Kriz Zamanlarında Kendimize Dönmek
Yazar Begüm Makinacı Özkılıç • Psikolog • 4 Mart 2021 • Yorumlar:
Bazen hepimiz kriz veya acil durum olarak tanımlayacağımız dönemlerden geçiyoruz. Buna kişisel hayatımızda yaşadığımız zorluklar; örneğin taşınma, boşanma, hastalık, iş değişikliği, vefat gibi örnekler verilebilir. Kişisel hayatımız kadar toplumsal olaylardan da etkilenebiliriz. Kazalar, afet haberleri, ekonomik dalgalanmalar, siyasi gelişmeler ve en son yaşadığımız örnek olarak da Korona virüsü gündemi.
Bireysel veya toplumsal bir gündem karşısında gündelik yaşamımızı devam ettirirken kullandığımız kaynaklar bize yeterli gelmeyebilir. Örneğin uzun ve gergin geçen mesai saatleri nedeniyle kendimizi daha yorgun hissederiz, kötü haberler karşısında sıklıkla üzgün hissedebiliriz. İlgilenmemiz gereken bir hasta varsa kendimize ayıracağımız vakitten kısmamız gerekebilir.
Önceliklerimiz böyle durumlarda doğal olarak değişir. Sözkonusu kriz durumunun yönetilmesi veya ortadan kalkması ön plana çıkar. Bu durumla ilgilenmemiz gerektiği için kendimize ayıracağımız daha keyfi durumlar daha arka planda kalır ve adeta lüks haline gelir. Sınav dönemi bitene kadar gezip tozmayı ertelemek hepimize tanıdık gelen bir durumdur. Toplumsal felaket yaşanan günlerde içimizden konsere gitmenin gelmemesi de. Korona virüsü gündeminde de, toplumsal ve bireysel düzeyde alınan önlemlerle gündelik hayatımızın öncelikleri yer değiştiriyor. Herkes kendisi için uygun bulduğu düzeyde önlem almaya çalışıyor. Herkesin gündeminde evden çalışma ihtimali, okulların kapanması, toplu taşıma kullanmanın ve sosyalleşmenin ne kadar güvenli olduğu var. Gündelik hayatımızı yeniden düzenlerken sorduğumuz ilk soru: Güvende miyiz? Kendimizi güvende hissetmek için aldığımız önlemler malum. Virüsün bulaşıcılığını azaltmak için önerilen tavsiyelere uymaya çalışırken evde geçireceğimiz zaman için temel ihtiyaç maddelerine sahip olduğumuzdan emin olmaya çalışıyoruz.
Bu durumda sormayı genelde ihmal ettiğimiz bir soru daha var: İyi miyiz? Gündemimize hassas bir konu varsa kendimizi her zamankinden farklı hissedebiliriz. Aldığımız kötü haber karşısında üzülmemiz veya hastane dönüşü kendimizi yorgun hissetmemiz doğaldır. Böyle hissederken kendimize bakmak aklımıza gelmeyebilir. Hatta toplumsal bir felaket karşısında kendi iyiliğimize odaklanırken kendimizi umursamazlık ediyor gibi düşünüp suçlu hissedebiliriz. Bazı kriz durumları gerçekten de en temel ihtiyaçlar haricindeki tüm gündemlerin rafa kalkmasını gerektirebilir. Evde ateşlenmiş bir bebek varken bazı gecelerin uykusuz geçmesi kaçınılmazdır.
Gündemimizde fedakârlık talep eden bir durum varsa bazı kaynaklarımız zaten zorlanmaktadır. Kendimizi halihazırda zor bir durum içinde bulduğumuzda temel ihtiyaçlar bir şekilde giderilir. Korona virüsü karşısında aklımıza ilk gelen de bu oldu. Evde geçirilecek zamanın artması ve toplumsal alandan mümkün olduğunca uzak durma ihtimali temel gıda ve temizlik maddesine olan talebi artırdı. Hayatta kalmak için…
Peki hayatta kalmakla yetinecek miyiz?
Bizi zorlayan dönemlerde temel ihtiyaçlarımız bir şekilde giderilmişse, nasıl hissettiğimize genelde pek dikkat etmeyiz. “Zaten yorgunum”, “asabım bozuk” gibi ifadeler kullanırız ama bu durumla nasıl baş edeceğimize pek kafa yormayız. Şartlar yıpratıcı olmaya devam ederken, kendimizi tükenmiş hissetmeyi kanıksarız. İşte tam da bu sebeple, özetle şartlar zor olduğu için kendimize bakmak zorundayız. Kendimize dikkat etmek de temel ihtiyaçlar arasında ama bunu sıklıkla gözden kaçırıyoruz.
Uzunca bir süreyi evde geçirmeyi planlarken ne yiyip içeceğimizin yanında ne yapacağımızı da düşünmek işleri kolaylaştırmaz mı? Bu süreyi evde hapsolmak hissinden daha keyifli geçirmek için ne yapabiliriz? Gündemdeki belirsizlik ve endişe, normal rutinin bozulması zaten yıpratıcıyken, neden kendimize iyi gelecek şeyler yapmayalım?
Kendimize iyi gelecek bazı şeylerden mahrum kaldığımız durumlarda, diğerlerini ön plana çıkarıp güç toplamak zor durumlarla baş etmemizi kolaylaştırır. Bazen bu şey çok basit olabillir, örneğin yoğun tempo içerisinde bir çay molası, gerginken yapılan bir banyo, koşturma halinde dinlenen bir müzik. Bunlar gibi spontan iyileşme ihtimallerine fırsat vermek gün içindeki modumuzu yükseltir.
Bir yandan da “bana ne iyi gelir” sorusunu düşünmeyi bir alışkanlık haline getirmek önemlidir. Çünkü kriz zamanlarında her zaman ilk aklımıza gelen seçeneğe erişimimiz olmayabilir. Eğer bu soruyu önceden düşünmüşseniz kriz dönemlerinde diğer seçenekleri hatırlamanız daha kolay olacaktır.
Kriz zamanlarında temel ihtiyaçlarımızı düşünürken genelde fiziksel ihtiyaçları ön plana çıkarıyoruz. Karnımızı doyurmak kadar temel bir ihtiyacımız da ruh halimize sahip çıkmak. Bunun da bir öncelik olduğunu fark edip buna önceden yatırım yapmayı düşünmek zor dönemleri daha rahat atlatmamıza yardım eder.
Korona gündeminde sorulacak sorulardan biri de şu:
Bu süreci mümkün olduğu kadar iyi geçirmek için neye ihtiyacım var?