OKULA BAŞLAMA

Yazar Hasra AvcıPsikolog • 7 Ekim 2016 • Yorumlar:

Anne baba olduktan sonra heyecan dolu ilklerden birini yaşıyor bir çok aile bugünlerde.

Çocuklarını ilk defa kreş, anaokulu veya ilkokul kapısına götürürken heyecanla atan minik kalbi

kim bilir hangi duygularla çarpıyordur diye düşünmekte anne babalar. Acaba öğretmenini sevecek

mi? Arkadaşları olacak mı? Derslerinde başarılı olacak mı? Diye çocuğumuzun ne hissettiğini ne

düşündüğünü tahmin etmeye çalışırken bir taraftan tüm bu mevzunun aslında kendi endişemiz

olduğunun farkına varmayabiliyoruz kimi zaman.. çünkü çocuk yalnızlık veya dışlanmak nedir

bilmez.. öğretmenini sevmemenin belki de onu ömür boyu eğitim hayatından soğutacağını bilmez.

Bunu ona farkettiren biz yetişkinleriz. Oysa tüm bu olumsuzluklardan sıyrılıp ona yaşabileceği

durumlarda duygusal destek verirsek olası tüm zorlukları rahatlıkla aşabilecek ve yoluna devam

edebilecektir. Unutmayın ki çocuğun ilk öğretmeni anne babasıdır. Ve çocuklar sorunlarla başetme

becerilerini anne babalarından aldıkları duygusal ve davranışsal tepkilerle geliştirirler. Sorunlarla

başedebilme becerisi çocuğun gelişmekte olan karakterinin bir uzantısıdır aynı zamanda... bu

yazıda anne babaların çocuklarının okula başlama sürecine dair endişelerini ele almak istedim.

Öncelikle okula başlama süreci. Bu konuda birçok yazı var birçok da öneri... çocuğu nasıl okula

alıştırırız? Salya sümük ağlayan onlarca çocuk. Dönüp arkasını gitse vicdanı elvermeyen, kalsa

öğretmenden azar işitecek onlarca anne babalar. Aslında mesele bu çocuk nasıl susacak (okula

alışacak) değil bu yazının amacı da anne babalara küçük pratik bilgiler vermek değil. Mesele bu

çocuk neden ağlıyor? Peki sorun nerde başlıyor? Cevap şu: sorun okul kapısında başlamıyor. Aşırı

müdahale edilmiş çocuklar, her işleri çevresindekiler tarafından yapılmış çocuklar okul kapısından

içeri kendi başına nasıl gireceğini bilemiyorlar. Daha yatağını ayıramamış çocuktan tek başına

koskoca binaya girip ders almasını istiyoruz. İşte bu noktada ayrılık kaygısı gibi gözlemlenen

yardım çığlıkları başlıyor. Çocuklarımızı büyütürken biraz daha cesaretli olmamız gerekiyor. Önce

kendi başına çocuk ne kadarını yapabilir gözlemlemek önemli. Tabi ki beklentimiz çocuğun

gelişimi ile paralel olmalı. Çocuğun içinde bulunduğu süreç gündemdeki konu ile başaçıkabilecek

seviyede mi sakince değerlendirilmeli. Karşılaştırma yapılmamalı. Sonrasında yapabildiği noktaya

kadar izleyip 'yapmaya hazır olmadığı kadarında' ona destek olmalı. Bakın burada yapamadığı

demiyorum çünkü bir zaman sonra yapabilecektir muhtemelen. Sadece yapmaya hazır değildir.

Nasıl destek olmalı işin sırrı burada başlıyor. Çocuklar ilk defa yaşayacağı şeylerde bilinmezliğin

verdiği heyecanla farklı tepkiler gösterebilirler. Beyin de çünkü aynı tepkiyi veriyor. Daha doğrusu

beyin önceden yaşadığı olaylarla tekrar karşılaştığında daha sakin tepki verebiliyor. Bu nedenle

çocuğu ne ile karşılaşabileceğine dair hazırlamalı. Ben burda ona hikaye anlatmaktansa onun en

çok neyi merak ettiğini sorardım. Buradan yola çıkmak çocuk için daha sağlıklı olacaktır.

Devamındaysa nasıl hayal ettiğini öğrenebilirsiniz. Bakalım hayalleri ve gerçekler birbirine yakın

mı? Çünkü yetişkinde olduğu gibi gerçekler ve idealler arasında bir farklılık varsa ve bu farklılık

ulaşılmazsa kişi depresyona giriyor. Çocuk bu durumda hemen depresyona girmeyebilir. Ancak

hayal kırıklığı yaşaması muhtemeldir ve mutsuz olabilir. Ve böylelikle çocuğa muhtemelen

geçirebileceği bir günü örnek anlatılabilir. Ve en önemlisi takip. Günün nasıl geçti? Bu soru akşam

saatlerinde çocuğa farklı yollarla sorulabilir aslında... asıl öğrenmek istediğimiz kaç sayfa ödevi

olduğu değildir çünkü. Okulda ne yaşadı? Bir çok zaman da hiçbirşey yaşamamış olabilir ki

temennimiz bu yönde. Ancak benim danışanlarıma önerdiğim bir konu var. anne babaların bu

soruyu her gün sormalarını isterim ben. Hiçbir sorun olmadan geçebilir günler, aylar belki de

yıllar.. ancak bir gün gerçekten bir sorun oluşursa anne baba olarak çocuğunuzda minimal de olsa

bir farklılık sezeceksiniz. Hergün rutin olan tepkiden farklı bir tepki verecektir mutlaka. İşte belki

de çocuğunuzun anlatmaya çekindiği ya da korktuğu, ya da çözemediği o konuyu yakalamış

olursunuz. Yine tabiki çocuğun üzerine atlamıyoruz panter gibi. İzlemeye alın. 'monitoring' yani

izleme ebeveynlikte çok önemli bir kavramdır. Ve buradaki amacımız çocuğun kendi yapabildiği

noktaya kadar olan kısmı çözmesine müsaade etmek; hazır/yetersiz olduğu noktada ona destek

çıkmak.

Bu yazının içinde bu çocuk nasıl susacak önerileri bulamayacağınızı söylemiştim. Amacım çocuğu

ağlatmamak zaten. Özetle çocuğun bireyselliğini hissetmesi önemli. Kendi yapabildiği işlerini

kendisi tamamlamalı, organize olmalı, plan yapmalı, uygulamalı. Kendi zaten bir güce sahip

olduğunu keşfetmeli ve ona bu fırsat verilmeli. İşte bu noktada bir başka yazının konusu olacak

olan 'özgüvenli çocuk' yetiştirmiş oluyorsunuz. Ve özgüveni olan çocuk okula başlarken ağlamaz.

Mutlu bir okul hayatı dilerim

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Hasra Avcı Psikoloji, Aile Danışmanlığı Psk.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)