Mükemmel Anne ve Çocuğu
Yazar Bengisu Üzel Tanrıverdi • Psikolog • 30 Mart 2021 • Yorumlar:
Ülkenin birinde güzel mi güzel, düzenli mi düzenli bir kadın varmış .
Bu kadın bir gün ülkenin en yakışıklı erkeğiyle tanışmış ve birbirlerine aşık olmuşlar.
Günler günleri kovalamış, okumuşlar, çalışmışlar, gezmişler derken evlenmeye karar vermişler.
Kusursuz bir düğün planlamışlar ve ardından görenleri hayran bırakan bir çift olmuşlar.
Evleri bembeyaz duvarlar, bir hizada duran boy sırasındaki kitaplar, düzenli dolaplar, aynı renkteki koltuk ve halılardan oluşuyormuş.
Evde beyaz rengi o kadar hakimmiş ki içeriye girenler bazen güneş gözlükleriyle oturuyorlarmış.
İş yerine her gün ütülü ve temiz kıyafetlerle gidelermiş. Ayakkabıları boyalı, elleri ve saçları çok bakımlıymış.
Bu çift bir gün çocuklarının olmasını istediklerine karar vermişler.
Kadın her şeyi önceden planlamış, kitaplar okumuş, yemeğini düzenli yemiş, eşine de okutmuş kitapları ve iyi beslenmesini sağlamış. Vee sonunda hazırız dediklerinde kadın hamile olduğunu öğrenmiş.
Tüm hamilelik boyunca müzik dinletmiş bebeğe, pilates yoga derken 9 ay geçmiş.
Bebekle beraber eve gelmişler.
Onun için özenle hazırladıkları beşiğe koymuşlar bebeği, hemen kitabın ilgili sayfasını açmışlar “bebekle eve geldiğinizde…” diye başlayan sayfa.
Hayatlarında hiç hataya yer yokmuş hep kitaba uygun yaşayacaklarmış.
Gel zaman git zaman bizim bebek büyümüş.
Tatlı bir kız çocuğu olmuş. Fakat bir terslik varmış. Artık kitaptaki bilgilere uymuyormuş yaptıkları.
Anne baba çocuk kitabın dışına çıktıkça onu aynı kalıba sokmaya çalışmışlar.
Elleri ayakları birbirine dolaşmış.
Günler geçmiş her şey bir yumak gibi birbirine dolanmış.
İpin ucunu bir türlü bulamaz olmuşlar.
Çocuk huzursuz, anne ve baba mutsuzmuş.
Bir gün çocuk elinde boya kalemleri duvarları boyamaya başlamış. Anne dur diyecek olmuş, baba susturmuş.
Hatta o da bir kalem almış eline boyamış kızıyla.
Anne önce geri durmuş fakat kızının ne kadar mutlu olduğunu görünce o da katılmış oyuna.
O günden sonra anne ve baba sadece kendi sezgilerini ve kızlarının davranışlarını dikkate almışlar.
Bol bol oyun oynayıp ortalığı dağıtmışlar.
Bir sürü hata yapmışlar.
Sınırsız mutluluk olmuş evlerinde ama bazı temel kurallar da koymuşlar.
Her şeyin bir kuralı olmasındansa evde belli başlı kurallar olması sınırların net olması ama zaman zaman da esnemesi herkese iyi gelmiş.
Ev artık beyaz değilmiş, renk gelmiş.
Kitaplar da düzenle sıralanmıyormuş.
Ayakkabıları bazen boyasızmış ve kıyafetleri ütüsüz.
Ama eksik olmayan şey duygularmış evlerinde.
Tüm duygulara ve renklere kucak açmayı öğrenen aile mutlu mutlu yaşamış.
Masal bu ya bizim aile beraber duvar boyayınca fark etmişler mutluluğun sezgilerine güvenmekte olduğunu. Hayatlarına beyazdan başka bir renk katmalarının gerektiğini anlamışlar. Geçen gün Büşra Tarçalır ve Pınar Mermer’in muhteşem ebeveynlik sohbetini dinleyince kendimi öyle rahatlamış hissettim ki. Sürekli bilgi bombardımanına maruz kalan ebeveynlerin işi çok zor!Her yaptığından korkan ebeveynler bir süre sonra sezgilerini kaybediyorlar. Oysa ki sezgiler, bebeğinizi/çocuğunuzu gözlemlemek, ihtiyaçlarını fark etmek öyle kıymetli ki!
Okuduğunuz/ okuyacağınız onlarca kitaptan daha kıymetli. Ebeveynliğin reçetesi yok. Ve Pınar Mermer’in dediği gibi “kimseye gül bahçesi vaadedilmedi.” Zorlanmadan hata yapmadan tökezlemeden ebeveynlik yapamayız. Yeter ki yaşananların telafisini sağlayabilelim. Ve söyledikleri bir diğer önemli şey de çocuklar öyle hemen travmatize olmuyorlar. Travma Büşra Tarçalır’ın dediği gibi bir “yarık”. Defalarca tekrar eden yaralayıcı, ihmal eden ebeveyn tutumlarından olabiliyor.
Sevgili ebeveyn, hadi derin bir nefes al. Kendini tebrik et. Denediğin her güzel şey için sırtını sıvazla. Sonra dön ve çocuğuna bak, sence neye ihtiyacı var? Mükemmel bir anne ve kusursuz bir hayata mı? Sevgiye, hatalarıyla, güzellikleriyle kabul edilmeye mi?