NORMAL MİYİM?
Yazar Ülkü Demirci Erdem • 28 Mart 2017 • Yorumlar:
Nedir bu norma uygun olma durumu? Kurala uygun olan mı? Kanuna mı? Keşke öyle olsaydı. O zaman bir danışan kaygı duyduğu bir durumdan bahsederken cümlelerinin sonuna eklediği "bu normal mi" sorusuna çekmecemden çıkardığım bir kitabin ilgili maddesine göre kolayca cevap verebilirdim.
Sosyologlar normları, kişilerin davranışlarını şekillendiren, resmi olmayan kurallar olarak tanımlarlar (Cialdini, R. D. 2003). Bu kurallar kısaca çoğunluğun yaptıklarıdır. Örneğin, "norm, bireylerin kendi davranışları konusunda çevresel beklentiler hakkındaki bireysel bilgileri" olarak ifade edilir Sherif Mardin'in tanımına bakarsak. Tamam, o zaman u bilgi bireyseldir, bir o kadar da yaygın. Nasıl yani? Bu bilgi bir varsayıma dayanır, bir o kadar da gerçektir. Aynı anda mı? O zaman biraz somutlaştıralım. Varsayımdır; hani kültürümüzde varsayılan toplumsal beklentiler vardır ya; "el-alem ne der" cümlesiyle girer hayatımıza. Bilmiyoruzdur bile kimden bahsettiğimizi ama önemli birisidir o. Oradadır ve yaptıklarımızı gördüğünü var sayarız. Yaygındır; Herkes bilir onu, hatta bazen o kişiyi/kişileri tanımlamak için bir özne kullanmaya bile gerek yoktur. "Ne derler sonra adama" dediğimizde karşımızdaki kişi kimi kast ettiğimizi hemen anlayıverir. Önemlidir, gerçektir de o kişi. Kararlarımızda etkilidir, hakkımızda ne düşündüğünü önemseriz. Soyuttur, kanuni bir yaptırımı yoktur; hatta kanuna ters düşüp ondan öte kabul gören yanları vardır zaman zaman. (töre cinayetleri gibi) İşlevseldir; bazen çok işe yarar o kişi, nerde nasıl davranacağımıza dair kafamız karıştığı zaman ona danışırız. söyler bize, güvendeyizdir.
O kişi bazen canımızı sıkar, "öteki" olduğumuzu söyler, üzülürüz. Karşımıza alıp şöyle enine boyuna bir konuşmak istesek, kime sorsak sen misin o diye, herkes "yok ben değilim diğerleri" der. Ben değilsem, sen değilsen, o değilse kimdir bu? Somut bir kanıtı da yoktur, bir rüya mı yoksa derken aynı rüyayı kaç kişi aynı anda görür ki diye tekrar uyanırız normların gerçekliğine. Sosyal psikologlar bu durumun, kültürler arası olmanın ötesinde, iş ortamı, aile, gibi alt grupların içerisinde de geçerli olduğunu söylerler. Örneğin bir spor salonunda renkli, pijamamsı, kıyafetler giyerek, tanımadığımız insanlar arasında spor yapabiliriz. O ortamın ve grubun normları bunun için uygundur. Ama aynı kıyafetlerle tanıdıklarımız bile olsa bir ev ziyaretine gitmemiz normal olmayabilir. İçinde bulunulan grubun normları, kişinin davranışlarını, dolayısı ile normali belirler. Örnekler çoğaltılabilir. Misal, Gambiya'da bir sağlık ocağında normal sayılan doğum kilosuyla, Berlin'de bu kontrolün yapıldığı bir merkezde kullanılan tablonun normal değerleri farklı olacaktır.
Hayatta nerede olduğumuzu bilmek isteriz. Boyumuza göre normal kilomuz nedir? Çocuğumuzun gelişimi normal midir? Aile içinde olup bitenler, yediğimiz yemek, televizyon karşısında geçirilen zaman, dış görünüşümüz vs. Örnekler çoğaltılabilir. Aklınıza gelebilecek her durum için bir yerlerde normal değerler tablosu bulmak mümkün. Ne güzel bilinmezlikleri aşıyoruz sanırım artık toplumca. Ama bir dakika. Neden herkes aynı değil o zaman? Yada tam ortalama değerlere sahip olup, yüzde ellilik dilimin üzerinde oturan kişinin dışında herkes anormal mi? Hele ki insan davranışlarına baktığımızda hangi davranışı normal hangisini anormal olarak değerlendireceğiz?
Bir anne soruyor "çocuğum kreşte ortalığı birbirine katmış. Sınıfta tutamamışlar, koridorlarda ağlamış bağırmış. Bu davranış normal mi?" Hikayeyi biraz daha dinledikten sonra "normal" diyorum, merak etmeyin çocuğunuz gayet normal ve sağlıklı tepkiler veriyor. Konuşma geriliği üzerinde elinizden geleni yaptığınız kızınızın konuşması maalesef henüz herkes tarafından anlaşılmıyor. Arkadaşlarına ya da öğretmenlerine ne dediyse anlaşılmamış. Ya yanlış yorumlanmış, ya da tepkisiz kalınmış istekleri karşısında. O da bu duruma daha fazla dayanamayıp, çaresiz hissedince bir öfke patlaması yaşamış anladığım kadarıyla. Mesela bir sabah kalktığınızda çocuklarınız, eşiniz, gün içinde gördüğünüz tüm insanlar siz ne deseniz diyin duymasa yada başka bir şey yapsa nasıl hissederdiniz? Oğlunuzu sofraya çağırdığınızda banyoya girse, eşinizden telefonunuzu getirmediğinizi istediğinizde size koltuk minderi uzatsa, komşunuza oturmaya gidip sabah olan garip olayları anlattığınızda, evet evet bende araba almak istiyorum diye yanıtlasa sohbetinizi yada duymazdan gelse mesela? "Kabus gördüğümü sanırdım" diyor, "hemen uyanmak isterdim". Bu durumda eğer kızınız, kimse onu anlamadığı halde mutlu, hiçbir şey yokmuş gibi "uslu" ama yaşadığı gerçekten uzak hayal dünyasında yaşar gibi davransaydı anormal olmaz mıydı? Şimdi kızınızın davranışını kreşin normlarına, öğrenciden beklenen davranışlara göre mi, yoksa onun gerçekliğine göre mi değerlendirelim istersiniz?
"5 yaşındaki oğlum istediği bir şey yapılmadığı zaman ortamı takmadan avazı çıktığı kadar bağırıyor. Rezil oluyoruz her yerde, şımarık çocuklar gibi bağırıyor ağlıyor. Geçen markette güvenlikte duran kıza kadar başımıza toplandı, yer yarılsaydı da içine girseydim. Sonra biz eşimle tartışıyoruz sen yaptın bu çocuğu böyle diye. Benim neden normal bir çocuğum yok...." Siz ne yapıyorsunuz böyle durumlarda diye soruyorum. "Evdeysek daha kolay, kızıyorum, böyle davranmak yanlış diyorum, her istediğini bağırarak yaptıramazsın." Sizde bağırıyor musunuz? "evet ama hayatta vurmam çocuğuma" diye açıklıyor. Siz bağırınca ne yapıyor? "ağlıyor bir süre daha ama sonra unutuyor". Bağırmak işe yarıyor yani. Sizin istediğinizi elde etmenize yarıyor, kullanışlı bir yöntem gibi. Onun için neden kullanışlı olmasın ki, hele ki daha önce bazı durumlarda işe yaradıysa, işe yarayan yöntemi seçmesi gayet normal. Düşünün, boyunuz en fazla bir metre, kas gücünüz ona göre, raflardan istediğinizi almak istiyorsunuz, hatta kasada bu ürünün ödenmesini, paranız yada kredi kartınız da yok. bunu sağlamak için daha önce işe yaramış, yetişkinlerin hayatında da işe yarayan bir yol biliyorsunuz. Ama yapmıyorsunuz. Normal olur muydu bu davranış? Şimdi ailenizin normlarından ve ona istediklerini elde etmek için kullanabileceği yeni araçların neler olabileceğinden bahsetmek ister misiniz. Çünkü ben oğlunuzun davranışının bahsettiğiniz şartlar altında normal olduğunu düşünüyorum. Eğer normları değerlendirmeden ona davranış kazandırmaya çalışırsak onu duygularını ifade etmemeye, içine kapanık olmaya teşvik etmiş oluruz. Bu da 33 çocuktan birinde görünen çocuk depresyonuna, yada duygularını ifade etmeden isteklerine ulaşma alışkanlığı sonucu ileride pasif agresif davranışlara, belki daha önemlisi sizinle olan paylaşımlarını kısıtlamasına kadar varan sonuçlar doğurabilir.
Kısacası diyorum ki, gerek toplumda, gerek aile içinde yada okul, akraba gibi dahil olduğumuz diğer küçük gruplarda davranışlarımız hakkında normlara ne kadar ihtiyacımız var ise, o durumun, anın ve kişinin normlarını değerlendirmeye de o kadar çok ihtiyacımız vardır. Anormal etiketlemesi, kişilerin gelişim, öğrenme, üretkenlik, mutluluk, sosyal ilişkiler vs. hayatının her alanını olumsuz etkileyen bir istismar çeşididir. Duygusal istismarın etkileri tüm istismarlar kadar derin, ve daha kötüsü, fiziksel izler bırakmadığından fark edilmesi bir o kadar zordur. Ve yine diğer istismarda olduğu gibi maalesef en çok aile içinde varlığını sürdürür.
Yani diyorum ki, normali değerlendirmeden önce durumun normlarına bir göz atmakta fayda var. Yargılamadan önce kişinin kendi şartları doğrultusunda anlamaya çalışmaya. Genel normlar açısından bakarsak hepimiz bir açıdan anormal çıkarız. Birde şu açıdan bakın, hepimiz biraz anormalsek, ve hepimiz bir arada çoğunluk edeceğimize göre; bu durumda anormal olmak son derece normaldir:)