Obezite
Yazar Sinan Korkmaz • Aile Hekimi • 7 Ağustos 2018 • Yorumlar:
Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu, boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının olması gereken düzeyin üstüne çıkmasıdır.
Günlük alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, ya da alınan enerjiye göre yeteri kadar hareket edilmediğinde harcanamayan bu enerji vücutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır. Buna paralel olarak, günümüz teknolojisindeki gelişmeler, yaşamı kolaylaştırmakla birlikte, günlük hareketleri önemli ölçüde sınırlamıştır.
- Hiçbir şey yemediğim halde kilo alıyorum!
- Su içsem yarıyor!
- Gebelikte aldığım kiloları bir türlü veremiyorum!
- Ağzım bir türlü boş durmuyor!
- Yemek yemek ne kadar keyifli ya!
- Aslında iştahım az ama stresten dolayı yiyorum!
Size bu cümlelerden hangisi tanıdık geliyor? Bunlar, bizim en fazla muhatap olduğumuz cümlelerdir. Acaba fazla kilolu musunuz yoksa obez mi? Ya da normal aralıkta olmanız herşeyin yolunda olduğunu mu gösterir? İlk başta internet sitemizde bulunan VKI( Vücut Kitle İndeksi) ile bir hesaplama yapın. Bunun sonucuna göre vücut kitle indeksi;
18.5 kg / m²'nin altında olanlar Zayıf
18.5-24.9 kg / m² arasında olanlar Normal kilolu
25-29.9 kg / m² arasında olanlar Fazla kilolu
30-39.9 kg / m² arasında olanlar Obez (şişman)
40 kg / m²'nin üzerinde olanlar. İleri derecede obez
Danışanların vücut kitle indeksini hesapladıktan sonra bu aralıklardan hangisine tekabül ediyorsa ona göre bir yol haritası çizilir. Diğer bir konu ise bölgesel yağlanma durumu. Aynı cinsiyette, aynı yaşta, aynı beslenme ve yaşam tarzı olan iki kişinin genetik hastalık eğiliminin de eşit olduğunu farz edelim. Bu kişilerden biri genel olarak kilolu olsun diğeri de aynı kiloda olsun ama göbek kısmı daha yağlı olsun.
Bu kişilerden göbek kısmı daha yağlı olan kişinin kalp-damar, felç, diyabet, geçirgen bağırsak sendromu gibi hastalıklara yakalanma riski daha yüksektir. O zaman yukarıda ki VKİ ye göre normal aralıkta olsanız dahi göbek yağlanması varsa hastalıklar açısından risk taşıyorsunuz demektir.
Kilo vermek için insanlar bazen son derece riskli yolları tercih ediyorlar. Mide küçültme (tüp mide operasyonu) midenin bir bölgesinden salgılanan enzimlerin artık salgılanamaması ve mideden emilmesi gereken besinler için eksiklik riski içermektedir.
Yine bu ameliyatla birlikte mideye uygulanan kelepçe ameliyatları da ani kalori kısıtlaması vb gibi sonuçlar doğurabiliyor. Bölgesel olarak uygulanan lipoliz de ayrı bir risktir. Biliyoruz ki yağ hücreleri çok fazla oranda ağır metal barındırır. Soğuk lipoliz ile önce o bölge ısıtılır sonra soğutulur, böylece apopitoz dediğimiz yağ hücrelerinin ölümü gerçekleşir.
Bu sırada hücre içindeki ağır metal kana karışır ve beyin, eklem, bağırsak duvarı gibi birçok yere saldırır. Bu başka sağlık sorunlarının kapısını açacaktır. Bu ve benzeri hiç bir yöntemle obeziteye bütüncül yaklaşma olamaz ve bu yüzden geçicidir. Bağırsak geçirgenliği düzeltilmeden, hormon dengesi sağlanmadan, beslenme, uyku, egzersiz farkındalığı oluşturulmadan uygulanan bu yöntemler risk taşır ve bedensel travmalar bizim “bozucu odak” dediğimiz olumsuz frekanslara yol açabilir. Bedene ne kadar az müdahale edilirse ve danışan, motivasyonuyla sürece ne kadar katılırsa başarı o kadar kalıcı olacaktır.
Peki nasıl kilo verebilirsiniz . Her bir danışanın kilo almasına neden olan farklı faktörler vardır.Bunun için kişilerin kilo almasına neden olan faktörlerin ortadan kaldırıldığı uygun bir yol haritasına ihtiyaçları vardır. Yani birçok rahatsızlıkta yapıldığı gibi tedavi biricikleştirilir.
Burada şu basamakları takip edilir.
-
Mizaç tipi tespit edilerek kişinin yeme dürtüsü altındaki nedenler belirlenir. Bununla nasıl motive olacağını, ayrıca kadim bedensel mizaca göre bedenin sıvı, sıcak, soğuk ihtiyacı belirlenir.
-
Biorezonans cihazı ile nabız muayenesi yapıp tüm organ ve sitemler taranır. İyi bir tıbbi öykü ile hormon, sindirim sistemi, toksisite, psikolojik semptomlardan hangisi veya hangilerinin olduğuna göre tedavi planlanır. Biorezonas uygulaması bu süreçte hem tarama hem terapi açısından önemli enstrümanlardandır.
-
Vücudumuzun makro toksin atma yolu üç tanedir; Terleme, İdrar ve Dışkılama. Bunlar düzenli olmadığında sadece kilo problemi değil ileride bir çok kronik hastalığın da habercisi konumundadırlar. Kabızlığı veya tiroid rahatsızlığı olan çoğu danışanımızın bu problemlerini çözüyoruz. Toksisite bir çok danışanlarda olduğu için detox mutlaka yapılır.
-
İştahı açık olan danışanlara kulak akupunkturu, karbonhidrat düşkünlüğü olan danışanlara ise biorezonans ile şeker silme işlemi uygulanır.
-
Kilo sorunlarına sebep olan iki önemli faktör; anormal derecede düşük metabolizma ve sessiz inflamasyondur (iltihaplanma). Danışanların nöralterapi ile hem detoxu desteklenir, hem asidozu azaltılır hem de mikrodolaşım üzerinden metabolizmayı hızlandırılır. Önemle vurgulamak isteriz ki, mikrodolaşımı (hücresel dolaşım) desteklemeyen hiçbir sağaltım kalıcı olamaz.