Obezite ve Tedavisi
Yazar Cemal Kara • Genel Cerrah • 4 Kasım 2017 • Yorumlar:
Uzun zamandır olumsuz etkileri bilinse de yağ dokunun fazla olduğu vücut yapısı olarak kabul edilen obezite son yıllarda artık bir hastalık olarak kabul edilmeye başlandı. Peki nedir obezite? Vücut kitle indeksi (VKİ) 30 ve üzeri obez olarak kabul edilmektedir. Her ne kadar Dünya Sağlık Örgütü ( World Health Organization – WHO ) VKİ 40’ın üzerini ayırmasa da pratikte bazı kliniklerde 50 ve üzeri değerler süper obez olarak tanımlanmaktadır. Bununla beraber bazı Asya ülkelerinde obzezite sınırı daha da aşağıya çekilmektedir. Örneğin Çin 25 kg/m2 Japonya 28 kg/m2’nin üstünü obez olarak kabul etmektedir. İkinci dünya savaşından sonra sosyo-ekonomik hızlı gelişim beraberinde obezite sıklığında da logaritmik artışla sonuçlandı. Sosyo-ekonomik gelişmişlik haritasına bakıldığında obezite sıklığı hakkında da kabaca fikir edinilebilir (Resim1). Günümüzde ise tam bir toplum sağlığı sorunu haline gelmiştir. Amerikan Tıp Derdeği obeziteyi 2013 yılında bir hastalık olarak sınıflandırmıştır. Nüfusunun üçte biri obez olan ABD’de kilolu olanların oranı %60’ları bulmaktadır. Günümüzde 90 milyondan fazlası ABD’de olmak üzere tüm dünyada 500 milyondan fazla insanın obez olduğu bildirilmektedir. Bu sayıya her yıl 35 milyondan fazlası eklenmektedir. ABD’de son 40 yılda %5 den %20’lere kadar çıkan dört katlık artış mevcuttur. Türkiye’de ise 2010 verilerine göre obezite oranı yaklaşık %17 düzeyindedir. Obezite ülkemizde de bir toplum sağlığı sorunu haline gelmiştir. Sağlık bakanlığı tarafından 2010 yılında obezite ile mücadele programı uygulamaya konulmuştur. Obezitenin ciddi bir sağlık sorunu olmasının temelinde pek çok komplikasyona neden olması yada pek çok hastalığa zemin oluşturması yatar (Tablo 1). Tablo 1: Obezitenin neden olduğu ya da katkıda bulunduğu durum Kalp damar Sistemi İskemik kalp hastalığı Anjina Myokart iskemisi (Kalp krizi) Konjestif kalp hastalığı Hipertansiyon Yüksek kolesterol seviyesi Derin ven trombozu (Kan pıhtı oluşumu) Pulmoner emboli Endokrin ve Üreme Diyabet (Şeker Hastalığı) Polikistik over sendromu Mensturual bozukluklar (Adet düzensizlikleri) İnfertilite (Kısırlık) Hamilelikte artan komplikasyonlar Doğumsal bozukluklar İntrauterin ölüm (Ölü Doğum) Nöroloji İnme Migren Demans İntrakranial hipertansiyon Multiple skleroz Psikiyatri Depresyon Sosyal izolasyon Dermatoloji Strialar Akontozis nigrikans Lenfödem Selülit Hirşutizm İntertigo Gastrointestinal Gastroözefageal reflü Karaciğerde yağlanma Kolelitiyazis (Safra taşı oluşumu) Kanser oluşumunda artış Meme Over Özefagus Kolon ve rfektum Karaciğer Pankreas Safra kesesi Mide Endometrium Serviks Prostat Böbrek Multiple myelom Non Hodgin lenfoma Solunum Obstruktif uyku apnesi Obezite hipoventilasyon sendromu Astım Romatoloji ve Ortopedi Gut Mobilizasyon kısıtlılığı Osteoartrit Sırt ve bel ağrısı Üroloji ve Nefroloji Erektil disfonksiyon Üriner inkontinans Kronik böbrek yetmezliği Hipogonadizm Gömülü penis Cinsel işlev bozukluğu Tüm bu sorunlar obeziteyi ölüm nedenleri arasında da üst sıralara taşımaktadır. Yeni yapılan çalışmalar ABD’de özellikle beyaz kadınlarda ölümlerin yaklaşık %20’sinin obeziteye bağlı sorunlardan kaynakladığını göstermektedir. Tüm toplum baz alındığında ise tütün kullanımından sonra en sık ölüm nedenidir. Tüm bunlar neden bazı yazarların “çağımızın vebası” terimini kullandığını açıklamaktadır. Obezite ve neden olduğu ek sorunlar ülkelerin sağlık sistemlerine ciddi yük getirmektedir. 2010 yılı verilerinde ABD’de yıllık ortalama sağlık harcamaları incelendiğinde obez hastalar için obez olmayanlara göre altı kat fazla harcama yapıldığı ve yıllık ortalama maliyetin 3500 dolar cıvarında olduğu görüldü. 2005 Yılında 87 milyar dolar ile sağlık harcamalarının yaklaşık %9’na neden olan obezite kaynaklı sorunlar için, 2010 yılında ise toplam sağlık harcamalarının %21’i ne denk gelen 190 milyar dolar harcandı. Ülkemizde net veriler olmasa da yüzdelerin benzer olduğu düşünülebilir. Ülkemizide artık daha fazla ilgilendiren bu sorun için Sağlık Bakanlığı tarafından “Obzeite İle Mücadele Programı” 2010 yılında uygulamaya konuldu. Mücadelenin temelinde ve önceliğinde halk sağlığı açısından obezitenin nedenlerini ortadan kaldırmak vardır. Yaşam tarzının değiştirilmesi, öncelikle beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi ve daha fazla egzersiz yapılması ile başlar. Bunların kalıcı olabilmesi için genç nesle yönelik çalışmalar çok daha önemlidir. Mücadelenin diğer yönü ise mevcut obezlerin tedavisidir. Diyet ve egzersiz ile işe başlansa da bunların tek başına başarı şansı çok düşüktür. VKİ arttıkça bu başarı daha da azalır. Medikal tedavi yöntemleri üzerine yoğun araştırmalar yapılsa da henüz net başarı elde edilememiştir. Obezitenin tedavisi için çeşitli endoskopik yöntemler önerilse de bu çalışmalar henüz istenen noktadan çok uzakta. Gastrik balon uygulaması oldukça yaygınlaşan bir yöntemdir. Düşük komplikasyon oranları, kolay uygulanabirliği işlemi cazip bir seçenek haline getirmektedir. Pek çok firma farklı özellikler taşıyan bir çok ürün piyasaya sürüldü. Fakat balon çıkarıldıktan sonra çoğu hastanın tekrar aşırı beslenmeye başlayarak verilen kiloları fazlasıyla geri almaktadırlar. Diğer taraftan süper obez hastalarda cerrahi öncesi uygulamayla VKİ azaltılarak ameliyatında komplikasyon oranlarında azalma sağlanabilir. Yine ameliyat olamayacak hastalarda da rahatça kullanılabilir. Cerrahi açısından ise son yirmi yılda ivme kazanan ve giderek daha sık uygulanmaya başlayan yöntemler geliştirilmiştir. Yöntem konusunda altın standart oluşmadığı gibi çok uzun vadeli sonuçlar henüz yayınlanmadı. Cerrahi sonrası hastalar kilo vermekle beraber hemen ameliyatın birinci haftasında diabet ve hipertansiyonda ciddi düzelme izlenmektedir. Bu düzelme neredeyse her türlü cerrahi sonrası gözlenebilmektedir. Bu düzelme metabolik cerrahi için dayanak noktası olmaktadır. Obeziteyle beraber Fakat unutulmamalıdır ki cerrahi tedavi tek başına yeterli değildir. Hastanın hayat tarzında da değişiklikler gerektirir. Ülkemizde bu ameliyatlar yurt dışına oranla çok daha düşük maliyetlerde yapılmaktadır. Ülkemizde net veriler olmasa da yurt dışında yapılan çalışmalarda opere olan hastalarda yıllık yaklaşık 2500 dolar kadar tasarruf sağlandığı bildirilmektedir. Dolayısıyla ilk ameliyat maliyetinin yüksek gözükmesine rağmen orta ve uzun vade de ekonomik açıdan da sağlık finansmanını sağlayıcı açısından oldukça karlıdır. Tüm bu ekonomik ve epidemiyolojik verilerden ve istatistiklerden çok daha önemlisi hastaların hissettikleri ve yaşamlarında ki meydana gelen inanılmaz değişikliklerdir. Ameliyat sonrası kontrole gelen hastalar “yeniden doğmuş, toplumla ve kendisiyle barışık bambaşka bir hayata başladıklarını, artık çocuklarıyla oynayıp gezebildikleri” söylemektedirler. Tüm bu veriler ışığında obezite ile mücadelenin ayrılmaz bir parçası olan cerrahi için mutlaka teşvik edici politikalar uygulanmalıdır.