Koronavirüs
Yazar Sinan Kavas • Psikolog • 20 Ekim 2020 • Yorumlar:
Ülkemizde corona virüs dolayısıyla bir panik hakim. Kaos ortamında gibiyiz. Bu zorlu süreçte psikolojimizi nasıl koruyabiliriz?
Önce ulusal bir problem olarak başlayıp sonrasında uluslararası bir tehdit olan bu durum tüm insanlığı birçok açıdan olumsuz etkilemekte ancak psikolojik etkilerini en aza indirmemiz tabii ki de mümkün. Şu an baktığımızda sosyal medyada aslında tam manasıyla bir bilgi kirliliği var. Yanlış veriler, cep telefonlarımıza gelen temelinin nereye dayandığı belli olmayan ses kayıtları, insanları dehşete düşüren ve yine doğruluğundan bile emin olmadığımız bir sürü korku içerikli mesajlar… Televizyonda da durum değişmiyor. Bu sefer de hangi kanalı rastgele açsanız tüm gün gündem yine korona virüs. Tüm bunların bir tanesi bile vücudumuzda var olan kaygı mekanizmasını harekete geçirmek için yeterli aslında. Böyle olunca zorunlu olarak sürekli evde bulunmanın verdiği etkiyle de bu korkuyla savaşmak zorlaşabiliyor. Bu durumda ise kendimize öncelikle şunu hatırlatmalıyız: Evdeyim ve güvendeyim.
Alınabilecek en iyi önlem evde kalmak ve uzmanların da sürekli belirttiği gibi temizlik kurallarına hassasiyetle önem vermek. Eğer birey olarak bunu yapıyorsak kendimizi ve sevdiklerimizi güvende tutabiliyoruz demektir. Dolayısıyla bunu yapmanın vermiş olduğu güveni sürekli kendilerine hatırlatmaları gerekiyor. Ardından sosyal medyada ve televizyonda karşılaştıkları haberlere bir kısıtlama getirmek de faydalı bir önlem olacaktır. Kendinize güvendiğiniz bir haber kanalını ve bu haber kanalını dinlemek için bir saati seçin. Gün içerisinde sıkıntıdan dahi olsa haber kanalını belirlediğiniz saat haricinde açmamaya özen gösterin. Şu ülkede şu kadar vaka varmış Türkiye’de ise şu kadarmış gibi yapılan kıyaslamalardan ise uzak durulmalıdır.
Evde kaldığımız süreçte sizce hangi aktiviteler bu zorlu süreci daha rahat atlatmamıza yardımcı olur?
Bu süreci kendimizle baş başa kalmamız için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz. Şöyle bir düşünürsek eğer günlük hayatın koşturması sırasında uzanıp bir şey düşünmeden kitap okumayı çok özledim, kızımla ne zamandır sevdiği yap bozlardan yapamadık, eşimle en son ne zaman karşılıklı kahve içtik hatırlamıyorum dediğimiz zamanlar mutlaka olmuştur. İşte şu an tüm bunları yapmanın tam zamanı. Bense bu günleri ailemle sofra başında uzun sohbetler eşliğinde keyifle yemek yiyerek, okumayı ertelediğim kitaplarımı okuyarak ve evdeki kedimle oynayarak geçiriyorum. Arkadaşlarımdan biriyse uzun süredir üzerinde düşündüğü kitabı yazmaya başlamış sonunda. Gördüğünüz gibi önemli olan aslında bize neyin iyi geleceğini bilmek ve bunu doya doya yaşamak.
Yaşadığımız bu süreç aynı zamanda farkındalığımızı arttırmamız gereken bir dönem. Aynı evde yaşadığımız aile fertleri ile bile yan yana gelemiyoruz. Sizce bu duruma karşı aile içi iletişimi koruyabilmek için ne yapmak gerekli?
Öyle evrensel bir durum ki sadece farklı kültürleri değil farklı yaş gruplarını da çeşitli şekillerde etkiledi. Öğrenciler, okullarından uzak kalırken hasta bile olsa işlerine aksatmadan 40 yıldır giden aile büyüklerimiz şu an evlerde kalırken günlük yaşantının koşturmacasına alışmış olan bizler de evlerimizde kalıp işlerimizi bir şekilde devam ettirmeye çalışıyoruz. Var olan durumdan ise en çok etkilenense büyük olasılıkla çocuklarımız. Bizler tecrübelerimize dayanarak olan biten her şeye anlam verebilirken onlarsa her şeyin neden bir anda bu denli değiştiğine anlam veremiyorlar ve kaygı düzeyleri ne yazık ki artıyor. Sizlere tavsiyem bugünlerde özellikle çocuklarınızla gündemdeki konular hakkında konuşmanız. Durumu onlara olabildiğince net ve sakin bir şekilde aktarmanız. Unutmayın ki belirsizlik en büyük kaygı kaynağıdır ve şu an neden evde olduklarını ve ne zaman okula döneceklerini bilmiyorlar. Bu süreç içinde bizlerin görevi onların her sorusuna sabırla yanıt vererek gün içerisinde onlarla keyifli aktiviteler paylaşmaktır. Onları yemeği hazırlamaya dahil edin, akşamları hep birlikte kutu oyunları oynayın. Bunlar sadece aklıma gelen basit şeyler ama eminim sizler bu seçenekleri çoğaltabilirsiniz ve bu sadece onlara değil hiç kuşkusuz sizlere de iyi gelecektir. Aynı şeyler evdeki diğer üyeler için de geçerli elbette ki. Uzun zamandır farklı bahanelerle birbirimize ilgi göstermeyi erteliyorduk ancak şimdi karşılaştığımız sorunlarla el ele verip savaşma zamanı. Sevdiklerinizle konuşun, uzun uzun sohbet edin. Unutmamalı ki; ne kadar yakın olursa olsun insanları anlattıkları kadar tanırsınız.
Corona virüsüne karşı ev hijyenini sağlamamız ve kişisel temizliğimizi de aşırı önem göstermemiz gerekli. Ancak bu aynı zamanda temizlik takıntısına hatta obsesif kompulsif bozukluğa yol açabilir. Bu duruma karşı ne yapmamızı önerirsiniz?
Obsesiflik aslında bir düşünce biçimi. Kompülsyon ise bu düşünceyi rahatlatmak için yapılan eylem. Bir kişi elini yıkıyorsa bu kirlenme obsesyonunu rahatlatmak için yaptığı kompülsif davranış. Kişide saçma geldiği halde yapmaya devam ediyor ve bundan kendini alı koyamama durumu diye açabiliriz. Ben bu dönemde OKB sorunum açığa çıktığını kabul etmiyorum. Mutlaka daha önceleri de benzer bir davranış öyküsü olan kişilerde koronovirüs dolayısıyla artış göstermiştir. İlk başta sorunun varlığını kabul etmekle başlıyor her şey. Akabinde bu durumla alakalı ne yapabildiklerinin farkına varmaları büyük önem arz ediyor. Yapmaya devam ettikleri ve bir sonuç alamadıkları eylemleri yavaş yavaş durdurarak belli ölçülerde kendilerini maruz bırakmakla şimdilik bir geçici sürece yavaşlatabilirler ama bu süreç sonucunda mutlaka bir terapi veya ilaç desteği şartı var. Yoksa şu an bu sorunu yaşıyor olsalar da ilerde başka bir benzer sorunda OKB sorunu tekrar baş gösterebilir.
Çıkıp yürüyüş yapabilmenin, dışarıda gökyüzüne rahatlıkla bakabilmenin, en basit düşündüğümüzde rahat bir halde marketten ihtiyacımız olanı almanın bile değerini anladığımız günlerdeyiz. Kısacası toplum olarak basit yaşamayı keşfediyoruz da diyebiliriz. Global bir tehdit olarak görülse de bu salgın bittiğinde hepimiz farklı insanlar olarak yola devam edeceğiz. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kesinlikle katılıyorum size. Ama şu da unutulmamalı insanlar değişikliklere adapte olabildikleri gibi o değişiklikten sonra da eski hallerine kısa sürede dönüyorlar. Bu insan olmanın bir gereği aslında; parmağınız ağrısa sürekli onu düşünür ve çözmek için çaba sarf edersiniz ama ağrınız geçtiği anda sanki o sorunu yaşamamış gibi hayatınıza devam edersiniz. Burada önemli olan hayata dair kendimize bir pay çıkarmaktır.
Evde kaldığımız süre boyunca kişisel gelişimimize katkı sağlayacak film ya da kitap önerisi alabilir miyiz?
Burada direk bir yönlendirmeden ziyade kişilerin kendilerini fark etmeleri aslında bir öneri olmalı. Ne tür kitap seviyorlar? Hangi filmleri seviyorlar? Hangi tür istiyorlarsa kısa bir internet araştırmasıyla sevebileceğini düşündükleri kitap veya filmleri okuyabilirler. Önerim daha önce hiç bakmadıkları konular üzerinde yoğunlaşmaları. Kendilerine bir hedef koysunlar: Haftada 1 belgesel,1 kitap gibi. Bunun haricinde yine kişiye bırakmak lazım. Direk yönlendirmeyi doğru bulmuyorum.