Okul Öncesi Dönemin Önemi
Yazar Yeliz Yılmaz • Psikolog • 28 Mayıs 2018 • Yorumlar:
Çocukların keşfetmek ve öğrenmek için doğal bir eğilimleri vardır. Öğrenme çok erken yaşlarda başlar ve hayat boyu devam eder. Çocuklar dünyaya geldikleri ilk andan itibaren, daha okula başlamadan çok önce öğrenmek ve keşfetmek için büyük bir heves duyarlar: etkin bir şekilde çevrelerini keşfederler, iletişim kurmayı öğrenirler ve çevrelerinde gördükleri şeylere dair fikirler oluşturmaya başlarlar. Okul öncesi dönem, yaşamın temelidir. Bu dönemde öğrenme hızı çok yüksektir. Çocuğun ne kadar keşfedebileceği, neler öğrenebileceği ve hangi hızla öğrenebileceği çocuğun çevresinin ne kadar destekleyici olduğuyla ve çocuğa ne gibi olanaklar sunulduğuyla yakından ilişkilidir. Erken yaşam deneyimleri çocuğun okula, öğrenmeye ve kendi becerilerine dair geliştireceği tutumları belirler ve okul başarısını etkiler. Okul öncesi dönemde olumlu deneyimler yaşayan çocuk okula, öğrenmeye ve kendi becerilerine dair olumlu tutumlar geliştirir. Çocuğun erken yaşta olumsuz deneyimler yaşaması ise onun bütün eğitim yaşamını etkileyecek problemler yaşamasına neden olabilir. Okul öncesi çağda olumsuz deneyimleri olan çocuğun öz değerinin düşük olduğu, okulda ve okul sonrası yaşamda düşük başarı gösterdiği ve daha fazla davranış problemi sergilediği bilinmektedir.
Eğitim hakkı farklı çocuklar için farklı engeller ile ihlale uğramaktadır. “4+4+4 eğitim sistemi” ile birlikte okula yeni başlayacak 5-5,5 yaş çocukların çok çeşitli sıkıntılar ortaya çıkmaya başlamıştır. Çocukların bir kısmı, okula başlamamak için gelişim açısından “yetersiz” raporu almak zorunda kalmış, okula başlayanlar uyum sorunları yaşamış, çocukların bir kısmı da ikinci dönem kalem tutma ve yazı yazmaya geçildiği aşamada yeterli gelişmeyi gösteremeyip okulu bırakmak zorunda kalmıştır. Türkiye’de yapılan çalışmalara bakıldığında,okul öncesi eğitim 71 ilde zorunlu hale getirilmesine rağmen okul dönemine geçen çocukların okuma yazma çalışmalarında yetersiz kaldığı özellikle dezavantajlı grupta yer alan ( yoksul, göçmen vb) ailenin çocuklarının eğitimi yarıda bıraktığı veya öğrenmekte güçlük çektiği görülmektedir.
Okula başlama, zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal açıdan bir “hazırlıklı oluş” gerektirir. Bunun anlamı, çocuğun herhangi bir duygusal zorluğa uğramadan, kolayca ve yeterli bir şekilde öğrenebileceği dönem olarak tanımlanır. Okula başlamak yalnızca okuma-yazma öğrenmek demek değildir. Bu noktada; okul öncesi eğitim önemlidir çünkü bireyin yaşam boyu edineceği becerilerin temeli okul öncesi dönemde atılır. Gerekli becerileri edinerek okula hazır başlayan çocuklar beklentileri daha kolay karşılar. İlköğretime hazırlık kapsamında okuma-yazmayı öğrenmek, matematik işlemleri yapabilmek için gerekli becerilerin kazandırılması ancak okul öncesi eğitim ile gerçekleşir.
Dünyanın pek çok ülkesinde eğitim sistemlerinin başlangıç süreci ile eş zamanlı olarak uygulamaya konulan okul öncesi eğitim, ülkemiz eğitim öğretim sistemi içinde sadece 15 yıllık bir geçmişe dayanmaktadır. Bu durum eğitimde aksaklıklara neden olmakla birlikte çocukların diğer eğitim süreçlerini de etkilemektedir. Okul öncesi dönemde dikkat edilmesi gereken konulardan birisi çocuğun hazır bulunuşluk düzeyidir. Hazır bulunuşluğun gerçekleşebilmesi için öncelikle olgunlaşmanın ve öğrenmenin gerçekleşmesi gerekmektedir. Örneğin; 6 yaşındaki bir çocuğun okuma yazmayı öğrenebilecek zihinsel düzeye (yaş-zekâ- sinir sitemi koordinasyonu) sahip olması ve buna istek duyarak olumlu tutum sahibi olması hazır buluşluk düzeyini arttırmaktadır. Okul öncesi dönem çocuğun eğitime başlaması ve oyun döneminin yanı sıra eğitime hazırlığı açısından da oldukça önemlidir. Bu süreçte çocuğun hem aile tarafından hem de öğretmenler tarafından desteklenmesi önemlidir.