OKUL FOBİSİ ÇİFT TARAFLIDIR
Yazar İdil Saliha Küntüz Duran • Psikolog • 30 Haziran 2017 • Yorumlar:
Okulların başlaması ile birlikte, özellikle anaokulu ve ilk okul döneminde yaşanabilen okul fobisi, ayrılık anksiyetesi de sıkça duyulmakta. İlk bir kaç hafta yaşanabilecek uyum sorunundan bahsetmiyoruz aslında burada. Okula gitmek istemeyen, fiziksel bir hastalık olmadığı halde sabahları karnı, başı ağrıyan, mutsuz ve gözleri yaşlı bir şekilde derslere girmeyi reddeden, hatta ağlama ve öfke krizleri yaşayan çocuklar, ve tabi ki okulda kaygılı gözlerle bekleyen annelerden bahsediyoruz. Katta, kapı önünde durmalarına izin verilmeyince, okulun kimsenin bile bilmediği bölmelerinden içeri sızabilecek kadar kaygı dolu anneler, ebeveynler.
Çocuk bembeyaz bir sayfa gibidir. Evde, ortamda ne varsa alır, emer; buna annenin, babanın hatta aile büyüklerinin kaygıları, öfkeleri, korkuları da dahildir. İşte bu noktada bir kısır döngü başlıyor. Okul fobisinin altında yatan en büyük neden de ailedeki ayrılma anksiyetesinin, bağımlılığın çocukta can bulmasıdır, çünkü bu süreç çift taraflıdır.
Aşırı korunan, fanusta büyütülen, her zaman her istediği olan, "hayır" ı kabul etmeyen, sorumluluk almasına, bağımsızlaşmasına izin verilmeyen, her adımı büyük bir telaşla takip edilen bu çocuklar, okula başladıklarında kendilerini çok savunmasız ve yalnız hissederler.
Çünkü tek yıldızın onlar olmadığını ve yeri geldiğinde göz yaşlarının fayda etmediğini gördüklerinde, düştükleri anlam veremedikleri boşluk ile güvensiz hissederler. Evde ya da okulda onları bekleyen büyüklerinin yüzündeki ifadeyi de gördükçe, geride bıraktıklarına ya da kendilerine kötü bir şey olacağına dair felaket senaryoları da pekişir ve okula alışma sürecinde de zorlanırlar.
Halbu ki okul hayatın küçük bir modelidir. Her sınıfta birbirinden farklı ailelerin yine birbirinden farklı çocukları vardır. Dolayısıyla her birinin de yine farklı bir bakış açısı vardır. İşte bu çocuklar okula başladıklarında dışarıdaki hayata hazırlanırken, orta noktada buluşabilmeyi, tek duygunun mutluluk olmadığını, her zaman her istediklerinin olamayacağını, sadece kendilerinin kazanamayacağını, yeri geldiğinde kaybetmenin de öğretici olabileceğini, paylaşabilmeyi, öfkesini nasıl kontrol edebileceğini, sorumluluk almanın ve kendi emeği ile başarmanın verdiği özgüveni de deneyimleyecekler.
O yüzden gelin orta noktada buluşalım. Okulun ilk günü çocuğunuza eşlik ettikten, onu öğretmenine bıraktıktan sonra, özerkleşmeye başlamasının size verdiği grurla eve dönerken birazdan içeceğiniz kahvenin kokusunu burnunuzda hissedin.