Kontrolünüz Dışında Çok Mu Yemek Yiyorsunuz? Bulimiya Nervoza ve Terapi Süreci
Yazar Elif Demirci Çağlar • 24 Aralık 2018 • Yorumlar:
Yeme bozuklukları, yemek yeme, kilo ve vücut görünüşüyle ilgili sağlıksız düşünce ve davranışlardaki aşırı rahatsızlıklar olarak tanımlanabilir. Yeme bozukluklarının temel özelliği; kişinin kendisini kilolu olarak algılaması, kilo almaktan ve şişman olmaktan korkması, buna yönelik kaygı yaşaması ve zayıflamaya yönelik aşırı istek duyması ile bedenine yönelik olumsuz duygular içinde olması, baş edemediği olumsuz duygularına aşırı yemek yemenin eşlik etmesidir. DSM-5’e göre üç temel yeme bozukluğu tanı kategorisi vardır: anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğudur. Yeme bozuklukları sıklıkla ergenlik ve genç erişkinlik dönemlerinde başlamaktadır. Yapılan araştırmalarda yeme bozukluğunun kadınlarda görülme sıklığının erkeklerden daha yüksek olduğu, özgüven eksikliği, kişinin bedenine ilişkin yaşadığı memnuniyetsizliği, depresif duygu durumu, sürekli endişe duyması, sorunlarıyla sağlıklı bir biçimde baş edememesi gibi psikolojik faktörlerin yeme bozukluklarının oluşmasına neden olduğu bulunmuştur.
DSM 5’e göre bulimiya nervoza için 3 temel özellikten söz edilebilir: Tekrarlayan tıkınırcasına yeme atakları, kilo alımını önlemek amacıyla tekrarlayan sağlıksız telafi edici-dengeleyici davranışlar, bedenine yönelik kendini değerlendirme. Tanıyı karşılayabilmek için, tıkınırcasına yeme ve uygunsuz dengeleyici davranışların, üç ay boyunca en az haftada bir kez olması gerekmektedir.
DSM 5’e göre bulimiya nervoza tanı ölçütleri şu şekildedir:
A. Yineleyici tıkanırcasına yeme atakları. Bir tıkanırcasına yeme atağı aşağıdakilerden her ikisi ile belirlidir:
1. Benzer koşullarda, benzer sürede, çoğu kişinin yiyebileceğinden açıkça daha çok yiyeceği, ayrı bir zaman biriminde (örn. herhangi iki saatlik sürede) yeme.
2. Bu atak sırasında yemek yemeyle ilgili denetimin kalktığı duyumunun olması (örn. kişinin yemek yemeği durduramadığı duygusu, ne ya da ne denli yediğini denetleyemediği duygusu).
B. Kilo almaktan sakınmak için, kendi kendini kusturma, laksatif ilaçları, diüretik ilaçları, ya da diğer ilaçları yanlış yere kullanma, neredeyse hiç yememe ya da aşırı spor yapma gibi yineleyen uygunsuz dengeleyici davranışlarda bulunma.
C. Bu tıkanırcasına yeme davranışlarının ve uygunsuz dengeleyici davranışların her ikisi de, ortalama, üç ay içinde, en az haftada bir kez olmuştur.
D. Kendilik değerlendirmesi, beden şeklinden ve ağırlığından yersiz bir biçimde etkilenir.
E. Bu bozukluk, yalnızca anoreksiya nervoza dönemleri sırasında ortaya çıkmamaktadır.
Kişi rahatsızlık verecek şekilde kontrolü dışında çok yemek yeme, çok hızlı ve aşırı miktarda yemek yeme, acıkmadığı halde yemek yeme ve sonrasında bu yeme davranışına bağlı olarak utanç, üzüntü, suçluluk hissedebilir. Yeme ataklarından sonra telafi edici davranış olarak isimlendirilen kendi kendini kusturma, laksatif kullanma, kendini aç bıraktırma ya da fazla egzersiz yapmak gibi tıkınırcasına yemek yemeyi dengelemek için çeşitli davranışlar sergileyebilirler. Kilo almaktan korkarlar ve fiziksel olarak hissettiği rahatsızlıktan kurtulmak için bu telafi edici davranışları sergilerler.
Beden imgesi, kişinin kendi bedenine dair düşüncelerini, duygularını ve algılarını ifade eden bir kavramdır. Kişi ailesinin, sosyal çevresinin ve medyanın beklentilerine uygun fiziksel görünüme sahip olmadığı hissini geliştirdiğinde kişide olumsuz beden imgesi gelişir. Kişinin kendi bedeniyle barışık olması ve kendi bedeninden memnun olması kişinin olumlu beden imgesine sahip olduğunu göstermektedir. Kişi aynaya baktığında bedenine ilişkin olumsuz hissediyorsa, çevresindeki kişilerin nasıl göründüğü ile ilgili düşüncelerini çok fazla önemsiyorsa ve görünüşü ile ilgili insanların olumsuz bir değerlendirme içinde olduğunu düşünüyorsa, görünüşünü sık sık değerlendiriyorsa olumsuz beden imgesine sahip olabilir. Birtakım ruhsal problemler yaşayan kişilerde özellikle yeme bozukluklarına sahip kişilerin kendi bedeniyle ilgili değerlendirmeleri olumsuz olmaktadır, kişinin beden görünümüne ilişkin yoğun kaygıları vardır. Bedenleri ile ilgili gerçeği yansıtmayan bir algıya sahiptirler ve kendilerini olduklarından çok daha kilolu görürler. Özgüvenleri büyük oranda kilolarına bağlıdır ve kilo vermeyi başarı sayarlar.
Kişi baş edemediği, farkında olmadığı olumsuz duyguları sonrasında aşırı yemek yeme ile bu hissettiği olumsuz duyguları anlık olarak hissetmez ve rahatladığını ifade eder. Bu tür yeme bozukluklarında kişinin yemek yeme ile ilgili düşünceleri ve davranışlarının altında yatan neden kişinin kendi hayatı üzerinde kontrol kazanma girişimi olarak değerlendirilir. Bulimiyada boşluk duygusu ön plandadır. Kişi içindeki boşluk hissini doldurmak istercesine yemek yer ve duygusal olarak hissettiği rahatsızlık ile baş edebilmek adına dürtüsel bir şekilde yemek yeme eylemini tekrarlar.
Ergenlik döneminde görülmeye başlanan yeme bozukluklarında aile ile işbirliği içerisinde birlikte çalışmak gerekmektedir. Aile içi ilişkiler, bağlanma, aile içindeki katı kurallar, mükemmeliyetçilik değerlendirilir ve gerekli çalışmalar yapılır. Yapılan araştırmalarda yeme bozukluğu olan hastaların ailelerinin daha az empatik, daha az destekleyici ve daha yüksek başarı beklentisi içinde oldukları görülmekte ve aile içi sorunlar ve tartışmalara, depresyon, anksiyete, alkolizm ve herhangi bir yeme bozukluğuna daha çok rastlanmaktadır. Ebeveynleri tarafından sevildiğini, desteklendiğini ve önemsendiğini hisseden çocuklarda birçok psikolojik sorun gibi yeme bozukluklarının da daha az görüldüğü ortaya çıkmıştır.
Terapi süreci içerisinde hedeflenenler öncelikle kişinin sağlıklı ve uygun beslenme davranışını kazanmasını sağlamak, kusma, laksatif vb. ilaçlar kullanma gibi telafi edici / dengeleyici davranışları ortadan kaldırmak ve yeme bozukluğunun altında yatan nedenleri çalışmak, kişinin olumsuz duygularıyla baş edebilme mekanizmasının gelişmesini sağlamaktır. Bu rahatsızlığın tekrarlamaması için süreçte temel hedef öncelikle psikolojik destek ile kişinin bedenine ilişkin algı bozukluklarının nedenini araştırıp, bu sorunların giderilmesi olmalıdır. Düşük benlik saygısı, kendine zarar verme davranışı, mükemmeliyetçi kişilik özellikleri ve boşluk hissi de ele alınır, bedenine dair düşünce ve algılardaki bozulmalar düzeltilmeye çalışılır. Bu sorunlar ortadan kaldırılmazsa kişide kalıcı bir iyileşme olmaz ve yeme bozukluğu tekrarlayabilir.
Terapide yeme bozukluğu yaşayan kişiye işlevsiz düşünce yapısı ve duygular üzerine psikoeğitim verilir. Terapide kişinin sağlıksız yemek yeme davranışını meydana getiren veya tetikleyen işlevsel olmayan düşüncelerinin değiştirilmesi, kişinin olumlu ve olumsuz duygularını tanıması ve yaşadığı, hissettiği duygularını uygun bir şekilde ifade edebilmesi ve olumsuz duygusu ile işlevsel baş etme mekanizmasının geliştirilmesi, bedenine yönelik olumsuz, çarpık, gerçekçi olmayan algısının değiştirilmesi, özgüveni ve motivasyonu üzerinde çalışılması ve kişilik problemlerini ele almak üzerine çalışmalar yapılmaktadır.