taraf geliştirmiyor. Geliştirmeyen taraf geliştireni kıskanmaya başlıyor. Geliştiren de ötekini beğenmemeye başlıyor.
Kıskançlıkla ilgili bir başka boyut ise yansıtma savunma mekanizması…
Bazen de şöyle olur; geliştiren taraf kendini geliştirmeyen tarafı beğenmemeye başlar ve başkasını arama duygusu olur derinde. Ancak bu duyguyu kabul etmek çok zordur ve partnerine yanısıtır. Partnerinin gözle görülür bir kıskanılacak bir davranışı yoktur ama sürekli onu şüpheci olarak darlar; beni aldatırsan…., bak kesin oraya gidince başkalarına baktın vb. şekilde.
Sosyal ortamda kıskançlık neden olur?
Rekabetin sebebi karşı cins tarafından seçilen olmaktır. Grup kadın içinde en iyi özelliklere sahip olanı erkek tercih eder. Aynı kural erkek için de geçerlidir. Kadın, diğerlerinden üstün özellikleri olan erkeği tercih eder. O yüzden hep hemcins ötekinden daha iyi olmak ister. Daha üst pozisyon, daha iyi görünüş daha entelektüel kapasite, daha iyi vücut daha iyi ekonomik durum…. Daha iyi her şey.
Diğer erkekte olan iyi bir özellik öteki erkekte olsa ne olur olmasa ne olur? Olursa kadın onu seçer.
Hemcinsten haz etmemek de bununla ilgilidir. O hemcinste olan ama bende olmayan bir şey var. ve benim bunu kısa sürede elde etmem zor. O zaman onu kötü görmeye başlıyorum. Onu görüp rahatsız oluyorum. Bu durumda iki şey yapabilirim:
Ya onu kötü görmeye devam edeceğim ya da onda beğendiğim özellikleri kopya edip kendimi geliştireceğim.
Sizce, hangisi daha sağlıklı?
Çocukluk ile bağlantısı nedir?
Biz duyguları ve duyguları nasıl düzenleyeceğimizi ilk bakım verenlerimizden öğreniriz. Modelleme. Anne baba rekabetçiyse, ve bu durumda rakibini aşağılıyor, yeriyorsa ben de öyle yapmayı öğrenirim. Ama, kendini geliştiriyor bu duyguyu fırsata çeviriyorsa ben de onu öğrenirim.
Başka bir bağlantı ise şu, anne baba çocukları iyi çocuk ve kötü çocuk olarak böler. Biri seçilen, değer gören, üstün olan öteki beceriksiz, değersiz, görülmeyen olur. Öyle davranırlar. Bu durum yetişkinlik zamanı partnerle ilişkiye yansır. Partner anne baba rolüne giriyor, sen yetersiz çocuk rolüne girerken, partnerin baktığı öteki kişi yeterli çocuk olur.
Başka bir bağlantı da şu, anne babanın terk edilme, değersizlik, yalnız kalamama gibi duyguları varsa ve bunlarla temas etmiyorsa, bunları çözmek için bir şey yapmıyorsa bunları bilinçdışı çocuğa aktarır. Çocuk sebepsiz yere böyle duygular hissetmeye başlar o da partnerine yansıtır.
Bazı kıskançlıklarda kişi bunu yaratmaya çalışır. Eşi ya da partneri başkasına gidecek diye çok kaygılanırken bir yandan da onu çok zorlar ki başkasına gitsin. Bu durumun ikincil kazançları var. Toplumsal olarak aşırı değer görürsün, insanlar sana acır, üzülür, maddi manevi kazanç vardır orada.
Yani iki kadın bir adam ya da iki adam bir kadın şeklinde çocuklukta böyle üçgenler kurulmuş. Fiziksel olarak aldatma olmasa da zihinsel olarak babanın iki kadını olabilir ya da annenin iki kocası. Mesela, aile dostu eve geldiğinde annenin tavırları değişiyordur, giyimine falan ekstra özen gösteriyordur, anne zihninde o aile dostuyla sevgili gibidir, onu beğeniyordur. Fiziksel olarak bir aldatma olmasa da zihinsel olarak aldatıyordur. Çocuk bu duyguları alır, fark eder. O zaman, bu kişi böyle üçlü ilişkiyi tekrar ediyor.
Olası bir kıskançlık ya da aldatılma durumunda genelde aldatılan mağdur olarak algılanır. Psikolojik olarak baktığımızda sadece bir taraf sorumlu değildir. Her iki kişinin de çocukluğunda bunun karşılığı var ve her ikisi de çocukluğundaki bir şeyi tekrar ediyordur.
Size kötü davranan, kötü duygu veren birine tahammül etmek bir bozukluktur. Adam aşırı kıskanç ve baskı uyguluyor, buna max 6 ay tahammül etmek normaldir. Sürekli buna tahammül etmek bir bozukluktur. Kültürde çile çekmek kutsallıkla ilişkilendiriliyor ancak psikolojik açıdan bakıldığında bu sorunlu bir davranıştır. Acıdan, çileden beslenmekle ilgili meseleler var belki de.
Çözüm nedir?
-
Partneri başka birine gitse kişide hangi duygular olur? Altta yatan duyguları keşfetmek önemlidir. Sonraki yapılacak şey ise bu duyguların çocukluk çağındaki karşılığını bulmak ve o anılara çalışmaktır. Örneğin, partner başka birine gitse kendini yok sayılmış hissedecek. Erken gelişim döneminde yok sayılmakla ilgili bir şeyler olmuş demektir.
-
Partneri başka birine gitse bu kişi nasıl biri olur? Ya da çoktan gittiyse bu kişi nasıl biridir? Burada bir üçlü ilişki var; başkasına giden kişi, kalan kişi, bir de öteki kişi. Bu üç kişinin çocukluktaki temsili kimlerdir?
-
Hiçbir ilişki tek taraflı ve kişinin çocukluk hikayesinden bağımsız değildir. Partnerle kurulan ilişki de öyle. Olumlu ve olumsuz duygu alışverişi yapılır. Kişi, başkasına giden partnerini suçlamak ve ona odaklanmak yerine, kendinin bu gidişe ne gibi bir katkısı olduğunu sorgulayabilir. İlişkilerde ne kadar çok olumsuz duygu verilirse dışardakiler o derecede olumlu algılanmaya başlar.
Bu bağlantıları çalışmak, sonraki ilişkileri sağlıklı yaşayabilmeyi sağlar. Aksi halde, kişi benzer ilişki sistemini sürekli tekrar edecektir. Çünkü zihin, bildiğini tekrar eder. Bildiği cehennem bilmediği cennetten iyidir.