Kusurların Sempatisi: Pratfall Etkisi
Yazar Ezgi Beyza Toprakçı • Psikolog • 13 Ocak 2020 • Yorumlar:
Yeni tanıştığımız insanlara hep iyi yönlerimizden bahsederiz. Aldığımız eğitimlerden, başardığımız hikayelerden, gittiğimiz kurslardan hatta eşimizin, çocuklarımızın, anne-babamızın başarılarından bahseder dururuz. Kusurlu yönlerimizi dile getirmez, hatalarımızı saklamaya çalışırız. Bu çabamızın altında kendimizi sevdirmek/ortamda kabul görmek amaçları yatar. Peki kendimizi karşı tarafa sempatik göstermek amacıyla çizdiğimiz kusursuz imajın bizi itici ve ulaşılmaz gösterebileceğine hiç ihtimal verdiniz mi?
İnsan geniş bir yaşam alanına sahiptir. İşi, okulu, ailesi, kursları, hobi arkadaşları, komşuları ve hatta sadece otobüste karşılaşıp birkaç dakika konuştuğumuz insanların tamamı bizim çevremizi oluşturur. Bu çevrede yer alan insanlardan bazılarını daha ilk kez karşılaştığımız andan itibaren diğerlerinden daha sempatik bulur ve daha çok severiz. Hiçbir şeyin nedensiz ve tesadüfi gerçekleşmediğine inandığım insan zihninde bazı kişileri diğerlerinden daha çekici bulmamızın da bir nedeni vardır; Pratfall Etkisi.
Elliot Aronson 1966 yılında Minnesota Üniversitesi’nde bir deney gerçekleştirdi. Deneyde aynı sorular sorularak görüşme yapılan 4 farklı kişinin ses kaydı 48 üniversite öğrencisine ayrı ayrı dinletildi. Dinletiler karşılıklı değildi. Öğrencilerin görüşme yapılan kişilerle temasta bulunmasına veya iletişim kurmasına izin verilmedi. Görüşmeleri ayrı ayrı kaydedilen dört kişiden ikisi yüksek entelektüel seviyeye sahipti, geçmiş kariyer başarıları mükemmel seviyedeydi. Diğer ikisi ise ortalama beceriye sahipti. Lise mezuniyet ortalamaları ve diğer bilgileri röportajda dinleyiciler ile paylaşılıyordu. Bu 4 kişiye 50 zor test sorusu soruldu. Sorular 4 kişi için de aynıydı. Üstün yetenekli diyebileceğimiz iki kişi soruların %92sini doğru cevapladı. Orta beceriye sahip kişiler ise sadece %30unu bilebildi. Tabi ki görüşmelerin tamamı kurgulanmış bir senaryodan ibaretti. Görüşmelerin bitimine doğru 2 üstün yetenekli kişiden biri masadaki kahveyi döktü. Bu olayın ses kaydında doğru anlaşılabilmesi ‘Ay her yer kahve oldu’ gibi hafif gülerek spontan tepkiler verdi. Aynı senaryo orta yetenekli kişilerden birinin kaydında da tekrarlandı. Sonuç olarak dinleyicilere 4 farklı kategoride ses kaydı dinletilmiş oldu.
-
Üstün yetenekli ve kusursuz görüşme
-
Üstün yetenekli ve sakarlık yapılan görüşme
-
Orta yetenekli normal görüşme
-
Orta yetenekli ve hata yapılan görüşme
Kayıtlar bittikten sonra 48 üniversite öğrencisinden bu 4 kişiye karşı hissettikleri duyguları -7 ile +7 arasında puanlamaları istendi. Sonuçlar hayli şaşırtıcıydı. Yüksek yeteneğe sahip 2 kişiden sakarlık yapan yapmayana göre daha olumlu duygular çağrıştırıyordu. Yani kusurlar o kişiyi daha sempatik ve tercih edilebilir kılıyordu. Hata yapmayan ve mükemmel bir imaj çizen diğer üstün yetenekli kişi ise ulaşılmaz ve soğuk bulunmuştu.
Orta yetenekli 2 insanın puanları ise kusurların insanı sempatikleştirdiği iddiasının her durumda geçerli olmadığını kanıtlar nitelikteydi. Çünkü hata yapmış olan orta beceriye sahip kişi, test sorularından aynı puanı almalarına rağmen diğerinden daha kötü değerlendirilmişti. Yetenekli olduğuna inandığımız veya önceden sempati duyduğumuz insanların yaptıkları hatalar onları daha sempatik kılar. Ancak hoşlanmadığımız veya yeterli bulmadığımız birinin yaptığı hata onu daha olumsuz değerlendirmemize sebep olur. Bu sonuçlar psikoloji literatürüne ‘Pratfall Etkisi’ ismiyle geçmiş ve Elliot Aronson tarafından bilimsel olarak kanıtlanmış oldu.
Pratfall etkisine göre mükemmel imaja sahip insanlarla aramıza mesafe koyarız çünkü onlarla vakit geçirirken rahat hissedemeyiz. Mükemmel bir insan diğer kişiler tarafından samimi bulunmaz, soğuk ve yapay olarak değerlendirilir. Hatalarını gülerek karşılayan insanları hatalarını kabul etmeyen insanlardan daha sempatik buluruz. Bir insanı sempatik bulmamızın tek nedeni elbette ki sadece onun yaptığı hataları sevimli buluyor oluşumuz olamaz. Ancak pratfall etkisinin o insana olan değerlendirmemizi değiştiren bir faktör olduğu yadsınamaz bir gerçek.
Ünlü aktrist Jennifer Lawrence’ın 2013 yılında Oscar Ödülü’nü almaya giderken iki kere elbisesine takılıp düşmesi sosyal medyada insanlar tarafından olumlu cümlelerde paylaşılmıştı. Ancak zaten yetersiz bulduğumuz birinin hatasına şahit olsaydık yetersizliğini tüm yaşamına genellemeye başlar ve onu daha olumsuz değerlendirirdik.
Podyumda düşen mankenlerin veya dili sürçünce gülerek devam eden sunucuların bu etkiyi imaj yönetimi için özellikle kullandıkları iddia ediliyor. Yazımızın başına dönecek olursak saklıyor olduğumuz kusurlarımız ve abarttığımız başarılarımız sandığımız gibi bizi daha sevilen biri yapmaz. Kişinin ilişkilerdeki temel ihtiyacı olduğu gibi kabul edilmektir. Kusurlarımızı saklama ve hata yapmama çabası hem gereksiz efor sarf etmemize neden olacak hem de olmadığımız biri gibi davranarak kazandığımız sevgi bizi tatmin etmeyecektir. Bize hata gibi görünen sakarlıklarımızın ve yanılgılarımızın başkalarının gözünde bize neler kazandırmış olduğunu bilemeyiz. Bu yüzden ne olursa olun kendiniz gibi olun. Sizi sevmeyen insanlar ne kadar hata yapmamaya çalışsanız da sizi sevmemek için mutlaka bir sebep bulur. Sizi sevenlere ise en bariz hatalarınız bile hoş görünür.