Korona Günlerinde Ruh Sağlığımızı Koruyabilmek
Yazar Leyla Kılıç • Psikolog • 8 Aralık 2020 • Yorumlar:
Ölüm tehlikesi yaratan salgınlar içe kapanma ve dış gruplarla araya mesafe koyma davranışını artırır. Salgın, hepimizde ister istemez bir ölüm kaygısı yaratmış olabilir. Özellikle risk grubunda olanlar, her gün ölüm sayılarını gördükçe, kendilerinin de ölme ihtimalini düşünerek kaygı duyuyor olabilir. Ölüm kaygısının, sosyal hayatla ilgili önemli sonuçları olabilmektedir: Dehşet Yönetimi Kuramına göre ölümlü olduğumuzu, yani ne yaparsak yapalım bir gün mutlaka öleceğimizi düşündüğümüzde, hayatın anlamsızlığı bir nevi suratımıza çarpar… Kaygının kişiyi yönetmesi değil, kişinin kaygıyı kendi iyiliği doğrultusunda kullanması işlevseldir.
Kaygı, kişide varlığını gösterdiği andan itibaren otorite kurmayı ve kurallarına uyulması konusunda ısrarcıdır. İnsanlar kaygının varlığını gördükleri andan itibaren, kendilerini bir tavşan ve kaygıyı bir dağ gibi görme eğilimindelerdir. Kişinin kendisini küçük, kaygıyı büyük görme durumu neticesinde ise kaygının alanı genişler.
Böyle durumlarda kendimize söyleyeceğimiz en güzel cümle ‘’Bu durum geçici, kalıcı olmayacak. İnsanlık tarihinde benzer pek çok örnek var. İnsanoğlu yüzyıllardır benzer mücadeleleri deneyimlemiş durumda. Bu da geçecek’’ olmalı. Ne kadar umutlu ne kadar gerçekçi ve akılcı iyimserlik içinde olursak, bunu başarma süremiz o kadar kısalacak. Bu süreçte dengede kalmak çok önemli. Çünkü bu süreçte pek çok duygu bombardımanı altındayız. Korku, endişe, iyi haber, kötü haber gibi. Birbirine zıt pek çok duygu bir arada. Bu duygu ve düşünceler arasında siyah- beyaz tarzı uçlarda gezinmemek gerekiyor. Dengeli ve akılcı kalabilmeliyiz.
Evde geçirilen vakti değerli yapmak elimizde olduğunu unutmayalım. Günlük plan çıkartabilir ve bir günü dolu geçirebiliriz. Çalışmaktan daha önce fırsat bulamadığımız kitapları okumak, vizyonda iken izleyemediğimiz filmleri izlemek, ev içinde yapabileceğimiz hobiler edinmek gibi keyifli aktivitelerde bulunabiliriz. İçinde bulunduğumuz zorunlu koşulları, ‘kendimizi yeniden keşfetme’ fırsatı olarak görebiliriz, bu olağanüstü durumu bir insan olarak kendimizi tanımadığımız yönlerimizle yeniden tanımak için değerlendirebiliriz. Kendimizi ve sevdiklerimizi korumak için misafirliğe gitmemeli ve misafir kabul etmemeliyiz. Ailemizi, arkadaşlarımızı, sevdiklerimizi görüntülü/görüntüsüz arayarak iletişim kurabiliriz. Bu süreçte paylaşmanın en güzel destek olduğunu unutmamalıyız. Zaman, kendimize ve sevdiklerimize iyi bakma; bedensel ve psikolojik dayanaklılığımıza özen gösterme zamanıdır…