Mutlu Aile, Mutlu Çocuk
Yazar Belgin Turan • Aile Danışmanı • 25 Ekim 2021 • Yorumlar:
Aile içinde sağlıklı ve mutlu bireylerin olması tabi ki hepimizin en büyük arzusu. Aile içinde öncelikle iyi bir ekip olmak gerekiyor. Anne, baba, varsa evde büyüklerin birbirleriyle olan iletişimi ve ilişkileri tabi ki çocuğumuza yansır. Çocuk ayrı tek başına değil. Aile bir sistemse o da sistemin bir parçası. Ve o da bir birey. Kendimizden işe başlamalıyız demiştik daha önce. Kendi iç dinamiklerimizi denge durumuna getirirsek ve çocuklarımızla kuracağımız iletişimde ve ilişkilerde de hep bu dengeyi iyi ayarlayabilirsek sanırım işin en büyük kısmını yapmış oluruz.
İş yaşamı bizleri çok yoruyor ve belki de kaliteli zaman ayıramayabiliyoruz. Bir danışanımız bir gün geldi ve “ben işten çıkınca nerdeyse bütün zamanımı çocuğuma ayırıyorum fakat onu mutlu edemiyorum” dedi. “Bana neler yaptığınızı anlatabilir misiniz” dediğim zaman ortaya şöyle bir tablo çıktı. “Sevdiğim bir filmi izliyordum. O da oyuncakları ile oynuyordu. Aslında ona da zaman ayırdım. Bütün gece oyuncakları ile oynadık. Arada telefonla da konuştum ama sorduklarına hep cevap verdim.
Ona dedim ki; çocuğunuzla akşamları kaliteli bir 15-20 dakika geçirmeniz yeterli. Kaliteli zaman nasıl geçirilir. Aktif bir dinleyici olarak, göz kontağı kurarak, dinlediğini belli ederek ve geri bildirim vererek dinlemiş olsanız hem çocuk mutlu olur, hem de siz daha kaliteli bir zaman dilimi geçirmiş olursunuz.
2-2,5 yaşına kadar istek ve ihtiyaçlarını karşılamak gerekir. Bir süre sonra isteklerini, ihtiyaçlarını değil biraz sıraya koymak gerekiyor. Sınır koymak gerekiyor. Hayır diyememek doyumsuzluğa neden oluyor. Çocukları büyütmeye yöneliyoruz. Çocuğu yetiştirmek her şeyden önce ona sevgi ve güven vermekle başlar.
Çocuğu nasıl mutlu ederiz bu cevabı sadece ihtiyaç ve isteklerini karşılamanın dışında bir bakış açısına ihtiyaç var. Bir çocuk nasıl mutsuz edilir onu biliyorsak öncelikle o tür davranışlardan uzak durmalıyız. Çünkü bu yaşlarda ektiklerimizi ilerde biçiyor olacağız. Ne ekersek onları biçeceğiz. Kendini ifade edemeyen, özgüveni, öz saygısı düşük bir çocuk istiyorsak onu sürekli eleştirmeli ve yaptıklarına her zaman müdahale edip sen çocuksun yapamazsın dememeliyiz.
Çocuğun Uyku saati, televizyon seyretme saati, sosyallik vakti gibi planlarsak önceden çocuk kurallar önceden belirlendiği için buna itiraz etmeyecek ayrıca gün içinde bilgi ve becerilerini geliştirmiş olacaktır.
Oyun oynarken sürekli onun kazanması, gerçeklikle ilgisi olmayan bir durumdur. Bunun dengesini kurabilmeliyiz. Kaybedebilirsin, sonra kazanırsın.
Bizim anne, baba olarak ilahi bir görevimiz var. Tutarlı olmak. Rekabeti değil işbirliğini öğretmek. İşbirliği duygusu bütünleştirici, öğretici ve içinde saygı barındırır.
Bir de beklentilerimiz kendimizin zamanında yapamadıklarını çocuktan beklemek, belli bir ölçüde beklenti güzeldir. Fakat bunun dozunu aştığımızda çocukta bir baskı unsuru oluşturur.
Birey kendini önemli ve değerli hissetmek ister. Bir işi başarmak ve taktir almak ister. Çocuk bir iş yapıyor tabakları yerleştiriyor. Bırakın yapsın bir tane kırıyorsa da kırılsın. Denetimli bir kontrol çocukta özgürlük alanı oluşturur. Çünkü yaparak öğrenecek, söyleyerek değil.
Takdir bir ölçüde davranışları pekiştirmek ve onların benlik saygılarında önemli bir rol oynar. İnsan en çok kendi hakkında bir şey öğrenmek ister. Bir örnek verelim. Diyelim ki, çocuk size sürpriz yaptı, kahvaltı hazırladı. Fakat bunu yaparken etrafı biraz dağıttı. Ona ne diyelim.
-Burak kahvaltıyı hazırlaman benim için güzel bir sürpriz oldu bu son derece ince ve düşünceli bir davranış.
-Burak kahvaltıyı hazırlamışsın, teşekkürler fakat her tarafı batırmışsın.
-Burak inanamıyorum sen ne harika ne olağanüstü ne zeki bir çocuksun.
En başta kullandığımız dil daha doğru abartıya kaçmadan övmeli, teşekkür ederken bir taraftan da yermemeliyiz. Onu daha uygun bir dille anlatabiliriz.
Mutlu, özgüveni yüksek, kendine ve başkalarına saygılı olmayı başarabilen bireylerin, mutlu bir çocukluk dönemi geçirdiğini söyleyebiliriz.
Yaşamımız boyunca bir çok acı-tatlı, iyi-kötü, güzel-çirkin sevgi dolu, sevgisiz anlar yaşarız. Önemli olan bu anlarda dahi öz huzurumuzu elimizde tutabilmektir.