OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK
Yazar M. Ozan Kiki • Psikiyatrist • 19 Aralık 2016 • Yorumlar:
Sıkıntı yaratıcı ve tekrarlayıcı düşüncelerin bulunması ve bu düşünceleri uzaklaştırmak için bazı davranış kalıplarının yerine getirilmesi şeklinde gözlenen tabloyu tanımlamak için “Obsesif Kompulsif Bozukluk” tanısı kullanılır.
Hastalığın iki aşaması vardır. Birinci aşamada obsesyonlar bulunur, ki bunu “takıntılı düşünceler” olarak çevirebiliriz. Diğer düşüncelerden farkı her zaman emin olamama ve “acaba …?” şeklinde giden cümlelerle birlikte görülmesidir. Örneğin “acaba bana hastalık bulaşır mı”, “acaba kapıyı açık unutmuş muyumdur”, “acaba çocuğuma zarar verir miyim, intihar eder miyim” “acaba aklıma gelen şeylerden dolayı suçlanır mıyım, günahkar mıyım” vs.
İkinci aşamada kompulsiyonlar bulunur. Bunlar obsesyonları zihinden uzaklaştırmak ve sıkıntıyı azaltmak için kullanılan eylemlerdir. Bunlar dışarıdan fark edilip edilmemesine göre açık ve örtülü olarak iki çeşitte olabilirler. Örneğin, kirlenme endişesinden dolayı normalden çok fazla el yıkamak açık kompulsiyon iken, zihne gelen kötü düşünceleri uzaklaştırmak için dua etmek ya da sayı saymak örtülü kompulsiyon olarak sınıflandırılır.
Bazen bu kompulsiyonlar ritüeller şeklinde olabilir. Yirmiye kadar sayı sayarak el yıkama, ya da bu takıntılı davranışları belli bir sıraya koyma gibi.
Obsesif Kompulsif Bozukluğun bazı türleri vardır. Kirlenme-bulaşma, emin olamama-kontrol etme, biriktirme, düzen-simetri, zarar verme, zihinsel takıntılar ( kutsal varlıklara küfür düşünceleri, aileden biriyle cinsel ilişkiye girme düşünceleri, eşcinsel olduğu yönünde düşünceler). Bu hastalığın biyolojik temelleri tam olarak açıklığa kavuşmamış olsa da bu türlerin her birinde beynin farklı bir bölgesinde aşırı aktivite saptanmıştır.
Ortak özellik olarak her bir türde mükemmel olmama ve tamamlanmamışlık hissinin eşlik ettiği söylenebilir. Yine bu kişilerde mizaç özelliği olarak mükemmeliyetçilik, yüksek ahlaki değerler ve beklentiler, katı ve acımasız bir yargılama sistemi dikkati çeker. Yani kişiler çoğunlukla hem kendilerine hem de başkalarına karşı “ya hep ya hiç” mantığıyla hareket ederler. Kazayla sebep olunan olumsuz bir sonuçla ilgili kendilerini eleştirirken fazla acımasız davranırlar. Hatta olumsuz bir sonucu engelleyemediklerinde kendilerini bu sonuca yol açmış olarak görebilirler, bu konuda kendilerini suçlayabilirler.
Ayrıca kişinin bu hastalığın farkında olup olmaması açısından da hastalık ikiye ayrılır. İç görüsü az olan tipte kişi düşüncelerindeki ve davranışlarındaki aşırılığın farkında değildir, bunları normal olarak değerlendirir. Bu durumda beraber yaşadığı ya da çalıştığı kişiler durumu fark edip kişiyi hekime yönlendirebilir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk kadınlarda ortalama 22 yaşlarında, erkeklerde ortalama 15 yaşlarında başlar. Vakaların dörtte birinde çocukluk çağından itibaren hastalığın belirtileri gözlenebilir. Bazı vakalarda hastalığa tikler eşlik edebilir. Kronik bir seyir söz konusudur ve kendiliğinden düzelme çok nadirdir. Stresli yaşam olayları ile belirtilerin şiddetinde artış görülebilir.
Tiklerin eşlik ettiği tip ve toplama-biriktirme tipi, tedavilere diğerlerine oranla daha dirençlidir.
TEDAVİ
Tedavide Bilişsel Davranışçı Terapi en sık kullanılan ve etkisi araştırmalarda en iyi gösterilebilmiş olan terapi yöntemidir. Öncelikle kişideki gerçek dışı zihinsel çarpıtmalar ortaya konur. Bunlar genellikle “abartılmış tehdit algısı”, “kesinlik arayışı-belirsizliğe tahammülsüzlük”, “abartılmış sorumluluk duygusu” gibi konulardır. Daha sonra hastalığın seyri esnasında oluşan ve zamanla gerçek dışı düşünce ve davranış kalıplarının oluşmasını sağlayan mekanizmalara odaklanılır. Örneğin kişi yıllardır her tokalaşma sonrasında hastalık bulaşacağı düşüncesiyle ellerini yıkamışsa, ya da çocuğunu bıçaklayabileceği düşüncesi her zihnine geldiğinde bıçakları saklamışsa; zihin ister istemez bu düşüncelerin verdiği sıkıntının geçmesinin tek yolunun bu kompulsiyonları yerine getirmek olduğu fikrine kapılacaktır. Bunu, sigara içmemenin verdiği sıkıntıyı azaltmanın tek yolunun sigara içmek olduğu şeklinde bir yerleşik inancı olan sigara bağımlısının durumuna benzetebiliriz. Terapinin temel işlevi de işte bu zihinsel kodlamaları kırmak ve değiştirmek şeklinde ortaya çıkar.
Hastalığın ağırlığına göre hekim bazen terapiye ilaç tedavisi eklemeyi düşünebilir.