Krizler ve Travmalara Karşı Güvenli Liman Aile
Yazar Seda Didem Erken • Psikolog • 22 Nisan 2020 • Yorumlar:
Dünyanın bir ucunda ortaya çıkan küçücük bir virüs, bütün dünyadaki insanların, hepimizin yaşantısını bir anda değiştirdi. Diğer ülkelerde ve ülkemizde bulunan bilim adamları virüsten korunarak sağlıklı kalabilmemiz ve virüsün yayılımını engelleyebilmek için evlerimizde kalmamızı ısrarla önerdiler. Dolayısıyla hayatta ve sağlıklı olabilmek için, çalışma zorunluluğu olmayan, genci, yaşlısı, küçüğü, büyüğü bütün insanlar, evlerimizde kalmaya, evlerimizde yaşamaya başladık.
Bu süreçte evlerimiz ve ailelerimiz daha da bir anlamlı hale geldi. Bu zaman dilimi, isteyip de birlikte zaman geçiremeyen aile üyeleri için zorunluluktan doğan bir fırsat, birlikte zaman geçirme zorluğu olan aileler içinse, yeniden birlikte yaşamayı öğrenme sürecini oluşturdu.
Koşullar ne olursa olsun, ortak bir zorluğa karşı aynı evde yaşamak durumundayız. Bu zorluğu aşmak için her bireyin, ayrıca aile kurumunun da desteğine ihtiyacı bulunmaktadır. Aile kurumunu devletlere benzetebiliriz. Her devletin kendi kültürüne has özellikleri, kuralları vardır. Bu kurallar sağlıklı, tüm aile üyelerini kapsayacak şekilde oluşturulmuşsa, kurallara uyma zorunluluğu varsa ve bu kurallar aile üyelerinin ihtiyaçlarını sağlayacak şekilde düzenlenmişse, ailenin her üyesinde benim ailem güçlü ve ben bu zorluğu ailemle dayanışarak atlatacağım düşüncesini oluşturacaktır. Bu düşünce özellikle belirsizliğin etkin olduğu durumlarda güven oluşturmaktadır.
Evlerimizde ne kadar süre kalmamız gerektiği henüz belli olmadığına göre, yaşadığımız evleri zorluklar karşısında daha da güçlendirmeye, güvenli limanlar haline dönüştürmeye çalışabiliriz, ne dersiniz?
Yaşadığımız olay; hayatın akışında ve olağan seyrinde ortaya çıkan, beklenmedik, olağan dışı ve baş edilmesi güç bir olaydır. Bu olağan dışı durum aynı zamanda; sağlığımızı, fiziksel bütünlüğümüzü, sevdiklerimizi kaybetme riski taşıyan bir olaydır. Böyle olaylara/ durumlara psikolojide kriz, travma adını vermekteyiz.
Genel olarak kriz ve travmatik olayları üç grupta ele almak mümkündür:
1. Gelişimsel (doğal) Krizler: Ergenlik, okuldan mezun olma, iş değiştirme, evlenme, çocuk sahibi olma ve emekli olma gibi yaşam olaylarını içeren kriz durumlarını ifade eder.
2. Durumsal Krizler: Ayrılma, boşanma, eş kaybı, işsiz kalma, iflas, trafik kazası, ciddi bir hastalığın ortaya çıkması, sakat kalma, bulaşıcı hastalıklar gibi kriz durumlarıdır.
3. Kompleks Krizler, Travmalar: Aile içi şiddet, tecavüze/tacize uğrama, işkenceye maruz kalma, doğal afetler, terör ve savaş gibi durumları içeren krizlerdir.
Özellikle gelişimsel krizleri çoğu zaman bireyler, yakınları, aile ve arkadaşlarından aldıkları desteklerle kısa zamanda atlatabilmekte, değişen yaşam olayına uyum sağlayabilmektedirler.
İnsan hayatını, fiziksel bütünlüğünü tehdit eden travmatik olaylarda ise bireyler, travma sırasında ya da travma sonrasında birbirinden farklı tepkiler gösterebilmektedir. Travma sürecinde kaygı, korku, güvensizlik, öfke, suçluluk, üzüntü, keder, şaşkınlık gibi yoğun duygular yaşanabilir. Bazı bireylerin tepkileri kısa zaman içerisinde ve kendiliğinden geçebilmektedir. Bunula birlikte tıbbi yardım ve psikolojik destek alarak kriz ve travmanın yol açtığı sıkıntılarla baş edebilen bireyler de bulunmaktadır. Bu durum bireyden bireye farklılık göstermektedir ve bu durumu açıklayacak pek çok neden de sıralamak mümkündür.
Travma sürecinde ortaya çıkan stres tepkilerini fiziksel, davranışsal, duygusal ve bilişsel olarak sınıflandırabiliriz.
Fiziksel Tepkiler;
Hızlı nefes alma, çarpıntı, terleme, titreme, baş dönmesi, baş ağrısı, sindirim zorlukları, yorgunluk, halsizlik, heyecanlı, gerginlik, iştahsızlık ve uyku isteğinde ortaya çıkan değişiklikler, var olan fiziksel sağlık sorunlarında artış, sıklıkla ortaya çıkan fiziksel tepkilere örnek olabilir.
Davranışsal Tepkiler;
Ağlama, dalıp gitme, öz bakımında özensizlik, küslük, tetikte olma hali, aile ve iş ortamında iletişim zorlukları, duygu ve düşüncelerini ifade edememe, içe kapanma, alkol, sigara ve ilaç kullanımında artış, tiklerin ortaya çıkması ya da artış, yerinde duramama, yeme sorunları, kaçma ve kaçınma tepkilerini de davranışsal tepkiler örnek olarak verebiliriz.
Duygusal Tepkiler;
Üzüntü, alınma, çaresizlik, hissizlik, hırçınlık, öfke, korku, kaygı, endişe hali, toleransın azalması, gibi tepkileri örnek verebiliriz.
Bilişsel Tepkiler;
Dikkat toplama güçlüğü ve dikkat dağınıklığı, zihninde sürekli travma ya da krize yönelik düşüncelerin varlığı ve bu düşüncelerle baş edememe, akılcı olmayan ve tekrarlanan olumsuz senaryolar oluşturma, unutkanlık, sorun çözememe, kararsızlık bilişsel tepkiler arasında sayılabilir.
İnsan, hayatında bir ya da birden fazla kriz ve travmayla karşı karşıya kalmış olabilir. Biliyoruz ki her birey, travmatik olaylara farklı tepkiler verebilmektedir. Bazı bireyler kendiliğinden kolaylıkla baş edebilirken bazı bireyler için süreç zor olabilmektedir. Baş edebilen bireylerde özellikle aile desteğinin varlığı çok önemli bir etkendir. Ailenin travmadan etkilenen üyesine gösterdiği yaklaşım, iletişim biçimi, destek, sabır bireyin tekrar hayata dönmesine katkı sağlamaktadır.
Travmayla karşılaşan bireylerin ihtiyaçları beş grupta ele alınabilir.
1. Okul öncesi dönem çocukları 2. Okul çağı çocukları 3. Ergenler 4. Yetişkinler 5. Yaşlılar
Her bireyin çocuk, genç, yaşlı, engelli fark etmeden ortak ihtiyaçları da bulunmaktadır. Kendisinin, sevdiklerinin, ailesinin güvende olması, hayatını sürdürecek ihtiyaçlarını karşılayabilme, değerli hissetme, yaşadığı süreçle ilgili belirsizlik oluşturmayacak bilgilenme ve hakları, tıbbi gelişmelerle ilgili bilgiye duyulan ihtiyaç, ortak ihtiyaçlar arasında sayılabilir. 1.Okul öncesi dönemdeki çocuklar
Bu dönemdeki çocuklar dünyada olup biteni kendi davranışlarıyla ilişkilendirmek ve ebeveynlerin gösterdiği duygusal tepkilerle yorumlama eğilimindedirler. Yapmaması gereken bir davranış nedeniyle başına bunların geldiğini düşünebilirler dolayısıyla bu durum dikkate alınmalıdır. Yaşanılan olumsuz durumun onun davranışları ile ilgisi olmadığı net bir şekilde ifade edilmelidir.
Bu dönemdeki çocuklar duygularını oyunlar yoluyla daha kolay ifade edebilmektedir. Daha sıklıkla oyun oynayarak, resim yaparak yaşadığı duyguları anlamaya çalışabiliriz, ayrıca, öfkeli tepkileri, ağlama isteği, uyku düzeninde bozulma, ağlayarak uyanma, iştahındaki değişiklikler, tikler, konuşma güçlüğü, bebeksi davranışlar yaşamaya başlaması yaşadığımız olayların çocuğu etkilediğini gösteren ipuçları olarak değerlendirilebilir.
Neler yapabiliriz?
Bu dönemdeki çocuğa güvende olduğunuzu, ona ve birbirinize yönelik sevginizi, bilim adamlarının sorunları çözmek için ilaç ve aşı yapmaya çalıştığını, ülkemizdeki yöneticilerin, doktorların, polislerin sağlığınız ve güvende olmanız için tedbirler aldığını, sık sık güvenli bir ses tonuyla ifade edebilirsiniz.
Televizyon ve internetten travmatik haberlerin izlenmemesini sağlayabilirsiniz. Sorularını yaşına uygun olacak şekilde doğru, net ve bütün aile üyeleriyle dil birliği içinde cevaplayabilirsiniz. Oyun oynamaya, birlikte etkinlikler keşfetmeye, günlük keyifli rutinler oluşturmaya, evde bulunan malzemelerden oyuncak yapmaya, arkadaşlarıyla telefonda görüştürmeye, spor yapmaya, birlikte şarkı söylemeye, kurabiye yapmaya, öykü yazmaya çalışabilirsiniz.
2.Okul çağı çocukları
Bu dönemdeki çocuklarda iletişim kurmaktan kaçınma, öfke, bedensel yakınmalar, baş ağrısı, karın ağrısı, uyku ve iştahta değişiklikler, sosyal etkinliklere ilgi kaybı, derslerinden uzaklaşma, kardeş kıskançlığı, aşırı hareketlilik, yerinde duramama, saldırgan davranışlar, korkma gibi duygu ve davranış değişiklikleri gözlenebilir.
Neler Yapılabilir?
Okul çağı çocuğu için gündelik rutinler oluşturma, duygu ve düşüncelerini ifade edebileceği zemin hazırlama, kendi duygu ve düşüncelerinizi model oluşturabilecek şekilde ifade edebilme önemlidir. Süreç hakkında bilgileri paylaşarak onu zihninde oluşmuş olan yanlışları, eksiklikleri görmeniz mümkün olabilir. Evde yaşına uygun, keyif alabileceği sorumluluklar verme, arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle, saygı duyduğu, sevdiği büyükleriyle iletişim kurmasını sağlayabilirsiniz. Hobiler bulmasına ve sürdürmesine destek olabilirsiniz. Saldırgan tutum ve davranışları karşısında öfkelenmeden konuşarak, bu davranışlarının nedenini anlamaya çalıştığınızı ve bu davranışlar karşısında üzüldüğünüzü belirtebilirsiniz.
3. Ergenler
Travmatik süreçlerde bazı ergenler isyankar ve saldırgan davranışlar gösterme, risk alma davranışlarına yönelme, alkol, sigara kullanma gibi sorun oluşturabilecek davranışlarda bulunabilecekleri gibi içe çekilme, alınganlık, ağlama, uyku ve yeme sorunları da gösterebilirler.
Sorumluluklarını yerine getirmeme, ani tepkilerde bulunma, aile ve arkadaş ilişkilerinde beklenmeyen davranışlar içine de girebilirler. Bedensel yakınmalar, halsizlik, kaygı ve depresif belirtiler de gözlenebilir.
Neler yapabiliriz?
Ergenlere yaklaşımda baskıcı olmayan, özendiren yaklaşımlar içinde olunabilir.
Kullanılan dil çatışma doğuran değil, çözüm odaklı hale getirilebilir.
Derslerine ve ev işlerine yönelik sorumluluklarını yerine getirmediğinde kendi yaşadığınız duyguve düşünceleri bir şeyleri istemeden de düzenli yapabilmenin iyi geleceğini özgüvenli hissettireceğini anlatmayı deneyebilirsiniz.
Travmatik olaya ilişkin duygu ve düşüncelerini, olası çözüm önerilerinin neler olduğunu sorabilirsiniz. Verdiği cevaba göre yapıcı bir sohbet başlatabilirsiniz.
Bu yaş grubunda akran desteği oldukça önemlidir, akranlarla iletişimi sürdürmesine destek verilmelidir.
Evde yapılabilecek egzersizleri ergenin seçmesi ve liderliğini yapması istenilebilir.
4. Yetişkinler
Travmatik süreçte aile içinde kontrollü davranması, ilgi ve destek ihtiyacı olan aile üyeleriyle ilgilenmesi gerektiği düşüncesi travmayla baş etmede güçlü olmasını sağlayabilse de tükenmeye de neden olabilecek bir durumdur.
Sürekli tetikte olma hali, ağlama ve öfke patlamalarına yol açabilmektedir. Alkol ve sigara kullanımında artış olabilmektedir. Mide - bağırsak sorunları, ağrılar, uyku ve yeme sorunları, yorgunluk gibi fiziksel yakınmaları olabileceği gibi var olan sağlık sorunlarında da artış gözlenebilmektedir.
Neler yapılabilir?
Ailesi ve yakınlarıyla ilgilenen yetişkinin tükenmişlik yaşamaması için kendi düşünce ve duygularını da gözlemlemesi, yakınlarıyla paylaşabilmesi iyi hissettirebilecektir.
Aile üyelerinden ev işlerinin paylaşımı gibi konularda ifade etmeden onların düşünerek yapmalarını beklemek yerine açık iletişim kurarak destek istemek, her konuda çözüm sağlayamayacağını kabullenmek, alınan tedbirlerden sonra belirsizliğin biteceği günlere yönelik inancını korumaya çalışmak, iyileştirici öneriler oabilir.
Yorucu olmayacak, keyifli olabilecek rutinler yaratılırken, uzakta olan aile üyeleriyle, arkadaşlarıyla, komşularıyla telefonda görüntülü ya da sesli görüşmek travmayla başa çıkmada güçlü hissettirebilecektir.
Sağlıklı beslenme, düzenli uyku, yeterli fiziksel egzersiz dayanıklılığını artırabilecektir.
Kafein, alkol, sigara tüketimini azaltmak sağlıklı kalabilme adına çaresizlik hissine karşı koymasına yardımcı olabilecektir.
İnternet ve televizyon yoluyla travmatik haberler, komplo teorilerinden uzak durulabilmelidir.
5. Yaşlılar
Travmatik olay karşısında yaşlı bireyin daha önce bastırılan travmaları da ortaya çıkabilir ve bu durum en son yaşanılan olay ya da duruma karşı daha kırılgan, çaresiz hale gelmeye, korku ve kaygı hissetmeye neden olabilir.
Son yaşadığımız virüs salgınına bağlı olarak özellikle yaşlı bireylerin ölüm oranlarının istatistiklerinin veriliyor olması, sokağa çıkma yasağının bu yaş grubunu içermiş olması, virüse yönelik dayanıksızlığın olabileceği bilgisi de ikincil travmayı oluşturmaktadır. Yaşları gereği sık olan ölüm düşüncesinin varlığının, daha da artmasına ve psikolojik sorunlar yaşamasına yol açabilecektir.
Sosyal izolasyon ve sokağa çıkma yasağı, kısıtlı ancak şifa olan sosyal yaşantısını sonlandırmış olduğu için zorunlu içe kapanma, duygusal içe kapanmayı da sağlama riski oluşturmaktadır.
Kronik sağlık sorunlarında artış, uyku bozukluğu, hafıza sorunları, huzursuzluk, hissizlik, öfke, korku, kaygı yaşlı bireylerde gözlenebilecek duygulardır.
Neler Yapılabilir?
Öncelikle fiziksel ihtiyaçlarının nitelikli bir şekilde karşılanması, güvende olacaklarına ilişkin net bilgi yaşlı bireylere verilebilmelidir. Kısa zaman içinde gündelik hayatlarına dönecekleri, bunun için her konuda seferberlik halinde olduğu vurgulanmalıdır.
Yakını olmayan ya da yakınından destek alamayan yaşlılara hızla ücretsiz kurumsal hizmetler sağlanabilmelidir. Gerektiğinde nakit desteği de verilebilmelidir. Yaşanan travmatik olaya ilişkin duygu ve düşüncelerini paylaşabileceği akranla, aile üyesiyle iletişim kanalları sağlanabilmelidir.
yaşamlarının bu döneminde onların bize hatırlattığı bir gerçeklik var: karşılaştıkları pek çok sorunu ve çeşitli travmatik yaşantıları geride bıraktılar, onlarla baş ettiler ve şimdi bizimle olmaya devam ediyorlar. dolayısıyla bize model oluşturduklarını ve onların varlıklarının, yaşamla çeşitli şekillerde baş etmiş oldukları bilgisinin bizim için ne kadar değerli olduğunu onlara hissettirebiliriz.
Kendimiz için neler yapabiliriz?
Yaşanılan travma karşısındaki duygu ve düşüncelerimizin neler olduğunu farkederek, yakınlarımızla paylaşabiliriz.
Arkadaş, aile ve sosyal çevreyle bağları koruyabiliriz.
Sağlıklı beslenme, düzenli uyku ve egzersiz programları ile günü planlayabiliriz.
Gevşeme egzersizi yoluyla kasları gevşetebilme, yoga, meditasyon gibi rahatlatabilecek bir etkinliğe başlayabilir ve devam edebiliriz.
Koşturma ve telaşın olmadığı bir rutin oluşturmanın keyfine varabilir, sürdürebiliriz.
İş yaşamına devam etmek zorundaysak kendimizi fiziksel ve ruhsal olarak korumak için yapabileceklerimize odaklanabiliriz.
Zaman bulunamadığı için yapılamayan etkinlikleri bulma ve hayata geçirme, kitap okuma, film izleme gibi yapmaktan keyif alacağımız etkinliklere odaklanabiliriz.
Ve kendimize sıklıkla hatırlatabiliriz: “Bu durum geçici ve bitecek. Yeni keşiflerle, öğrendiklerimizle daha güçlü olarak yaşantımıza devam edeceğiz.”
Hepiniz Sağlıkla Kalın…