Obsesif-Kompulsif Bozukluk
Yazar Ozan Pazvantoğlu • Psikiyatrist • 8 Ocak 2017 • Yorumlar:
Obsesif-Kompulsif Bozukluk, toplumda “takıntı hastalığı” olarak da bilinen bir kaygı bozukluğudur.
En temel belirtileri, hastanın zihnine kontrolü dışında giren ve kendi çabasıyla zihninden
çıkaramadığı düşünceler (takıntı, obsesyon, bakınız; merak ettikleriniz => obsesyon), imgeler,
dürtüler ve bunların neden olduğu davranışlar (kompülsiyon, zorlantı) dır. Yaşam boyu yaygınlığı
%2-3’tür. Kadın ve erkeklerde hemen hemen eşit oranda görülür. Ortalama başlangıç yaşı 20’li
yaşların başlarıdır.
Daha önce “kaygı bozuklukları” nın bir alt türü iken son sınıflandırma sisteminde (DSM-5) ayrı bir
bozukluk olarak belirtilmiştir. Çeşitli alt tipleri olan bu bozukluğun en sık karşılaşılan tipleri “mikrop,
kir bulaşma” ve “bir işi, eylemi yapıp yapmadığından emin olamama” obsesyonlarının olduğu alt
tiplerdir. Hastalar, bu takıntılı düşüncelerin yarattığı kaygıyı ortadan kaldırmak için bazı
davranışlar gerçekleştirirler. Örneğin, kirli olduğunu düşündüğü bir yere dokunan bir hasta
defalarca ve dakikalarca ellerini yıkayabilir. Evinden çıkarken ocağı kapatıp kapatmadığından,
ütünün fişini çekip çekmediğinden emin olamayan bir hasta tekrar tekrar bunları kontrol edebilir.
Bu davranışların sayısı ve yoğunluğu arttıkça bireyin günlük yaşamı önemli derecede
etkilenecektir.
Daha sık görülen bu obsesyonlar dışında aşağıdaki obsesyonlara da rastlanır.
– Düzen-simetri obsesyonları: Bu tür obsesyonu olan kişiler her şeyi tamamen doğru bir şekilde
ve her zaman aynı biçimde düzenlemeye çalışırlar. Birilerinin eşyalarına dokunmasına veya
karıştırmasına direnç gösterirler. İstedikleri düzene ulaşmak için saatlerini harcayabilirler.
– Sayı sayma obsesyonları: Bu obsesyonlara sahip bireyler düşündükleri ya da gördükleri sayıları
saymaktan kendilerini alamazlar. Ellerin belirli sayıda sabunlanması, tek ya da çift sayılı ev ya da
otomobillerin uğursuz kabul edilmesi gibi.
– Dinsel obsesyonlar: Bu tür obsesyonlar kişinin zihnine çoğunlukla ibadet yaparken takılır.
Örneğin, namaz sırasında akla gelen küfürler, kutsal kavramlara kötü sözler söyleme-küfretme,
abdestin sürekli olarak bozulduğunu düşünme gibi. Bu durumda sık sık duaları tekrarlar ve
ibadetim kabul olmadı mı kaygısıyla tekrar tekrar namaz kılabilirler.
– Zarar verme/saldırganlık obsesyonları: Bu kişiler yapmayacaklarını bilseler bile özellikle
sevdikleri birine zarar vermekten korkarlar ve bu kaygılarını engelleyemezler. (örneğin, “acaba
bıçağı alıp çocuğuma batırır mıyım” gibi). Bu korkuyu hafifletebilmek için bazen belirli eylemleri
belirli sayıda yaparlar ya da zarar vermesi olası nesneleri (bıçak gibi) kilit altında tutarlar.
Obsesif kompulsif bozukluğun tedavisinde ilaçlar (antidepresanlar, bazı antipsikotik ilaçlar vd.) ve
psikoterapi kullanılır. Bunlar bir arada kullanıldığında tedavinin başarı oranı ve kalıcılığı artacaktır.
En sık kullanılan psikoterapi yöntemi bilişsel-davranışçı terapidir.