Korku
Yazar Güneş Kaptan • 31 Aralık 2024 • Yorumlar:
Korku beyinde aşk ile aynı mekanizmayı çalıştırır. Amigdala. Fizyolojik etkileri de aynıdır: avuç içi terleme, heyecanlanma, kalp atışında hızlanma, düzensiz nefes alıp verme şeklindedir. Korku tüm insanlarda görülür. Kaçınılmaz ve gerekli bir duygudur. Tüm canlılar yaşayış tarzı ve şekli bakımında korkmaya uygun yetişmiştir. Korkunun insana ve diğer canlılara oldukça fazla yararı vardır. Korkan canlı tehlike karşısında savunma mekanizmaları geliştirmemizi sağlar. Bu da yaşama daha iyi tutunmaya yarar.
Korku sonrasında harekete geçiren bi durumdur. Bir alarm gibi de düşünülebilir. O an alarm çalar ve harekete geçilir. Tehlikenin şiddetine göre de verdiğimiz ‘korku’ tepkileri değişir. Uyarana göre korkular normal ya da anormal olur. Normal korkular kısa sürelidir. Bir kaç fizyolojik tepki ile sona erebilir. O anlıktır. O mekana ve o zamana özgüdür. Anormal korkular kalıcı da olabilmektedir. Şiddeti çok ağır olabilip bireyin günlük yaşamını etkileyebilir. Benzer uyaranlarda bile hatırlanır ve karşılaşılmış gibi tepkiler vermeye neden olur. Bunun içerisine fobiler de alınabilir. Fobik korkular hastalık derecesinde ele almak mümkündür. Örneğin uçak, böcek, kapalı alan fobileri patolojisinde mutlaka bilinçdışına atılan bir durumu barındırır. Bu durumun varlığı ve sürüyor olması ise bireyde korku mekanizmasını uyandırır. Ona uygun da savunma mekanizmaları geliştiririz. Bunlar dışında fobik olan korkularımız denetlenemez ve ne zaman yaşayacağımızı kestiremeyiz ve panik bozukluğa dönüşmeye müsaittir. Tüm bu durumlar için birey korku mekanizmasıyla anlaşmalı olmalıdır. Çoğu kuramcılara göre bireyin kendini tanıması ve ona uygun savunma mekanizmalarıyla korkuyu yenmesi ya da etkisini azaltması beklenir. Aksi takdirde yaşamın güçlükle devam edilmesi söz konusudur. Bu korkular fobi, kaygı/anksiyete, panik atak/bozukluk olarak ‘nedensiz korkular’ şeklinde kendisini gösterebilmektedir.
Peki insanoğlunun yaşaması normal olan duygu nasıl oluyor da aynı zamanda kontrolsüz ve bize zarar verecek tehlikeye dönüşüyor? Bu korkular şuan ki durumda oldukça karmaşık bir haldedir. Günümüzde hakim olan batılı düşünce, değişen yaşam tarzı ve gelişen teknoloji ile doğru oranda korkularımız değişmiştir. Bireylerin kendini risk altında hissettiği konular artmıştır. Artık insanlar aşık olmaktan el sıkışmaya, uçağa binmekten hastalığa yakalanmaya kadar birçok şeyden korkar
haldedir. Tüm bu değişimler de insanları gitgide bireyleştirmeyi başardı. Yalnızlaşan insanoğlunun kendisiyle iletişime geçmesi sağlandı. Bu da eleştirel olmaktan öte insanı güvensizlik duygusunu geliştirmeye teşvik etti. Artık hiçbir şeyi yapmak doğru değil ve hiçbir yer güvenli değil. Bu bilinci değiştirmek yerine bu korkuların gerçekleşebilme ihtimaline karşı önlemler alındı. Tacizden, kapkaççıdan, hırsızdan, kıyametten, kazadan ve bunun gibi oluşabilecek her şeyden korunmaya çalışıldı. Bu güvensizlik duygusu insanın gitgide aciz olmasına ve tehlikelere açık olmasına neden oldu. Aslında önerilen ve yapılması gerekenin cesaretlenip bu tarz korkuların önüne geçilmesidir. Korku kehanet kapsamından ziyade daha somut etmenler dahilinde hissedilmeli. Soyut bir kavram olan korkuyu ne kadar somutlaştırabilirsek o kadar kontrolümüz altında olur ve olmsuz etkileri o kadar yönetilebilir.
Hiç şüphesiz bireyi en çok etkileyen korku bedenin fiziken ya da zihinsel açıdan zarar görebilme ihtimali korkusudur. Bu korku bazen oldukça şiddetli olabilmektedir. Bireyin ölmekten, delirmekten korkması halidir. Bu korku çok çabuk agorafobiye dönüşebilir. Bu belki de panik atak ya da panik bozukluktur ama her ne olusa olsun üçü de bireyin kendisinden şüphe etmesiyle ya da ölümden korkmasıyla başlayabilir.
Baş etmeye korkuyu yanlış olarak adlandırmamızı düzeltmekle başlayabiliriz. Örneğin ‘Niçin bu kadar korkuyorum?’ demek yerine ‘Bütün çabalarıma ve aşırı olduğunu bilmeme rağmen korkum niçin bu kadar dirençli?’ demek daha doğrudur. İşte o zaman o korkunun işgal ettiği hacmi azaltmakla başlamış oluruz. Birey çok şiddetli korku hali yaşıyorken bunun tamamen ortadan kaldırılması beklenemez fakta beklenmesi normal olan şey korkuya karşı duyarsızlaşmadır. Duyarsız olunduğunda korku tüm hissettirdiği olumsuz durumlardan kendini soyutlar ve soyutlanmış hali alışılması kolaydır.
Bunun devamında ise yüzleşmek vardır. Korkularla yüzleşilmesi gerekir. Kaçınarak yaşamak korkuyu hiçe saymak anlamına gelmez korkulara karşı bişey yapılmadığı takdirde kurtulmak mümkün değildir. Özgür olduğumuz düşüncesi güçlendirilmeli. Böylelikle korku ile yüz yüze gelindiğindeki kapasite güçlendirilmiş olacaktır. Korkuyla yüzleşecek cesareti hissedebilmek
önemlidir. Bu aşamada beslenmesi gereken budur. Egemen olunması için yönetilmek için düzenli olarak yüzleşmek iyi bir yoldur.
Pek tabii bu uzun bir süreçtir. Bireyin buna hazır olabilmesi için bazı ödevleri yapması gerekir. Örneğin birey korkulara itaat etmekten vazgeçmelidir. Yani; kehanetlere olan bağınızı kopartmalıdır. Tacizden korkan bir birey varsa dışarı çıkmamak yerine dışarı çıkabilmelidir. Başına gelebilir korkusu ile yapılmayan ve sakınan tüm bunların bize korkuların egemen olduğunu gösteriri. Korkuya itaat budur. Engeller ve bireyin kendi kendine, çoğu zaman da bunun farkında olmadan koyduğu kurallardır. Daha sonra yapılması gereken şey korkulan şey hakkında gerçekten bilgi sahibi olmaktır. Birey tacizden korkuyordur çünkü çevresinde taciz edilen kişiler vardır. Olumsuz olan bu konu onu korkutur. Fakat dışarıya çıkılabileceğini de unutmamalıdır. Korku onu ele geçirirse birey dışarıya çıkmak istemez kendine engeller koyar. Bu durumda yapılması gereken kendi korkusunu iyice tanımasıdır. Dışarıya çıkan her bireyin tacize uğramadığını bu korkuyu da yaşayan o insandan ona yansıdığı bilincine ulaşmalıdır. Daha sonra birey korkuya olan bakış açısını ve savunma mekanizmalarını incelemiş olmakta ve daha sağlam adım atmaya başlamış olacaktır. Sık sık ve düzenli olarak korkularıyla yüzleşerek bastırmadan etkisini azaltmaya başlayacaktır. Korku da diğer tüm olumsuz duygular gibi kabullenilmesi gerekli olan bir duygudur. Kabullenip sistematik olarak duyarsızlaştırılmak gerekir.
Korkuyu yenmek, korkudan kurtulmak bireyin gelecekte o ya da başka korkulara karşı koymak anlamına gelmektedir. Büyük korkular yani fazla etki altına girilen korkular tekrar ortaya çıkmaya müsaittir. Çünkü bunlar beynimizde yer edinebilmeyi başarmışlardır. En ufak bir uyaran ile desteklenen bir fikir tekrar ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle tedavi bazı büyük korkuların biyolojik tarafını dikkate almalıdır. İlaç tedavileri buna destek verebilmektedir. Bir başka destek veren ve etkisinden şüphe duyulmayan tedavi ise psikoterapilerdir. Psikoterapilerin korku, kaygı ve fobilere karşı yadsınamaz bir gücü vardır.
Korku bireyin hiç şüphesiz özgürlüğünü çalar. Bireyin yaşam mücadelesi içerisinde baş etmesi konusunda zorladığı olumsuz bir durumdur. Çoğu zaman da bireyi esiri altına alabilmekte. Her ne olursa olsun sonradan kazanılan hiçbir korku aşılmayacak düzeyde değildir. Kişinin öncelikle kendini tanıması ve bilmesi gerekir. Daha sonra korkuya karşı savunma stillerimi öğrenmesi.. Bu süreçte mutlaka destek almalıdır. Bazı bireyler kontrol altında tutamadığı korkular yüzünden aşırı derece korkmaktadır. Bu gibi vakalarda bireyden kendini iyi tanımış olması beklenemez. Ona güzel bir destekle gerekirse kendini yeniden keşfetmesi için yardımcı olmak gerekir. Daha sonra ise bu tedaviyi uygulayarak sağlıklı bir bilinç oluşturulur. Sağlıklı bir bilinç ise olumlu eylemlere yöneltebilecek kıvamdadır. Yüzleştirerek, korkuyu iyi tanıtarak cesaretlendirmek amaçlanmalıdır.