Lohusa Depresyonunu Fark Edelim
Yazar Berna Ermiş • Psikiyatrist • 20 Kasım 2018 • Yorumlar:
Normal zamanında sezeryan doğum ile dünyaya gelen bebeğim, doğumdan birkaç saat sonra solunumunda bir anormallik olduğu anlaşılarak enfeksiyon nedeniyle yoğun bakıma alındı. Henüz ameliyattan çıkmış olmama rağmen acı ve kaygı ile yoğun bakımın kapısında bekleyişim yaklaşık iki hafta devam etti. Her gün gidip kızımı emzirmeye çalışıyordum ancak emmeyi reddediyordu. Bunun bir ceza olduğunu düşünmeye başlamıştım çünkü gebe olduğumu öğrendiğim ilk an, henüz hazır olmadığımı düşündüğümü, bu gebeliği istemediğimi söylemiştim eşime. O da benimle aynı fikirdeydi ancak birkaç gün içinde bebeğimiz olacağı düşüncesine ısındık. Onu her şeyden çok istedik. Bebeğimin hastaneden çıkışını beklerken suçluluk duyguları içinde yanıp kavruluyor, karamsarlıktan kurtulamıyordum. Bunda annemin ve kayınvalidemin rolü de büyüktü. Bebeğin sağlığı konusunda herkes birbirini suçluyordu. Kendilerinde göre üzülüp bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı ama bana ne olduğu ile pek de ilgili değillerdi. Geceleri uykuya dalamıyordum. Yorgun hissediyordum, iştahım kesilmişti. Kilo veriyordum ve sütüm azalıyordu. Yemem için gelen yoğun ısrarlara rağmen yiyemiyor, sütümün azlığı sebebi ile suçlanıyordum. Sonunda bebeğimi yoğun bakımdan çıkardım ancak emmesi tamamen kesilmişti.
“Buhranlı dönemim” olarak tanımladığım bu süreç tam iki ay sürdü. Hem eşim hem de çevremdeki diğer insanlar doğum sonrasının böyle geçebileceğini, yaşananların olağan olduğunu söylüyorlarsa da artık biliyorum. Doğum sonrası depresyonu yaşadım, onu tanıyorum…
Doğum sonrası depresyon diğer adıyla lohusa depresyonu olarak bilinmektedir. Doğumdan sonraki ilk dört hafta içinde ortaya çıkan depresyon atağı olup, ilk bir yıl doğum sonrası depresyon için yüksek riskli süre olarak kabul edilir. Annede depresyon belirtilerinin varlığı ile işlevsellik kaybı olurken, bu kayıp doğumun kendisine ve bebeğin getirdiği yaşam tarzındaki değişikliğe bağlanıp depresyon tanısı koyulması gecikebilir veya atlanabilir. Halsizlik, yorgunluk, konsantrasyon güçlüğü, uyku problemleri, iştah kaybı, kaygı düzeyinde artış, etrafa karşı ilgi ve istek kaybı, öz bakımda azalma, değersizlik, suçluluk ve karamsarlık fikirleri tabloya hakimdir. Annenin bebeğe vereceği bakım süreçten etkilenir.
Anne kendine bakım vermekte zorlandığı gibi bebeğe de bakım vermekte zorlanır. Bebeğin emmesi bozulup emmeyi reddedebilir. Doğum sonrası depresyon için çeşitli risk faktörleri vardır. Gebelik döneminde geçirilen depresyon ve maruz kalınan psikososyal stres faktörlerinin yoğunluğu, gebelik öncesinde yaşanan psikiyatrik rahatsızlıklar, sosyal destek azlığı, istenmeyen gebelik olması, annenin alkol- sigara kullanıyor olması, ekonomik sorunlar, annenin kronik fiziksel bir rahatsızlığının olması ve bu nedenle sürekli ilaç kullanmak zorunda kalması, ayrıca çalışan annenin işine erken dönme zorunluluğu gibi faktörlerin doğum sonrası depresyon riskini artırdığı bilinmektedir. Her ne kadar ismi lohusa depresyonu da olsa gebeliğin fiziksel ve psikolojik anlamda ne kadar sağlıklı geçtiği önemli bir yordayıcıdır. Gebeliği sırasında eşinden ve ailesinden yeterli destek alan, beslenmesi ve uyku düzenine özen gösteren annelerde doğum sonrası depresyon riski düşüktür. Doğum sonrası depresyonu tanımak önemlidir çünkü depresif belirtilerin atlanması ile annenin ve bebeğin fiziksel ve ruhsal sağlığı etkilenir. Anne ve bebekte kilo kaybı, uyku bozuklukları, bebeğin emmesinin bozulması, bebekte kolik karın ağrıları, annenin bebeğe yeterli bakım verip veremeyeceği ile ilgili yoğun kaygı yaşaması gibi klinik bir tablo ortaya çıkar. Önemli olan, bu belirtilerin varlığını anne olmanın doğal gidişatı olarak yorumlamayıp bir psikiyatri hekimine başvurmaktır. Doğum sonrası depresyon tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Tedavi edilmediği takdirde bir sonraki doğum sonrasında depresyon görülme riskinin artacağını hatırlamak gerekir.