Konversiyon Bozukluğu
Yazar Ozan Pazvantoğlu • Psikiyatrist • 27 Kasım 2017 • Yorumlar:
“Konversiyon” aslında psikolojik bir savunma mekanizmasıdır. Savunma mekanizmaları, ruhsal yapımızı
iç çatışmalarımızın yarattığı olumsuz sonuçlardan (kaygı gibi) korumayı amaçlarlar. Egonun bir işlevi
olan savunma mekanizmaları bilinçdışı süreçlerdir, yani bu savunmaları kullanırız ama bunun farkında
olmayız. Öte yandan bu “koruma” gerçekleşirken bazı olumsuz sonuçlar da ortaya çıkabilir. Ama bu
sonuçlar asıl ruhsal çatışmalara göre daha az zararlı oldukları için diğerlerine tercih edilir.
Konversiyon savunma mekanizmasında, akut ya da kronik bir psikososyal stres faktörüne maruz kalan
bireyde nörolojik belirtiler ortaya çıkar. Ancak aslında bireyde bu nörolojik belirtiye neden olacak nörolojik
bir hastalık yoktur. Örneğin, eşinden sık sık hakaret, küfür işiten ve bunlara karşı kendini koruyamayan
bir kadın bayılmaya başlar. Aslında burada olan şey, bu kötü sözlerin kadının benliğine ciddi zararlar
vermesi, onun kendini değersiz, çaresiz hissetmesine neden olmasıdır. Hasta, bu durumun yarattığı
olumsuz ruh halinden, bayılarak, geçici olarak bilinç kaybı yaşayarak, yani o sözleri artık duymayacak
hale gelerek bir nevi kaçmış olur. Böyle bakıldığında bayılma her ne kadar kötü bir durum olsa da burada
kadının ruhsal olarak daha fazla zedelenmesinin önüne geçerek koruyucu bir işlev görmüştür.
Konversiyon ile ilgili bilinmesi gereken önemli noktalardan biri –genel kanının aksine- bireyin nörolojik
belirtileri bilerek, farkında olarak ve isteyerek yapmıyor olduğudur. Bu tamamen bilinçdışında işleyen bir
süreçtir, kişinin bilinçli kontrolü dışında gelişir.
Konversiyon bozukluğu, bu savunma mekanizmasının çok sık kullanılması ve artık bunun sonuçlarının
daha sorunlu hale gelmesi durumudur. Günde beş kez bayılan birinin elbette yaşam kalitesi ve
işlevselliği bozulacaktır. Bu durumda aslında bir noktaya kadar koruyucu olan bu mekanizma hastalık
haline gelir. Konversiyon bozukluğunun belirtileri çok çeşitlidir, herhangi bir nörolojik işlev ile ilgili olabilir.
Örneğin, körlük, sağırlık, kolun ya da bacağın tutmaması, konuşamama, sesin çıkmaması, yürüyememe-
dengesiz yürüme, baş-boyun bölgesi kaslarında kasılmalar, tikler gibi.
Hemen her konversiyon bozukluğu vakasında görünür bir psikososyal stres faktörü vardır. Bu olumsuz
yaşam olayı uzun zaman önce olmuş ama etkileri halen süren bir olay olabileceği gibi yeni yaşanmış ya
da yaşanmakta olan bir durum da olabilir.
Konversiyon bozukluğunda ortaya çıkan sorunlardan biri de, hastanın hastalık belirtileri ortaya çıktıktan
sonra içine girdiği hasta rolünün ve gördüğü hasta muamelesinin hastaya sağladığı ikincil kazançlardır.
Örneğin evdeki sorumlulukların üzerinden alınması, “iyi” davranılmaya başlanması gibi. Başlangıçta
hastanın yararına gibi görünen bu durum, ilerleyen zamanlarda hastalık belirtilerinin ortadan kalkmasını
güçleştiren bir engel olacaktır.
Konversiyon bozukluğunun tek tedavisi psikoterapidir. İlaçların tedavide yeri yoktur, ancak bu duruma
ikincil olarak gelişen depresif bozukluk, kaygı bozukluğu gibi ek sorunlar varsa ilaç tedavisi kullanılabilir.
Onun dışında hastalık, psikodinamik yönelimli psikoterapi ve destekleyici psikoterapinin ağırlıkta olduğu
psikoterapi yöntemleriyle ortadan kaldırılabilir. Stres faktörüne bağlı olarak gerekli durumlarda çift ya da
aile terapilerini de kullanmak gerekebilir.