Nesilden Nesile Aktarılan Travma Nedir?
Yazar Burcu Çetin Şeker • 26 Aralık 2023 • Yorumlar:
Nesilden nesile aktarılan travma; ailedeki travmaların biyolojik ya da psikolojik olarak sonraki nesillere aktarılması demektir. Yapılan araştırmalar genler yoluyla da travmaların aktarıldığını bulmuştur. Dolayısıyla bir ailenin çok eski geçmişinde yaşanmış ve belki de o neslin hiç maruz kalmadığı bir travma bile kişiyi etkilemektedir. Örneğin göç, savaş, soykırım, azınlık bir grup olmak gibi travmalar, birkaç nesil sonra bile bu travmaya hiç maruz maruz kalmamış kişilerin de travmatik etkilere sahip olduğu bilinmektedir. Tabi böyle makro boyuttaki toplumsal travmalarda bunun etkileri çok daha net görülebiliyorken daha mikro boyuttaki aile içi travmalarda bu dinamiklerin keşfedilmesi daha zor olabilmektedir.
Bunu anlamlandırmanın en kolay yolu; danışanın hikayesini alırken sadece kendisinin çocukluk yaşantısı değil; anne ve babasının çocukluk yaşantıları, danışanın doğmadan önceki aile yaşantıları, annenin nasıl bir hamilelik yaşadığı, çocuk sahibi olmaya nasıl karar verdikleri gibi bilgilerin de alınmasıyla olur. Bu bilgiler, danışanın bugün yaşadığı sorunlara ışık tutacak ve anlamlandırmasına katkı sağlayacak niteliktedir aslında. Çoğu zaman sadece bu hikayelerin konuşulması ya da hatırlanması bile farkındalık için yeterli olmaktadır. Ailede belirgin bir travmatik yaşantı olmasa bile; sevgisiz büyüme, kıyaslanma, mükemmeliyetçi ebeveyn tutumu, aşırı baskı ya da ihmal gibi durumlar da bu duyguların sonraki nesile aktarılmasına sebep olmaktadır.
Bunun en basit örneği, annenin hamilelik sürecindeki duygudurumunun önemidir. Annenin stres faktörü, kaygıları, korkuları ve ya maruz kaldığı travmadan dolayı etkilenen düşünce sistemi bebeğe de aktarılmaktadır. Örneğin; annenin bir sebeple istemeden hamile kalması, çocuk sahibi olmak istememesi, çocuğun “istenmeme ya da reddedilme” duygusunu içselleştirmesine sebep olmaktadır ve sıklıkla bu kişinin yetişkinlik hayatında yaşadığı sıkıntıların bu duygular etrafında toplandığı görülmektedir. Ya da tam tersi kendi çocukluğunda istenmemiş olduğuna dair travmasıyla birlikte çocuk sahibi olan birisi; çocuğuna kendi istenmemiş ya da reddedilmişlik duygularını aktararak, çocuğunda da bu travmanın devam etmesine sebep olabilmektedir. Çünkü her çocuk, anne ve babasının duyguları bir oranda içselleştirmektedir. İç dünyasında bir anne ve baba temsili oluşmaktadır ve ebeveynlerden aktarılan çok güçlü duygular olduğunda, çocuk bu duyguları kendine aitmiş gibi yaşayabilmektedir.
Terapide danışanların kendilerinde anlamlandıramadıkları ya da kendilerine yabancı hissettikleri duyguları tarif ettiklerine sık sık şahit oluruz. “Sanki bu duygu bana ait değil, bana aktarılmış ya da birisi tarafından yüklenmiş” gibi ifadeleri bile olur. Bu duyguları konuşmaya ve açmaya başladığımızda; aslında bu duyguların önceki nesiller tarafından aktarılmış olduğunu keşfederiz ve bu iyileşmek için ilk adımdır.
Travmalarımızı aşmanın yolu, terapi sürecinden geçerek, içsel dünyamızı keşfetmektedir. Bu şekilde hem kendi travmalarımızın hem de nesillerden bize aktarılan travmaların etkilerinden kurtulmamız ve sonraki nesillere aktarmamamız mümkündür.