Kutuplar
Yazar Deniz Aldan • Psikolog • 21 Ocak 2021 • Yorumlar:
Varoluşsal açıdan insanlığın tecrübelerinin evrensel bir anlamı yoktur; yine de insanlar anlam arayışı içindeki canlılardır. Dolayısıyla bireyler alanlarının çeşitli boyutlarına anlamlar yüklerler (Clarkson ve Mackewn, 1993:43). Perls zıtlıklar halinde düşünmenin insan zihninin ve yaşamının temel bir özelliği olduğuna dikkat çekerek bireylerin tecrübelerine anlam yüklemeyi zıt kavramlar üzerinden gerçekleştirdiklerini belirtmiştir (Akt: Clarkson, 1994:8). Örneğin mutlu olduğumuzu söylediğimizde aslında mutsuzluğu da tanımlamış oluyoruz. Acıktığımızı düşündüğümüzde tokluğu, dinlendiğimizi fark ettiğimiz de ise yorgunluğu da tanımlıyoruz. Dolayısıyla bahsettiğimiz, dile getirdiğimiz ya da düşündüğümüz her bir kavram kendi zıttını da var etmiş oluyor.
Birey alanını iki temel zıt kutba ayırır: İhtiyaçlarını karşılayanlar ve ihtiyaçlarını karşılamayanlar. İhtiyaçlarını karşılayanlar şekil halini alırken diğer kutup fonda kalır (Clarkson ve Mackewn, 1993: 43). Bu şekilde kendilik; hareketlerini kutuplar formunda organize etmekte ve tanımlamaktadır. Aynı şekilde sahiplendiği ya da sahiplenmediği işlevleri de yine kutuplar halinde dile getirmektedir (Kepner, 2008:25). Örneğin kendisini çalışkan olarak tanımlayan bir kişi aynı zamanda tembel olmadığını, lezzetli yemekler yaptığını söyleyen bir kişi tatsız yemekler yapmadığını da belirtmiş olmaktadır. Fonda güçlü, net bir şekil oluşabilmesi için kutuplara ihtiyaç vardır. Kutuplar bir arada var olur. O anda şekil olan şeyin zıt kutbu mutlaka fondadır (Clarkson ve Mackewn, 1993: 44). Örneğin ısınma ihtiyacının şekil halini alabilmesi için soğuğun hissedilmesi, sevilme ihtiyacının şekil halini alabilmesi için sevgisizliğin hissedilmesi gerekmektedir. Bu farklılaştırma süreci, olasılıkları zıt kutuplara ayırma sürecidir. Kutupların farkına varmadan ayrımların da farkında olamayız. Bu nedenle zıtlıklar birbirine ihtiyaç duyar ve birbiri ile ilişkilidir (Latner, 1986: 28). Örneğin aydınlık olmadan karanlık, karanlık olmadan aydınlık var olamaz, ikisi farkındalığın devam eden bir sürekliliğinin birbiriyle ilişkili iki ucudur (Clarkson ve Mackewn, 1993: 44). Bu ikililik davranışlarımızı ve anlayışımızı şekillendirir (Latner, 1986: 29). Kendimizi beden ve zihin olarak ikiye ayırırız, gerçekliğimizi öznel ve nesnel olarak. Gelişimimizi biyoloji ve kültür olarak, ifadelerimizi iş ve oyun olarak, davranışlarımızı olgun ya da çocuksu olarak, duygularımızı mutlu ya da üzgün olarak ikiye ayırırız. Her birimiz kendi dünyamızı sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz, dostlarımız ve düşmanlarımız, siyah ve beyaz, özgür ya da tutuklu olarak ikiye ayırırız (Latner, 1986: 29).
Perls bireylerin içsel olarak ne iyi ne de kötü oldukları varoluşsal yaklaşımını benimsemiştir. Bütün insanların, tüm insani özellikleri benimseyebileceği bir kapasiteye sahip olduklarına inanmıştır (Akt: Daş, 2004: 218). Başka bir deyişle insan doğduğu anda tüm kutuplar bünyesinde bulunmaktadır. Ancak aile, öğretmenler ya da arkadaşlar saçma bulduğu ya da yasakladığı için birey kabul edilemez gibi gelen özellikleri sahiplenmez (Clarkson ve Mackewn, 1993: 104). Örneğin şaka yapmanın hiç hoş karşılanmadığı bir ortamda büyüyen bir kişi zaman içerisinde şaka yapmayı bırakır ve hiç şaka yapmayan bir kişi haline gelebilir. Kendiliğin bazı yönlerini inkar etmek ya da sahiplenmemek, baskın özelliğin geri plandaki ile sürtüştüğü içsel bir çatışma ile sonuçlanır (Clarkson ve Mackewn, 1993: 104). Yani şaka hiç sevmediğini dile getiren kişi arka planında kalmış olan esprili olma kutbu ile sürekli bir çatışma halindedir.Ayrıştırma ya da kutuplaşmada kişiliğin iki zıt kutbu sabitleşmiş ve birbiri ile çok az etkileşimde olan bir durumdadır (Philippson, 2009: 99). Şaka yapmayan ve sevmediğini söyleyen kişi sadece kendisi şaka yapmamakla kalmayıp bulunduğu ortamlarda şaka yapılmasına tahammül edemeyen, hiç komedi filmleri ya da şaka unsurları içeren programlar izlemeyen ve izleyen kişileri de kınayan birisi haline gelebilir. Örneğin şaka sevmeyen ve kendisini ciddi biri olarak tanımlayan kişi, etrafındaki insanların laubali olduklarından ve ciddiyetlerini koruyamadıklarında sürekli şikayet edebilir.
Kutuplardan anlaşılması gereken; bir özelliğin tamamen bırakılması ve sadece diğer özelliğin kalması gibi bir durum değildir. Dr. Jeykıll ve Mr. Hyde gibi bir birliktelik, bütünleşik değildir kişilik bölünmesidir (Polster ve Polster, 1974:248). Yazıldığı 1886 yılında beri popüler bir roman olan Dr. Jeykıll ve Mr. Hyde’da iyilik – kötülük boyutu aynı kişinin bünyesindeki iki zıt kutup olarak ele alınmıştır. Son derece nazik ve saygın bir kişi olan Dr. Jeykıll, aynı zamanda canavar Mr. Hyde’dır da. Kutupların bütünleşmesinden anlaşılması gereken Mr. Hyde’ı tamamen yok edip kişiyi sadece Dr. Jeykıll olarak bırakmak demek değildir. Kutupları çalışmadaki amaç iki özelliği farkındalığa getirmek, kutupların bir arada var olduğunu göstermek, iki kutup arasındaki çatışmayı ortaya çıkarmak ve kişi için anlamını sorgulamaktır (Clarkson ve Mackewn, 1993: 105). Geştalt terapisinde bu zıtlıklar uzlaştırılamaz değildir, geştalt oluşturma sürecinde bütünleşecek olan farklılıklardır (Latner, 1986: 29).
Kutuplar sınırsızdır ancak her birey kendi kutuplarını oluşturur (Polster ve Polster, 1974:62). Bireydeki kutupların çeşitliliği hemen hemen sonsuzdur. Her birey sona ermeyen bir kutuplar serisidir. Her birey kendi kutup ayrımlarına sahiptir, kendi isimleri ile birlikte (Clarkson ve Mackewn, 1993: 106). Birey kutuplaşmış özelliklerini tanımaya ve onların birbirini tamamlayan ve birlikte var olan özellikler olduklarını anlamaya başladıkça bu kutupları arasında esnek bir şekilde
hareket edebilme kabiliyeti artar. Bütünleşmiş bir organizma olarak hareket etme potansiyelini geliştirir (Clarkson ve Mackewn, 1993: 106). Çalışkan olma kutbu üzerinden bir örnek verecek olursak, aslında tembel olması gereken ya da tembel olabileceği durumlarda da çalışkan olmaya devam eden bir kişi esnek davranmıyordur. Ve aslında hareket kapasitesi son derece dar demektir. Bu esnek olmayan davranış biçimi kendisini yormasına, yıpratmasına ya da sosyal çevresi ile sorunlar yaşamasına sebep olabilir. Bu kişi tembel olma kutbunu fark edip kabul ettikçe farklı davranma potansiyelleri doğar. Hareket çeşitliliği artar ve koşullara uygun esnek tepkiler verme potansiyeli fazlalaşır. Kutuplaşma ne kadar güçlü olursa, ortaya çıkacak sentez de o kadar belirgin olur (Latner, 1986: 29). Geştalt yaklaşımına göre sağlıklı kişi zıt kutuplarının farkındadır ve işlevselliğindeki bu çeşitliliği kabul etmiştir, arzulanan özellikler olmasa da varlığının bir parçası olan bu boyutları kabullenebilmiştir (Kepner, 2008:27). Kendisinde bulunan zıt kutupların birçoğunun farkında olmayan ve onları kabullenmemiş bir kişi farklı tecrübe ve davranışlar edinme olasılığını kaybetmiştir ve sahiplenmediği kutuplarına ait olan birçok ihtiyacını belirlemekten ve karşılamaktan da uzaktır. Bu ihtiyaçların farkındalığa gelmemesi için ekstra bir enerji harcamaya uğraşmaktadır (Kepner, 2008:27).
Kutupları çözmede izlenecek yol, her iki kutbunda dolu dolu yaşanmasını sağlamak ve aynı zamanda birbiriyle de temas halinde olmasını sağlamaktır. Böylece kutuplardan birinin gölgede kalması engellenir, kendi ihtiyaçları için aktif bir rol alması sağlanmış olur (Polster ve Polster, 1974:62). Kutupları çalışmadaki temel nokta iki zıt güç arasındaki teması arttırmaktır. Aralarındaki temas sağlandığında bu zıt kutuplar daha iyi bir hayat arayışındaki işbirlikçiler gibi hareket edebilirler. Temas sağlandığında birey birbirinden kopuk görünen bu kutupların birçok yönü olduğunu ve yaşamını zenginleştirdiğini görür (Polster ve Polster, 1974:248).