OKB (Obsesif Kompülsif Bozukluk) – Takıntı hastalığı
Yazar Kumru Şerifova • Çocuk Psikiyatristi, Psikiyatrist, Psikolog, Çocuk Psikiyatristi, Nörolog, Psikiyatrist, Psikiyatrist, Psikiyatrist, Psikolog, Psikolog, Psikiyatrist, Psikiyatrist, Çocuk Psikiyatristi, Psikolog, Psikiyatrist, Psikiyatrist • 19 Eylül 2016 • Yorumlar:
OKB nedir?
OKB, obsesyon yani takıntılı düşünce, fikir ve dürtüler ile kompulsiyon yani yineleyici davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşan bir ruhsal rahatsızlıktır (TPD, 2016). Bu rahatsızlık hayat kalitesini düşürür, iş, okul, özel hayatla ilgili ciddi sıkıntılara neden olur, hatta bazı durumlarda kişinin hayata devam etmesini zorlayabiliyor.
Obsesyon nedir?
Kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünce, fikir ve dürtülerdir. Kişinin isteği dışında gelirler, kişi tarafından mantıkdışı olarak değerlendirilirler ve yoğun sıkıntı ve huzursuzluğa yani anksiyeteye neden olurlar (TPD, 2016). Tipik obsesyonlara örnek verecek olursak bunlar birilerine zarar verebilme dürtüleri, aile üyeleri dahil; tekrarlayan cinsel dürtüler ve düşünceler; kirlenme, mikrop kapma, bulaşıcı hastalığa, enfeksiyona yakalanma ve bulaştırma korkusu; sürekli bir şeyleri yanlış yapabilme düşüncesi, dine karşı çıkma, küfür etme, kafir olma korkusu; çok önemli olan bir şeyleri kaybetme korkusu; simetri ve düzen konusunda endişelenmektir. Obsesif düşünceler, imgeler, dürtüler, istekler hastada hoş olmayan hisler uyandırabiliyor ve bu hisler anksiyete, bıkkınlık, tiksinti, depresyon, ve suçluluk hissine sebep olabiliyor. Hastanın beynini kurcalayan bu obsesyonlardan kurtulmak, ve ya nötr hale getirmek isteği genelde çok kuvvetli oluyor, ve ya hasta sadece obsesyonlarından kaçıp kurtulmayı seçiyor. Bu yüzden hasta ritüel ve kaçınma davranışı sergiler.
Kompulsiyon Nedir? Ve kaçınma davranışı nedir?
Obsesyonların neden olduğu yoğun sıkıntı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak üzere yapılan yineleyici davranış ve zihinsel eylemlerdir (TPD, 2016). Kompülsif davranış genelde aşırı fazla olur, insanlar tarafından fark edilir; ve aynı zamanda belli bir tutumla veya kişinin kendince geliştirdiği kurallarla kendini gösterir. Kompulsiyonlar genelde obsesyonların neden olduğu rahatsızlıkları, depresyonu, suçluluk duygusunu, gerginliklerini azalta bilmek için kişinin geliştirdiği ritüeldir. Genelde hastaların çoğu davranışlarının aşırı olduğunun farkına varbiliyorlar. Yaygın kompulsiyonlar şunlardır:
Tekrar tekrar yıkanma, duş alma veya ellerini yıkama
El sıkışmayı veya kapı tokmağına dokunmayı reddetme
Kilit, ocak gibi şeyleri sürekli kontrol etme
Rutin işleri yaparken içinden veya yüksek sesle sürekli sayı sayma
Sürekli bir şeyleri belli bir biçimde düzenleme
Belirli bir sıraya göre yemek yeme
Genellikle rahatsız edici olan, akıldan çıkmayan ve uykuyu bölen kelimelere, görüntülere veya düşüncelere takılıp kalma
Belirli kelimeleri, cümleleri veya duaları tekrarlama
İşleri belirli bir sayıda yapma ihtiyacı
Değeri olmayan şeyleri toplama veya biriktirme.
İlaveten bu kişiler yukarıda not edilen kompulsiyonlardan farklı olarak başka metotlar geliştirebiliyorlar, örneğin kaçınmak gibi. Bu kişiler obsesyonlarını tetikleyebilecek her türlü olaydan kaçınabiliyorlar. Bu davranışların tipik örnekleri genel tuvalet kullanamama, keskin objelere dokunamama vs.
Kompülsif davranışlar, geliştirilmiş bilişsel ritüeller, ve kaçınma davranışları geçici olarak obsesyonların neden olduğu endişeyi azaltır. Bu davranış ve ritüellerin kısa süreli rahatlama getirmesi hastanın bu stratejileri adet haline getirip sürekli tekrarlamasına sebep oluyor. Kişiler bu davranış ve ritüellere o kadar alışırlar ki, yaptıkları davranışları ve ritüelleri yapmasalar da sorun olmayacağını düşünmek bile zor olabiliyor onlar için. Maalesef bu sebeplerden hiç bir zaman hipotezlerinin yanlış oluğunu test edemiyorlar. Obsesyonlara bağlı olarak kompulsiyonlar sık sık veya nadiren görülebiliyor.
OKB ne kadar ciddi bir rahatsızlıktır?
OKB’in şiddeti orta veya ağır arasında değişe biliyor. Bazı kişilerde orta derece obsesyonlar vardır ki bu küçük sorunlara neden olur ve insanlar tarafından fark edilmez. Ama bazı kişilerde çok ciddi hal alır, insanları ve kendini rahatsız edecek kadar şiddetli olabiliyor. Bu durumda artık şiddetli OKB söz konusudur ve kişinin hayat kalitesini etkilediği için tedavi gerektirir.
OKB ne kadar sıklıkla görülür?
OKB önceleri nadir olarak görülen bir hastalık olarak kabul edilmesine karşın son yıllarda yapılan araştırmalarda hiç de nadir olmadığı belirlenmiştir. Büyük toplum kesimlerinde yapılan araştırmalarda OKB’nin her 100 kişiden 2-3’ünde görüldüğü saptanmıştır (TPD, 2016). İlaveten bir çok hasta bu problemi gizli kapalı yaşayabildiği için o kişileri istatiksel olarak hesaba katamıyoruz.
OKB hangi yaşlarda başlar ve kimlerde daha sık görülür?
OKB genelde ergenlik ve ya erken erişkinlik döneminde ortaya çıkar, ama bazen çocukluk çağı obsesyonlarıyla da karşılaşabiliyoruz. Kadınlarda ortalama 22-23 yaş, erkeklerde ise 16-17 yaşta ortaya çıkar. OKB tedavi olunmazsa artan ve azalan semptomlarla kronik hal alır. Kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda gözükmektedir.
OKB için en mükemmel tedavi şekli nedir?
Son yıllarda OKB tedavisi dramatik bir şekilde gelişti. OKB tedavisinde ilaçlar dahil bir çok yöntem kullanılabiliyor. İlaçlarla beyinde salgılanan serotonin düzeyini artırarak tedavi ediliyor. OKB için terapi olarak davranış terapisi (maruz bırakma) ve bilişsel terapi kullanılıyor.
Bilişsel Terapi - Obsesif hastalar kaygı verici düşünceler ile bu düşüncelerden kaçarak ve kaçınarak başa çıkmaya çalışırlar. Ne var ki düşüncelerden kaçmaya çalıştıkça bu düşünceler daha da artmakta ve böylelikle kısır bir döngü oluşmaktadır. Davranış tedavilerinde amaç hastayı kaygı veren ve kaygı oluşturduğu için kaçma ve kaçınma davranışlarına neden olan düşüncelerle [obsesyonlar] karşı karşıya getirmek ve bu karşılaştırmanın oluşturduğu kaygıyı azaltmak için devreye giren tekrarlayıcı davranışları [kompulsiyonlar] engellemektir. Hedef rahatsızlık veren düşüncenin oluşturduğu kaygıyı söndürmek ve alışma durumunun oluşmasını sağlamaktır. Bu şekilde yapılan tedaviye alıştırma tedavileri adı verilir.
Bilişsel tedavilerde ise amaç rahatsız edici düşüncelerin oluşturduğu sorumluluk algısını azaltmaktır. Sorumluluk biçiminde bir algılama olmadığında hastalar akla gelen rahatsızlık verici düşünceleri yansızlaştırmak ve etkisiz kılmak için tekrarlayıcı davranışlar gösterme ihtiyacı hissetmeyeceklerdir. Amaç düşünceleri gerçek gibi algılamayı azaltmaktır. Bu nedenle tedavide tehdit tehlike ve aşırı sorumluluk algılarının ne oranda gerçekçi olduğu ve hangi düşünce hataları sonucu abartılı tehdit ve tehlike algılarının ortaya çıktığı hasta ile birlikte araştırılır. Bilişsel hataların belirlenmesinden sonra yeterince işlevsel olmayan bu düşüncelerin daha gerçekçi ve işlevsel olanları ile yer değiştirmesi sağlanır. Düşüncelerinin bir felaketle sonuçlanacağını düşünen hastalardan bu düşünceleri durdurmak yerine özellikle akla getirmeleri istenmekte ve ardından korkulan sonuçların oluşmadığını görmeleri tedaviye uyum sağlamakta önemli yararlar oluşturmaktadır.
Bilişsel ve davranışçı terapiler hem hastalığın tedavisinde hem de özelikle nükslerin önlenmesinde çok önemli bir yer tutmakta, tedavide bazen tek başlarına bazen de ilaç tedavileri ile birlikte kullanılabilmektedirler.