Nöroterapi Nedir?
Yazar Ezgi Beyza Toprakçı • Psikolog • 10 Ocak 2020 • Yorumlar:
Günümüzden yıllar öncesinde toplumda cadıların lanetine uğradığı ya da kötü ruhların etkisi altına girdiği düşünülen kişiler vardı. Bu kişiler günümüzde hâlâ var olan psikolojik bozukluklardan herhangi birine sahiptiler. O dönemde bu kişilerin topluma kazandırılması veya kendisini tutsak alan kötülükten kurtulması gerektiği düşünülür ve bir rahip tarafından çeşitli işlemler uygulanırdı. Bu uygulamalar dinsel(büyüsel) içerikliydi. Zaman geçtikçe hastalıkların bireylerde tezahür etme biçimi de uygulanan yöntemler de farklılaştı. Bilimsel temele dayanan tedavi yöntemleri gelişti ve çeşitlendi. Günümüzde psikolojik desteğe ihtiyaç duyan bireylere ruh sağlığı çalışanları tarafından tedavi hizmeti veriliyor. Asırlardır bu amaçla uygulanan yöntemlerin hepsini ‘Psikoterapi’ olarak adlandırıyoruz. Ve kısaca ‘Ruhsal Tedavi’ olarak tanımlıyoruz.
Psikoterapi, psikolojik tedavi yöntemlerinin tüm spektrumunu kapsar ve sayısız stratejiye sahiptir. Psikoterapinin farklı yöntem ve stratejilerden faydalanabilen esnek bir yapıya sahip olmasının sebebi insanlar tarafından icra edilen ve temel nesnesi yine insan olan bir uğraş olmasıdır. Avusturyalı nörolog Sigmund Freud kendisine sorulan “Kaç terapi çeşidi vardır?” sorusuna “Ne kadar terapist varsa o kadar.” şeklinde cevap vermiştir(Güzel, 2009).
Günümüzde var olan terapi tekniği sayısı hâlen bilinmemekle birlikte 400 civarı olduğu tahmin edilmektedir. Bu terapi tekniklerinden biri de özellikle son yıllarda hızla gelişen ‘Nöroterapi’dir.
-
Nöroterapi Nedir?
Nöroterapi, kişinin kendi biyolojik durumu hakkında bilgi edinerek dış kaynaklara ihtiyaç duymadan kendi kendisini tedavi edebilmek için gerekli yaşamsal enerjiyi üretebileceğini savunan bir psikoterapi tekniğidir. Diğer terapi tekniklerinden farklı olarak hastalıkların belirtilerine değil nedenlerine odaklanır. Nöroterapi’ye göre bütün hastalıkların temeli beyin dalgaları ve nöronlar arası elektriksel aktivitelere dayanmaktadır. Ve insan bu nöronal faaliyetleri kontrol ederek hastalığına yön verebilir.
-
Nöroterapi’nin Tarihçesi
20. Yüzyılın başlarında beyin ve sinir fonksiyonlarının elektriksel aktivite ile yakından ilişkili olduğu bulgulanmıştır. Bu gelişme Alman psikiyatrist Hans Berger tarafından beyindeki elektriksel aktiviteyi görüntüleme çalışmalarının başlatılmasına yol açmıştır. 1924 yılında günümüzde nöroterapi uygulamalarında yaygınlıkla kullanılan EEG isimli görüntüleme cihazı Berger tarafından keşfedilmiştir(Bora,Yeni ; 2012). Bu gelişmeden 40 yıl kadar sonra Psychology Today gazetesinde Joe Kamiya tarafından yazılan alfa beyin dalgası deneyleriyle ilgili bir makale yayımlanmıştır. Bu makalede alfa dalgalarının kişiler tarafından kontrol edildiği takdirde stres ve stresle ilgili koşulları hafifletme imkânına sahip olduğu iddia edilmiştir. Bu makale ile nöroterapinin temelini oluşturan ‘ neurofeedback’ uygulaması benimsenmeye ve kullanılmaya başlamıştır.
3. Neurofeedback Nasıl Uygulanır?
İnsan bedeni değişen şartlara uyum sağlayacak yeterlilikte yaratılmıştır. Dışarıdan gelen uyarılara göre kendini yenileyebilir ve değişen şartlara adapte olma yeteneğine sahiptir. Örneğin üşüdüğümüzde hipotalamus, kan akışını hızlandırarak ve vücut ısısını arttırarak hayati organlarımızın ve merkezi sinir sisteminin soğuktan korunmasını sağlar. Kaslarımızın titremesi,dişlerimizin birbirine vurması, kış aylarında kilo tutma oranının daha fazla olması ve yağ kütlemizde artış görülmesinin sebebi ‘dengeyi korumak’tır. Vücudumuzun hayati dengeyi korumak için sahip olduğu mekanizmalar bir günde gelişmemiştir. Öğrenme yoluyla organizmamız tarafından zamanla kazanılmıştır. Neurofeedback uygulamaları temelde dengeyi sağlayacak yeni adaptasyon yollarının tekrarlı uygulamalar sonucu kazanılmasını içerir.
İnsanoğlu yaşamını sürdürürken hayati dengeyi(homeostaz) kurmak için kullandığı mekanizmaların ve bu mekanizmaların işleyişinin farkında değildir. Günlük hayattaki en ufak görevde bile çevremizdeki uyaranlar ile beynimiz arasında bir bilgi iletimi gerçekleşmektedir. Örneğin bir nesneye ulaşmak istediğimizde nesnenin konumu, boyutu, yönü, uzaklığı vb. uyaranlar duyu organlarımız tarafından duyumsanır ve sinirler aracılığıyla beyne iletilir. Beyin aldığı bilgilere uygun bir cevap oluşturur ve duyu organlarına yine sinirler aracılığıyla iletir. Bu olay elimizi nesneye götürene kadar geçen belki 1-2 saniyelik sürede defalarca kez tekrarlanır. Çünkü nesneye ulaşmak için elimizi uzatmaya başladığımızda elimizin nesneye göre konumu her santisaniyede bir değişmekte ve yeni bilgiler beyine tekrar iletilmektedir. Bu sürece feedback(geribildirim) döngüsü denilmektedir.
Neurofeedback kişinin kendi nörolojik durumu hakkında bilgi edinebildiği bir süreçtir. Özellikle otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilmekte olan fizyolojik fonksiyonlarının farkında olmayan birey, nörolojik geri bildirim cihazları sayesinde fizyolojik durumundaki anlık değişimlerini izleyebilir. Kişilerin kafa derilerine yerleştirilmiş algılayıcı aletler(elektrotlar) ile saptanan fizyolojik değişimler bir bilgisayara aktarılır. Beyinden gelen elektrik paternleri elektrotlar sayesinde ölçülmüş ve ekrana yansıtılmış olur. Bu sayede birey normal koşullarda farkında olmadığı değişimler hakkında hem görsel hem de işitsel sinyaller yardımıyla bilgi edinmiş olur. Bu süreçte beyne herhangi bir elektrik akımı veya uyarıcı madde verilmez.
Düşüncelerimizin, duyguların ve davranışlarımızın kökeninde beyinlerimizdeki nöronlar arasındaki iletişim vardır. Beyin dalgaları, birbirleriyle iletişim kuran nöron kitlelerinin senkronize elektriksel darbeleriyle üretilir. Beynimizdeki dalgalar, yaptığımız ve hissettiğimiz şeye göre değişir. Yavaş beyin dalgaları egemen olduğunda yorgun, durgun veya rüyada gibi hissedebiliriz. Coşkulu veya aşırı uyarıldığımızda ise yüksek frekanslı dalgalar hakimdir. Beyin dalgası hızı ‘Hertz’ cinsinden ölçülür. Saniyedeki devir sayısına göre yavaş, orta ve hızlı dalgaları tanımlayan bantlara bölünürler. Beyin dalgalarının sayısı hala tartışılmakla birlikte 4 temel beyin dalgasının var olduğu kabul edilmektedir. Bunlar Delta, Alfa, Teta, ve Beta dalgalarıdır.
-
Delta, “bilinç dışı” derin uyku durumudur. Bu dalgalar salınırken öğrenme gerçekleşmez. Beden kendini yeniler, büyür ve dinlenir.
-
Alfa, uykuyla uyanıklık arasındaki bir süreçtir. Dikkatin yoğun ancak bedenin gevşemiş olması gerekir. Uyumak için yatağa girdiğimizde hissettiğimiz hafif hipnoz durumunda alfa dalgalarının salındığını söyleyebiliriz. Alfa esnasında öğrendiklerimiz düzenlenir, iyi ve sakin hissederiz.
-
Teta, alfa durumundaki dikkatin yoğunlaşamadığı ve derin hipnoz yaşadığımız durumdur. Teta uyku durumu değildir. Korkularımızın, geçmiş anılarımızın ve endişemizin etkilediği dalgadır. Duygusal stres ya da beyin patolojilerinde bu dalganın frekansları incelenir.
-
Beta dalgaları, dikkat bilişsel görevlere ve dış dünyaya yöneltildiğinde salınır. Normal uyanıklık durumunda egemen olur. Beta, problem çözme, yargılama, karar verme veya odaklanmış zihinsel aktiviteyle meşgul olduğumuzda ortaya çıkan 'hızlı' bir etkinliktir.
Bazı beyin bölgelerinde aşırı uyanıklık, anksiyete bozuklukları, uyku sorunları, kabuslar, dürtüsel davranış, öfke / saldırganlık, ajitasyon ve kronik sinir ağrısıyla ilişkilidir. Bazı beyin bölgelerinde yetersiz uyarılar, depresyon türleri, dikkat eksikliği, kronik ağrı ve uykusuzluğa yol açar.
Beyin dalgaları bize duygusal ve nörolojik koşullarla ilişkili bilgi verir. Örneğin delta dalgasının bebeklerde uyanık haldeyken de salınması normaldir ancak yetişkin insanlarda uyanık haldeyken görülmesini beklemeyiz. Veya teta dalgalarının yüksek olduğu durumda dikkatin dağınık olduğunu söyleyebiliriz.
Beyin dalgaları keşfedildiği ilk dönemlerden beri bu dalgaları değiştirmek için çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Meditasyon ve yoga gibi yöntemler kişilerin daha dingin ve zinde hissetmek için alfa dalgalarını arttırması amacıyla ortaya çıkmıştır. Nöroterapi’de kullanılan Neurofeedback yöntemi de beyin dalgalarının izlenerek değişimlendiği bir tedavi tekniğidir.
Neurofeedback esnasında monitörde animasyon şeklinde kendi beyin dalgalarını izleyebilen bireye beyin dalgalarının şu an nasıl olduğu ve normal koşullarda nasıl olması gerektiği gösterilir. 30 dakika süren seanslar esnasında bireyin beyin dalgalarını olması gerektiği duruma uygun hâle getirebilmesi için denetim kazanması beklenir. Örneğin teta dalgalarını azaltması ya da beta dalgalarını arttırması gerekmektedir. Birey beyin dalgalarını doğru yönlendirdiğinde olumlu bir pekiştireç verilir(ses, görüntü, ödül vb bir uyaran). Bu süreç deneme- yanılma stratejilerine dayanır ve yönlendirme denetimi zamanla kazanılır.
4.Nöroterapi Yönteminin Kullanıldığı Durumlar
Nöroterapiye dayanan neurofeedback uygulamaları çok geniş bir hastalık yelpazesinde kullanılmaktadır. Epilepsi, stres yönetimi, kas gerginliği, çarpıntı, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, panik atak, depresyon, anksiyete, tikler, huzursuz bacak sendromu, hafif zeka geriliği, migren ve diğer baş ağrıları nöroterapi uygulamalarının kullanıldığı yaygın alanlardandır.
1995 yılında Rozelle ve Budzynski tarafından yapılan bir araştırmada 55 yaşında olan ve bir yıl önce CVA(inme) geçirmiş olan erkek hastaya 6 ay boyunca nöroterapi uygulanmıştır. Süreç sonunda konuşma akıcılığı, kelime bulma, denge ve koordinasyon, dikkat ve konsantrasyonda belirgin düzeyde iyileşme görülmüştür. Ayrıca depresyon, anksiyete ve kulak çınlaması büyük ölçüde azaltılmıştır. Bu araştırma nöroterapinin felç gibi ciddi ve tedavi edilmesi zor hastalıkların tedavisinde de kullanılabileceğini göstermiş oldu.
Nöroterapi beyin aktivitelerini kontrol edebilme yeterliliğine sahip herkeste kullanılabilen bir yöntemdir. Yaş grubu olarak sadece bebeklerde uygulanamaz.
5. Nöroterapi Hakkında Dikkat Edilmesi Gereken Diğer Hususlar
Nöroterapi uygulamaları psikologlar, psikiyatrlar, nörologlar tarafından yapılmaktadır. Ancak her psikoterapi tekniğinde olduğu gibi nöroterapi uygulayabilmek için de gerekli eğitimlerin alınması ve etik açıdan yeterli seviyeye gelinmesi gerekmektedir.