Neden Aşk Acısı Çekiyoruz?
Yazar Ceren Çevik • Psikolog • 12 Kasım 2019 • Yorumlar:
Aşk duygusal olduğu kadar biyolojik ve psikolojik boyutları olan karmaşık bir kavram… Hepimizin aşka dair deneyimi olmuştur ve hepimiz bu deneyimi kendimize göre yorumlamışızdır. Aşkın tanımı da bu yüzden hiçbir zaman tam anlamıyla yapılamamaktadır. Aşk, bizi mutlu ettiği kadar kaybı ile acı çekmeye neden olabilmektedir. Bu acı bazen dayanılmaz bir hal alabilmekte ve kişiyi depresif hale getirebilmektedir. Ama neden varlığı bizi bu kadar mutlu ediyor? Ve yokluğunda bu kadar acıya sebebiyet veriyor? Bu sorunun cevabı olağandışı değil aslında biyolojik olarak beynimizde, sosyal olarak ihtiyaçlarımızda ve psikolojik olarak erken yaş deneyimlerimizde…
Aşkın biyolojik boyutu yani vücudumuzda nerede yaşandığı konusuna gelirsek; genelde aşk halk dilinde kalp ile özdeşleştirilse de tüm diğer duygular gibi aşk da beyinde yaşanır. Beyindeki kimyasallar ve hormonlar aşkı yaşamamızı sağlar. Basit bir şekilde aşkı dopamin ile açıklamayı deneyeceğim. Aşk genellikle tarif edilemez bir mutluluktan dolayı bizde coşku duyguları yaratır. Ve bu romantik duygulara tepki olarak beyinde aktive olan alanlar ödül, arzu, bağımlılık yani dopamin ile ilişkili beyin bölgeleri ile büyük ölçüde ortaktır. Yani dopamin ödüllendirici ve “iyi hissettirici” etkiye sahiptir. Şaşırtıcı olan aynı bölgeler kokain ve benzeri maddeler alındığında da aktif hale gelmektedir.
Fakat aşk başında belirttiğim gibi sadece biyolojik olarak açıklanarak sınırlanabilecek bir kavram değildir. Sosyal ve psikolojik olarak da ele almak gerekir. Bu noktada sevme ve sevilme ihtiyacından bahsedebiliriz. İnsanın doğumundan ölümüne kadar gereksinim duyduğu haklı bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç özellikli olmadan da birileri tarafından sevildiğini bilmek için tasarlanmış harika bir ilaçtır. Bu yüzden sevgiyi temel alan ikili ilişkilerde hayattan alınan doyum çok daha fazladır. Ve terk edildiğimizde bu ihtiyaçtan yoksun kalmak yani dopamin sisteminin iyi hissettirici etkisinin kaybolması insanı üzüntüye sürüklemekte ve aynı madde bağımlılığındaki gibi yoksunluk belirtileri göstermesine neden olmaktadır.
Son olarak bahsetmek istediğim elbette ki doğumla ile başlayan öğrenme sürecimizdir. En fazla temasın bakım veren kişiyle olduğu düşünüldüğünde bakım verenin rolünü olabildiğince abartabiliriz. Onunla ve onlarla kurduğumuz bağ tüm hayatımız boyu ilişkilerimizi nasıl sürdüreceğimizle yakından ilgilidir. Erken dönem öğrenmeleriyle oluşturduğumuz ilişki kalıpları biz onları farketmediğimiz sürece her zaman bizimle olacak ve hayatımızı şekillendirecektir. Aşk acısı sizin için dayanılmaz noktalardaysa bilinçaltınızda gezinmenizi bunu yaparken doğru şekilde ilerlemek için bir uzmandan yardım almanızı öneririm..