Okul Öncesi Dönemde Yeme Problemi
Yazar Ebru Zorlutuna • Psikolog • 16 Ağustos 2021 • Yorumlar:
Çocuklarda yeme problemi, meslek hayatımda en çok çalıştığım konulardan birisidir. Bu problem, son yılların popüler konusudur. Geçmiş yıllarda “yeme problemi” çok nadir görülürken şu an “yiyen çocuk” çok nadir görülmektedir. Yiyen çocuk derken; sade köfte, makarna, pilavdan bahsetmiyorum. Nasıl oldu da bu problemi yaşayan çocuklar artmaya başladı. Yeme problemi, gerçekten çocukların problemi mi? Yoksa anne-babalardan kaynaklı bir problem mi? Bu bölümde çocuğunuzun yeme problemine nasıl yaklaşabileceğini okuyacaksınız…
Yemek yemeyen çocuk sendromu
Şimdiki çocukların birçoğunda yeme problemi görülüyor. Yeme problemi derken çocuktan kaynaklı değil aileden kaynaklı olan sorunlar. Fizyolojik ya da psikolojik sebeplerden dolayı yeme problemi yaşayan çocuklardan bahsetmiyorum. Aileden kaynaklı yeme problemlerinin temeli bebeklik dönemine kadar uzanmaktadır. Çocuklar 2.5 yaş döneminde kendi kararlarını almaya başladığında yemek seçme davranışları da kendini gösterir. Yemek seçmeye başlayan çocuk için aileler alternatif yöntemler aramaya başlarlar. Sağlıklı besinleri tüketmekte direnç gösteren çocukları için bazı karışımlar hazırlarlar. Vitaminin alınması adına püreler haline getirirler. Okul öncesi kuruma başlayan bazı çocuklarda “püre sendromu” da görülür. Aileler “benim çocuğum katı yemez, evden püre getirsem olur mu?” diye istekte bulunurlar. Bu çocuklar ilk zamanlar patates çıkmışsa ezerek yemeye başlarlar. Zamanla okulda yeme problemi diye bir şey kalmaz. Okulda gelişen bu durum evde hala püre olarak devam eder. Aileler bu sefer “okulda nasıl fasulye yedi, evde asla yemez” diye sorabiliyorlar. Ailelerin burada tutumlarını sorgulaması ve revize etmesi gerekmektedir. Yeme problemi çocuktan mı yoksa aileden mi kaynaklı incelemek gerekir. Yemek yemeyen çocuk yoktur. Her çocuk acıkır ve doğalında yemek yemeyi bilirler. Aileden kaynaklı yeme sendromu yanlış tutumlarla oluşur.
Zorla yedirilen çocuklar
Çocuk doyar, anne doyduğuna inanmaz. Çocuk doydum der ya da acıkmadım der. Anne “yok yok doymadın sen” der. Anne sadece çocuğu değil midesini de yönetmeye çalışır. Çocuğun bu süreçte çıkarımı ise “doyup doymadığıma ben karar veremem, annem karar verir. Bedenimi annem kontrol eder. Ben karar almamalıyım. Çünkü geçersiz.” Dir. Ardından kendi kararlarını alamıyor, özgüveni düşük diye psikologlara danışılır.
Bebeklik döneminde çocuk mamasını püskürtüp yemek istemediği zamanlar olabilir. Bazı anneler bu süreçte zorla ağzına kaşık sokmayı dener. Çocuk yine püskürtür. Bu sefer ağzını sıkıca kapatır. Anne yine bir girişimde bulunarak çenesini tutarak zorla ağzını açar ve kaşığı yine sokar. Düşündüğünüzde kendini sadece ağzını kenetleyerek ifade eden çocuk için çaresiz bir durum. Yemek yedirirkenki gerginliği düşünün. Bu çocuk, yemek yemeye olumlu bir tutum geliştirebilir mi? Aslında yemek yeme problemlerin çoğu olumsuz yemek deneyimlerinden sonra gelişiyor. Bebek büyüdükçe yemeye karşı bir direnç gösteriyor. Okul öncesi dönemde çocuğun direnci devam ederken ısrarcı anne-babalar karşısında inatlaşan çocuk kazanıyor. Çünkü yemeyi reddettiğinde anne-baba perişan oluyor. Bebeklikteki gibi çenesini tutup da açamıyor. Çocuk buna izin vermeyecek yaşta oluyor. Aslında bebeklik döneminde gösteremediği tepkisini ileriki dönemde yemek seçerek, reddederek, anne-babayla beklide inatlaşarak bu davranışını sürdürüyor olabilir.
Çocuk merkezli sofralar
Bazı ailelerde çocuk ne derse hemen gerçekleştirilir. Yemeğin menüsüne çocuklar karar verir. Çocuk istiyor diye gece yarısında yumurtalar kızartılır. Gecenin birinde çocuk istiyor diye kek çırpan anneler tanıyorum. Çocuğu aç kalmasın da ne yerse yesin diyenlerde var. Çocuk merkezli sofraların ana problemi yemek değildir. “Çocuk ne isterse yapmak”tır. Bu aileler sadece yemekte bu tutumu göstermezler. Gecenin bir yarısı fasulye diye tutturan ve annesine manavdan aldırıp yaptıran çocuklarda mevcut. Savunma ise; oğlunun hayatında ilk defa fasulye istemesi. Gecenin bir yarısı manavdan fasulye alınır, yapılır. Sonuç; çocuk o fasulyeyi yemez. Sorun yemek değildir. Ailedeki tüm kararları çocuk alıyorsa bu her alana sorun olarak yayılır. Bazı yeme problemlerinin başında da çocuğun anne-babayı yönetmesi gelir. Bu aileler ilk önce yeme problemlerini çözmekten çok sınır koyma ve anne-babalık becerilerini geliştirmeleri gerekir. “yemek yemiyor” diye gelen ailelerin çoğunda farklı problemler ortaya çıkar. Çocuklara “çocukların alabileceği kararlar ve anne-babaların kararları” öğretilmelidir.
Gündem maddesi “yemek” olan evler
Bir evin gündem maddesi yemek olmuşsa o evde mutlaka bir yeme problemi vardır. Anne, baba, babanne, anneanne, dede herkes bu konuyu konuşuyorsa bütün ilgiyi yemeyerek toplamayı başarmıştır. Yemek yerse kimse onla ilgilenmeyecektir. İlginin devam etmesi için yemeyi reddetmelidir. Çocuk yemeden aile doymamaktadır. Çocuk yemeden o sofraya oturulmaz. Böyle bir ailenin çocukla değil kendi yemeğiyle ilgilenmesi gerekir. Aile neyle ilgilenirse çocuk da onla ilgilenecektir. Bir süre sonra yemek yemese bile o sofraya oturup yine ilgi odağı haline gelmek isteyecektir. Az yer, çok yer, yemek seçer hiç önemli değil. Siz miktarı yerine aynı masada oturup kendi başına yemek yemesine odaklanın. Gündem maddenizden “yemek yeme” davranışını düşürün. Yemek yedi diye ya da yemedi diye abartılı tepkilerde bulunmayın. Yemek yediğinde alkışlar, yıldızlar, hediyeler vermeyin. Çünkü yemek temel ihtiyaçlarımızdan biri olup doğal bir davranıştır. Olması gerekendir. Çocuğunuzun yemeyi reddetme davranışının devam etmesini istiyorsanız gündem maddenize “yemek yemeyi” almayı unutmayın.
Aileler ne yapmalı? Yemek yeme ile ilgili tutumlar nasıl olmalı?
İnsan bedeninin en baş görevi doğduğu andan ölene kadar yaşamsal fonksiyonları devam ettirmektir. Dolayısıyla bize düşen görev bedenimize bu görevinde yardımcı olmaktır, işte biz beslenmeyi bu yüzden yaparız. Çocuklarımıza da beslenmeyi bu şekilde anlatmalıyız ki bu yemek yeme işi bir zorunluluktan yardıma dönüşebilsin. Biliyorum en değerli varlıklarımız çocuklarımız ve bizler onların iyi olmasını istiyoruz, ama bilin ki her beden bizden çok ama çok daha fazla istekli iyi olmak için☺ Bedensel olarak bir problem yaşanmıyorsa beslenme konusunda öncelikle korku ve kaygılardan kurtulmakta fayda var derim, zira bizim için doğru ve yeterli beslenme kriteri büyüme eğrisidir. Aslında bakarsanız geçmişten günümüze kadar uzayan bir yokluk ve kıtlık algısından kaynaklı yaşanmaktadır bu sıkıntılar. Geçmişten gelen bu kıtlık, yokluk algısı büyük büyükannelerimiz, büyükannelerimiz ve annelerimize sirayet ettiği için henüz önü alınamamıştır. Emin olun ki artık besin bulunmama durumu yok, günlerce aç kalma riski yok, karnelerle kuyruklarda ekmek alma zorunluluğu yok, arkandan ağlar hiççç yok…Tam aksine her yerde gereğinden fazla market ve yemek yeme yerleri var, dolayısıyla bulunamaz, stoklayalım artık geçerli bir önlem değildir!!!
Çocuğunuz hayatındaki her şeyi ilk olarak sizlerden öğrenecektir, beslenme de bir davranış olduğu için sizler iyi birer örnek olmak durumundasınız. Kaygı merkezli bir konu olduğu için önce çocukların ‘karnı doyurulup’ sonra kendiniz yemek yerseniz o çocuk sizin beslendiğinizi göremezse elbette yemek yemeği reddedebilir. Evde yemediği onca şeyi okulda yeme sebebi de tam olarak bundan kaynaklanmaktadır, yani etrafında bu hareketi yapan sayısı çoğalmıştır. Ayrıca beslenme konusunda aile ne kadar hassaslık gösterirse çocuk da bir o kadar bu konu üzerinde baskınlık kurar ve istediğini elde etmek için yemek yeme konusunu kullanır. Öncelikle annelerin ‘yemezse hasta olur’ kaygısından uzaklaşması şarttır ki çocuk bu durumu fırsata dönüştürmesin. Yapılması gerekense; bir yemek saati ve düzeni oluşturmak, yemesi için ısrar etmemek, yemiyorsa bırakmak ama acıktığında da yemek tüketimine izin vermemek. Bu izin vermeme durumunu gaddarlık olarak görmeyin lütfen, emin olun bu sizin kurtuluşunuz olacak, eğer anneler başarabilirse tabi☺
Yemek saati konulan evlerde yemek istemeyen çocuklar için sofraya oturma kuralı konulursa bunun da sebebinin ailecek bir paylaşım olduğu dile getirilirse, emin olun o sofradan yemeden kalkan çocuk olmayacaktır.
Fast food beslenme, oyuncak, çikolata veya sevdiği herhangi bir şey ile ödül mekanizmasıyla çocuğunuza yemek konusunda yaptırım uygulamak maalesef ilerleyen dönemlerde hem sağlık problemlerine hem de sağlıklı olmayan ilişkilere neden olacaktır.
Toplumda gözlemlediğim yemekle ilgili sorulan 3 yanlış soru dikkatimi çekiyor. Bu en küçüğünden en büyüğüne yapılıyor çünkü küçükken öğrenilen bir öğreti olmuş oluyor☺ Sorulan yanlış sorularsa; 1) Acıktın mı? 2) Doydun mu? 3) Ne istersin veya canın ne ister? Bu sorulardan verilen gizli mesaj, acıkınca yemek yenilir, doyana kadar yenilir, sofradan doymadan kalkılmaz, can ne isterse o yenilir. Bu durumda problemin çocukta olduğunu söylemek hiç de doğru olmaz bence. Okulda veya iş yerlerinde düşünsenize bir yemek saati olmadığını, herkesin kafasına göre saatlerde yemeğe çıktığını nasıl karışır işler değil mi? İşte bu karışıklık sorulan sorularla kafada oluşunca sonuçları hiç iyi olmamaktadır. Ve sonrasında beraberinde bir sürü sağlık problemi meydana getirmektedir.
Bana bir beslenme uzmanı olarak yapılan en büyük şikayet yemek seçimiyle ilgili. Eminim hemen hemen her evde yaşanan bir problemdir bu. Siz henüz neyin doğru neyin yanlış besin olduğunu bilmeyen bir çocuğa ‘canın ne ister veya ne yemek istersin?’ diye sorarsanız elbette ilerleyen zamanlarda bu besin seçiyor, her şeyi yemiyor durumuna döner ve çocuğunuzu mutlu etmek adına kendinizi sıkmış olursunuz. Yapılacak şey ise yemek konusunda çok alternatif oluşturmamaktır, aman aç kalmasın hiç olmazsa bunu yesin dememenizdir. Örneğin siz sofraya hem köfte hem taze fasulye koyarsanız, çocuk elbette köfteyi seçecektir ve adı da sebze yemiyor olacaktır. Aslında doğru seçenekler, taze fasulye mi patlıcan mı? Olmalıdır. Böylelikle yine seçimi çocuğunuz yapmış olacak ama doğru sınırları siz belirlemiş olacaksınız. Biliyorum belki de içinizden kolaysa sen yap diyorsunuzdur, emin olun yaptım ve sonucu da çok güzel oldu. Verdiğimiz önerilerin hiç birisi uygulanmamış, sadece kitaplarda geçerli olan öneriler değildir. Vicdanım el vermiyor diyen annelere sesleniyorum, vicdanınıza söz geçirmelisiniz ki çocuklarınız sizi ele geçirmesin ve sonrasında yanlış beslenme alışkanlıkları oluşmasın.