Meme Kanseri Tedavisi Çeşitleri
Yazar Serdar Özbaş • Genel Cerrah • 5 Temmuz 2018 • Yorumlar:
Meme kanserinin tedavisi multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Birçok hastada cerrahi tedavi ilk basamağı oluşturmakla birlikte, operasyon sonrası patolojik inceleme sonuçlarına göre radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisinden biri, birkaçı veya hepsi belli bir sırayla uygulanmaktadır. Cerrahi tedavi ve radyoterapi daha çok tümorün lokal kontrolunu sağlamada önemli iken, kemoterapi ve hormonoterapi ise sistemik kontrole yardımcı olmaktadır.
Meme kanseri için uygulanacak tedaviye karar verilirken hastaya durumu hakkında ayrıntılı bilgi verildikten sonra, tedavi seçenekleri hastayla birlikte tartışılmalıdır.
Cerrahi Tedavi
Erken evre meme kanserinin tedavisi sıklıkla cerrahi ile başlar. Günümüzde bu amaçla tercih edilen başlıca iki uygulama vardır:
- Meme koruyucu cerrahi
- Mastektomi ± meme rekonstrüksiyonu
Meme koruyucu cerrahi: Çevresindeki bir miktar sağlam meme dokusu ile birlikte tümörün çıkartılmasını ifade eder. Bu tedavinin bir parçası olarak mutlaka kalan meme dokusuna radyoterapi (ışın tedavisi) yapılmalıdır. Meme koruyucu cerrahinin uygulanamayacağı durumlar ise şunlardır:
- Aynı memede birden fazla odakta tümörü olan olgular (Multisentrik tümör)
- Tümörün çok büyük veya tümör/meme boyutu oranının uygun olmadığı hastalar
- Aynı vücut bölgesine daha önceden radyoterapi almış olanlar
- Aktif bağ dokusu hastalığı olanlar (Bu kişilerde radyoterapi yapılamadığı için).
- Erken dönem gebelik (radyoterapi yapılamayacağı için)
Koruyucu tedavi uygulanan memede tümör tekrarlarsa önerilen tedavi şekli memenin hepsinin alınması yani mastektomidir. Tümörün lokal olarak tekrar etmesi, uygun takipler ile erken yakalandığı sürece, sağkalım süresi üzerine olumsuz bir etki yapmaz.
Mastektomi ± meme rekonstrüksiyonu: Mastektomi meme dokusunun tümüyle alınmasıdır. Meme kanserinin klasik cerrahi tedavi yöntemidir. İyi bir lokal kontrol sağlar; tümörün tekrar etme riski düşüktür. Ancak memenin kaybı kadınları psikolojik olarak kötü etkiler. Bu nedenle cerrahi tedavi olarak mastektomi uygulanacak hastalara meme rekonstrüksiyonu (yeniden meme yapılma işlemi) şansı olup olmadığı ve olası rekonstrüksiyon seçenekleri hakkında bilgi verilmelidir.
Koltuk altı lenf bezlerinin çıkartılması ve sentinel lenf nodu biyopsisi
Meme dokusu içerisindeki lenf akımının yönü büyük oranda koltuk altı lenf bezlerine doğrudur. Bu nedenle yayılım özelliği kazanan kanser hücreleri genellikle ilk önce koltuk altı lenf bezlerine giderler. Meme kanseri hastalarında koltuk altı lenf bezlerinin durumunu bilmek tanı, tedavi ve takipte önemlidir.
Koltuk altı lenf bezlerinin çıkartılması işlemi yayılma özelliği kazanmış (invazif) tümörler için geçerlidir. In-situ (süt kanallarının içinde sınırlı kalmış) kanserler teorik olarak lenf bezlerine gitmedikleri için koltuk altının temizlenmesine gerek yoktur. Koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılmasının (aksiller lenf nodu disseksiyonu) 3 amacı vardır:
- Hastalığın doğru olarak evrelendirilmesi.
- Yandaş tedavilere yön vermek.
- Lenf bezi tutulumu olan hastalarda lokal tümör kontrolunu sağlamak.
Meme ile ilgili olan lenf bezlerinin çıkartılması yukarıda sayılan amaçları karşılarken, kolda şişlik (lenfödem) gibi istenmeyen yan etkilerin oluşma riskini de artırır. Bu risklerin engellenmesi için hastanın el ve kolunun yaralanmalardan korunması gibi bazı önlemler alınır.
Standart aksilla disseksiyonu ile ortalama 20-30 kadar lenf bezi çıkmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalar göstermiştir ki koltuk altının doğru örneklenebilmesi için en az 10 adet lenf bezinin çıkartılması gerekmektedir.
Meme kanseri tarama programlarının etkisi ve kadınların meme kanseri konusunda daha bilinçli olmaları sayesinde artık meme kanseri olgularının büyük kısmı erken evrede yakalanabilmektedir. Bugün biliyoruz ki, tüm meme kanserlerinin yaklaşık olarak %60’ında ve erken evre meme kanserlerinin ise ortalama %75’inde tanı anında koltuk altı lenf bezlerinde tutulum yoktur. Bu hastalarda lenf bezi tutulumu olmadığı gösterilebilirse, koltuk altı lenf nodlarının temizlenmesine de gerek kalmaz. İşte bu nedenle son 10-15 yılda sentinel (bekçi) lenf nodu örneklenmesi tekniği geliştirilmiştir.
Sentinel lenf nodu biyopsisi: Klinik olarak koltuk altında büyümüş lenf bezi saptanmayan hastalarda sentinel lenf nodu örneklemesi uygulanarak aksilla lenf bezi tutulumu olup olmadığı hakkında bilgi sahibi olunur. Sentinel lenf nodu negatif olan hastalarda koltuk altı lenf nodlarının temizlenmesine gerek yoktur.
Mavi boya (isosulfan mavisi, metilen mavisi,vb.) veya radyoaktif bir madde yardımıyla (tek tek veya her ikisi kombine) gerçekleştirilir. Son yıllarda daha çok tercik edilen periareolar enjeksiyon yapılmasıdır. Sentinel lenf bezlerinin sayısı birden fazla olabilir. Bu lenf bezleri çıkarılarak tümör hücreleri içerip içermedikleri araştırılır. Tümör hücresi görülmezse işlem sonlandırılır; koltuk altındaki diğer lenf bezlerinin çıkartılmasına gerek yoktur. Eğer bu lenf bezlerinde kanser hücrelerine rastlanırsa, koltuk altı lenf bezlerinin memeyle ilgili olan bölümünün çıkartılması gerekir.
Sentinel lenf nodu örneklemesinin, koltukaltı lenf bezi tutulumunu saptamaktaki güvenilirliği yapılan birçok çalışmada kanıtlanmıştır. Belli bir öğrenim süreci gerektirmektedir ancak doğru yapıldığında güvenli bir yöntemdir ve kolda şişlik gibi yan etkiler ortadan kalkmaktadır.