Neden Zor Olacak Sevilir, Neden Zor Olan İstenilir ?
Yazar Sena Çilingir • Psikolog • 18 Mart 2021 • Yorumlar:
Aşk bir patoloji olarak düşünülmektedir . Bir kişi aşık olduğunda Bedensel ve ruhsal semptomlar görülmektedir. Karın ağrısı , taşikardi gibi kalp ritmi bozuklukları , uyku bozuklukları , obsesyonel (takıntılı ) düşünceler , kişiye karşı gelişen bağımlılık ve şüpheci ( paranoid ) düşünceler oluşmaktadır . Bu semptomlar uzun sürmemekte beraber İlişkinin başlarındaki aylar içinde veya ilişkinin oluşum sürecinde yani flörtleşme dediğimiz evrede Daha sık görülmektedir.
Bu belirtileri , zor olan da ve olması güç olan da , olduğu taktirde sıkıntı, stres ve acı verme gibi duyguların olma ihtimali olan kişilerde neden daha çok yaşanılmaktadır ? bu soruyu bir çok kişinin kendisine veya çevresine çok kez sorduğu öngörülmektedir. Sebebi bizi çocukluk çağımıza götürmektedir.
Zor olanı istemek , zor olanı arzulamak ve zor diye düşündüğü nesneyi var edince arzunun ve talebin sonlanması birçok nedene bağlanmaktadır . Çocukluk çağımızdaki bir takım travmalar buna sebep olmaktadır . Travma denildiğinde akla ilk gelen ölüm , kayıp veya istismar gibi ciddi travma sonrası stres yaratacak olgular gelmektedir . Oysa ki travma bir çocuğun o dönemdeki duygu ve düşüncelerini değiştiren ve bu değişme sürecinin davranışlara yansıyan her şeye travma denilmektedir .
Çocukluk çağında yaşanılan;
kardeş kıskançlıkları ,
narsist bir ebeveyn varlığı ,
çocuğa aşırı sorumluluk yüklenmesi ,
aile içi ilişkilerde ses yükselmesinin veya tartışmaların varlığı ,
0-2 yaş döneminde anne ve anneden sağladığı süt ile ilişkisi
0-6 yaş döneminde yaşanılan duygusal istismarlar
Gibi Travmalar ileriki süreçlerde kişinin partner veya sosyal ilişkilerine olumsuz olarak yansımaktadır .
Partner ilişkisi başta olmak üzere arkadaşlık ilişkileri ve otoriter olarak gördüğü kişiler ile ilişkisi genellikle zorlayıcı olacağı düşünülmektedir . Bu kişiler çocukluk çağındaki kaosu tekrar yaşamak adına hayatına bu kaosu almak isteyebilmektedir. Neden bir insan travmasını tekrar yaşamak istesin ki ? Diyebilirsiniz . Bunun en baştaki sebebi , travmayı travma olarak andıran bu travmanın çözülmemiş olmasıdır . Çözülmeyen her bir travma aynı duygularla bizi bulacaktır . buna kendini gerçekleştiren kehanet diyebiliriz .
Bir çocuğun her istediği gerçekleştirilen veya çocuğun talep ettiği nesnelerin hızlıca var edildiğini düşünün . kardeşi olduktan sonra bu çocuğun istekleri Daha yavaş gerçekleşmeye , hatta belki gerçekleşmemeye , duyguları ve istekleri eskisi kadar görülmemeye başladığında değersizlik duyguları , sevilmeme düşüncesi , kardeş ile rekabet , hırs gibi bir çok duygu ve düşünceler bütünü oluşmaktadır .
çocuk, ergenlik ve yetişkin dönemine geldiğinde onun için zor olacağını düşündüğü nesnelere veya problem yaşayacağı kişiler ile ilişki kurmaya yönelebilmektedir. çocukken talep ettiği o nesneler gibi arzular ve nesnesini elde edemedikçe travma kendisini hatırlatabilmekte ve tekrar yaşatabilmektedir. daha sonra talep ettiği ve arzuladığı bu olguyu hayatında var ettiğinde ona duyulan ihtiyaç hızlıca azalabilmektedir . Aslına bakarsak Elde edilen bir sevgili , bir erkek arkadaş veya bir kız arkadaş değildir , arzulanan veya talep edilen onun için sadece travmayı yaşatan köprü oluşturan bir nesnedir .
Bu yazıyı yazma nedenim , sosyal veya partner ilişkilerinde bu gibi davranış veya duygularla karşı karşıya gelen kişiler , kendilerini değersiz , istenilmeyen veya sevilmeyen biri olarak görme eğiliminde olduğunu gözlemleyebilmekteyim. Oysa ki minik bir pencere açıp karşı tarafın uzun bir çocukluk çağı olduğu görülürse bu yaşanılanları benliğine bir saldırı olarak görmeyi bırakacaktır . Bu bakış güçlü bir farkındalığa erişmek için ve benlik saygısını iyileştirmek için araç olacaktır . Unutmayın ki çocukluk çağı travmaları çözülmediyse, aynaya bakıldığında görülen kişi şimdiki yetişkin olan siz değil , çocuk parçanız ve ebeveynleriniz olacaktır .