Kolon ve Rektum Kanserlerinden Korunmak
Yazar Alp Gürkan • Genel Cerrah • 26 Ağustos 2021 • Yorumlar:
Kanser her ne kadar ölümcül bir hastalık olarak bilinse de kanserden kurtulmak, hatta erken dönemde tanı konmasıyla ondan kurtulmak ya da ona hiç yakalanmamak mümkündür. Bu da ancak korucu tedbirlerin alınması ile gerçekleşebilir. Bu korucu tedbirlerden bir tanesi de tarama yöntemleridir. Özellikle meme, kalın barsak, prostat ve serviks (rahim ağzı) kanserlerinde tarama yöntemleriyle erken tanı, kanser öncüsü lezyonlar saptanarak iyileşme sağlanabilir.
Kolon ve rektum kanserleri için de benzer bir durum söz konusudur. Kolon ve rektum (Kolorektal) kanserlerin büyük bir bölümü (%85-90) barsaklarda oluşan poliplerden gelişir. Özellikle sosyo-ekonomik düzeyi yüksek, Batı tipi ve liften fakir gıda ile beslenen, kabızlık problemi yaşayan kişilerde barsak polipleri oldukça sık görülür. Batı ülkelerinde hiçbir yakınması olmayan 50 yaş civarındaki kişilerin %25-40’ında barsaklarında polip görülür. Ailesinde kanser öyküsü olanlarda veya kendisinde kolit gibi risk faktörü bulunanlarda bu oran çok daha fazladır. Bu polipler zamanla farklılaşarak önce in situ dediğimiz hücre içi, zamanla da invaziv dediğimiz daha agresif oluşumlara dönüşebilir. Bu dönüşümde zaman faktörü kadar polipin çapı ve şeklinin de önemi vardır. Ayrıca yaş artıkça, adenom sıklığı, sayı, displazi ve büyüklük de artmaktadır.
Adenomatöz polipler, 1 cm veya daha büyük boyuta ulaşana kadar semptom vermezler. Hastalar genellikle anemiye ait halsizlik, yorgunluk yakınmaları veya bariz kanama ile hekime müracaat ederler. Villöz adenomalar, diyareye ve buna bağlı sıvı eksikliğine neden olabilir. Akut alt sindirim sistemi kanamaları, kabızlık, karın şişkinliği, barsak tıkanıklığı nadiren de olsa yapabilirler.
Polipleri (adenomları) görünüm olarak üçe (tubüler, tubulovillöz ve villöz) ayırıyoruz. Villöz adenomların kanserleşme riski tübüler olanlara göre 4 kat daha fazladır. Polipin boyutu da kansere dönüşüm açısından önem taşımaktadır. 1cm altındaki poliplerde tanıdan sonraki ilk 5 yılda % 3, 10 yılda % 8, 20 yılda % 24 kanserleşme riski varken 3 cm.den büyük poliplerde 5 yılda kanser oluşma riski %30’dur. Polipten alınan biyopside de patolojik olarak değişimi gösteren displazinin derecesine göre de kanser riski değişmektedir. Şiddetli displazi gösteren poliplerde kanserleşme riski fazla iken kanserleşme süresi de kısalmaktadır. Adenomdan kansere geçiş ortalama 7 yıldır, şiddetli displazi gösterenlerde bu 4 yıla düşmekte, hafif displazi gösterenlerde ise 10 yıla çıkmaktadır.
Kolonoskopide polip saptandığında polipin durumuna göre ya aynı seansta ya da ayrı bir seansta polip çıkartılarak patolojik incelemeye yollanır. Bazen sadece biyopsi alınır ve patolojik inceleme sonucuna göre ileri tedavi planlanır. Nadiren polipler kolonoskopik olarak çıkartılamayacak kadar geniş bir tabanla barsak duvarına yapışık olabilir, bu durumda da laparoskopik (kapalı) yöntem barsak ameliyatı yapılarak polipin çıkartılma durumu olabilir. Patolojik inceleme sonrası polipde kötü diferansiyasyon, lenf veya damar tutulumu varsa, polipektomi sınırının içine 2 mm girmişse, barsağın daha derin tabakalarına inmişse, polip çıkartıldığı halde o barsak kısmı cerrahi olarak çıkartılır.
İyi huylu polipler tamamen çıkartıldıktan sonra önce 2. yılda ve burada sorun yoksa 5 yılda bir kolonoskopik kontrol yapılmalıdır. Poliplerin 5 yılda % 5-15 oranında tekrarladığı bilinmektedir. % 30-35 gibi rakamlar da bildirilmiştir. Bu yüksek oranlar, kolonoskopi sırasında gözden kaçan adenomalara bağlı olabilir.
Kolonoskopi sırasında adenomlar dışında hiperplastik veya jüvenil polipler de görülebilir. Hiperplastik polipler en sık görülen tümör gelişme potansiyeli görülmeyen poliplerdir. Genelde 5 mm’den küçüktürler. Kolonoskopik incelemelerde % 5 oranında görülürler. Tüm minik boyuttaki poliplerin, % 50’sinden fazlasını oluşturur. Ancak hiperplastik poliplerin de % 3’ünde adenomatöz transformasyon oluşur.
Jüvenil polipler ise çocuklarda görülen poliplerin % 95’ni oluştururlar. Saplı, düz, kiraz kırmızısı renginde poliplerdir. Bazen kendiliğinden küçülüp, atılabilir. Genelde, tek ve saplıdır. Büyüklüğü, birkaç milimetreden 1-2 cm kadar değişebilir. Tek olduklarında malign potansiyeli yoktur. Çok olduklarında kanser gelişme potansiyeli olduğundan takip edilmesi gerekir.