Okul Öncesi Dönemde Anne-Baba Tutumları
Yazar Lale Gül Volkan • Psikolojik Danışman Ve Rehber • 3 Aralık 2019 • Yorumlar:
0-6 yaş grubu, bireyin okul öncesi dönemi olarak tanımladığımız dönemde çocuğun hayatında en büyük rol oynayan kurum ailedir. Bu dönemde ailenin,çocuğun sosyalleştirme kurumu olduğunu söyleyebiliriz. Ebeveynin çocukla iletişimi ,sosyal çevresindeki rollerini derinden etkilemektedir. Birey olma yolunda ilk adımlarını atan çocuk yanında büyüdüğü bireyleri çok fazla rol model alır. Yapılan bir çok sosyo-psikolojik araştırmada suça meyilli çocukların ailelerinde birinci dereceden yakınlarında da hüküm giymiş suçluların olduğunu ortaya koymaktadır.Gelenek ve görenekler de çocuğun kişilik gelişimi için büyük etken oluşturmaktadır.Genel olarak baktığımızda sosyo-ekonomik ve kültür düzeyi düşük olan bireylerin ,gelişim basamaklarını daha yavaş şekilde tamamladığı düşünülmektedir. Fakat gelişim ölçeklerini incelediğimizde çevresel faktörlerin sosyal olgunluğu anlamlı bir şekilde etkilemediğini görüyoruz. (Haluk Yavuzer,1998). Kalabalık ailelerde çocuğun yaşam mücadelesi daha gözle görülür şekilde olduğundan ,birey olabilme yolundaki basamakları daha hızlı şekilde attığını gözlemlemek mümkün olabilmektedir. Ev içerisinde demokratik bir aile ortam yaratabilen aileler, ileri dönemlerde kararlarını daha kolay alabilen bireylerin mimarisini oluşturmaktadırlar. Bu durumu gözlemlediğimiz çocuklar çoğunlukla yaratıcı fikirler üretebilen,girişken bireyler olabilmektedir. Sert bir tutum sergileyen aileler de ise çocuklar karşıt tepki geliştirerek daha hırçın ve saldırgan olabilmekteler. İç dünyalarının kabul görmesini isteyip,tepkilerini öfke olarak yansıtmaktadırlar.Bu durum çocuğun iç dünyasında çatışma oluşturmaktadır çünkü çocuk kendi iç dünyasının ve kendisinin tam olarak farkına varamamaktadır. Ebeveyn çocuğunun bağımsız dünyasını desteklediği takdirde çocuğun gelişimi olumlu yönde etkilenip,kendine saygısı güçlenecektir. Ebeveyn çocuğunun her isteğini kendi karşıladığı zaman en iyi şekilde davrandığını düşünse de; kendi ihtiyaçlarını doyurmuş olup, çocuğunun özel alanından çalmaktadır. Özgüveni eksik bireylerin yetişmesinin en büyük nedenlerinden biri de anne-babaların çocuğunun özel alanının sınırlarını koruyamamasından kaynaklanmaktadır. Çocukluk döneminde maddi ihtiyaçlar çok önemli gibi gözükse de çocuğun duygusal ihtiyaçları da çok önem taşımaktadır. Duygusal ihtiyaçları bazı aileler farklı şekillerde düşünüp ,yansıtabiliyorlar. Günümüzde bunun en büyük örneği ebeveynin çocuğuna sevgili hitap sözcükleriyle (aşkım,hayatım) seslenmesi ve aşırı dozda olan duygu yoğunluğunu göstermek için çocuğunu dudağından öpmesidir. Bu durumlar çocukların hormonlarını başta olmak üzere,duygusal kişiliğini,bağlanma şekillerini ve bir çok davranışını olumsuz yönde etkilemektedir. Çocuğun gelişimine ek olarak düşünmemiz gerekirse; yabancı bir çevreden aynı davranışla karşılaşan çocuk ,durumun farkında olmadığı için ve ebeveynini model aldığı bir dönemde olduğu için aynı durumu normalleştirebilir. Ebeveyn mahremiyet eğitimini çocuğuna öğretirken aynı zamanda davranışlarıyla da rol model olmalıdır. Okul öncesinde davranış farklılığı gözlemlenen bir çok çocuğun anne-baba ilişkilerinin zayıf olduğu gözlemlenmektedir. Çocuğun aile bireylerini rol model olarak alması aslında aile bireyleri ile arasındaki duygusal bağın güçlülüğü ile de doğru orantılı olmaktadır. Bazı ailelerde her rolü yetişkin bireyler üstlenirken , bazı aileler de çocuğuna özgür alan bırakmaktadırlar. Çocuğun her istediğini yapan ebeveynleri çocuklarını okul öncesi dönemde rahatlıkla diğer çocuklardan ayırt etmek mümkün olabilmektedir. Çocuk ailesinden gördüğü aynı davranışı okulda öğretmeninden beklemektedir. Evde olduğu gibi okulda da merkezde olmak istemesi durumu çocuğun okula alışma sürecinde uyum zorluğu yaratmaktadır