Önemli Rüya Analistlerinin Rüya Hakkındaki Yaklaşımları: Freud, Erich Fromm, Jung, Adler, Lacan, Winnicott ve Melanie Klein
Yazar Serhat Özmen • 26 Şubat 2024 • Yorumlar:
Yaptığımız ve yaşadığımız birçok durum gibi rüya görmenin de bir anlamı vardır. Rüyalar tıpkı bir bilmece gibidir. Bu rüyanın kapalı içeriği ise çağrışımlarla anlaşılmak üzere çalışılması gerekmektedir.
Rüya yorumlarının psikolojik analizi ‘Rüyaların Yorumu’ adlı eserle başlamıştır. 1900 Yılında yazılan bu eser aynı zamanda bilinçdışının keşfine ışık tutmuştur. Bu eser yeni bir çağ başlatmıştır. Bilinçaltında rüyaların görevlerini tartışılmaya açıldığı bir eser olmuştur. O güne kadar rüyalarla ilgili halk kavrayışlarının tamamını bir sünger gibi silip, Freud tarafından , rüyaları bilinçdışına götüren kral yolu olarak tanımlamıştır. Freud rüya ile çalışmayı şifre çözümüne benzetir. Rüyadaki bulmacaların karşısında mütercimlik yaparak ancak anlayabiliriz. Rüyalardaki semboller ve kamuflajlar çözülürse asıl o zaman gerçek arzularımız anlaşılacaktır. Arzu bu noktada gizli arzularımızdır. Bazen de karşılanmamış isteklerimizdir. O semboliklik de tamamen rüyayı görene dair bir imza gibidir.
Freud’un tabiriyle bilinçdışı ile bilinçaltı arasında yer alan bir polis vardır, bu polis de toplumsal ve ahlaki tutumu temsil eder. Rüyalar da kurnazca bastırılmış isteklerin sembolik bir dille ifade edilmesine izin verir. Rüya çağrışımı metodolojisiyle semboller çözülür, bastırılan ortaya çıkar , çarpıtılan anlaşılır, kamuflaj çözümlenir böylece gerçek arzular anlaşılır. Freud’un analitik anlamda bize en büyük müjdesi böylece bu olmuştur. İstanbul bizler için neyi ifade ediyorsa, rüyalar, arzular, dil sürçmeleri de bilinçaltı için aynı önemdedir.
Lacan, Freud sonrası Freud’un kuramını dilbilim, yapısal antropoloji ve edebiyatla genişletmesi ile bilinir. Arzu, eksiklik ve boşluk hissinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Rüyada ki arzu ise hem arzuyu hem de eksiği göstermesi açısından ele alınır. Rüya teorisinde önemli bir yere sahip olan kavramlardan biri de "düşünsel yansıma" veya "düşsel geri yansıma" kavramıdır. Bu kavram, rüyanın içeriğinin, bireyin bilinçaltındaki çeşitli semboller ve imgelerle dolu olduğunu ve bu sembollerin kişisel ve toplumsal alanlarla ilişkilendirilmesi gerektiğini belirtir. İleri yazılarda daha çok değinilecektir.
Fromm'a göre, rüyaların temel işlevlerinden biri, bilinçli zihnin bastırdığı veya göz ardı ettiği duyguları ve düşünceleri açığa çıkarmaktır. Rüyalar, insanın içsel çatışmalarını ve gizli arzularını ifşa eder ve bu sayede kişinin kendi benliğiyle daha derin bir bağ kurmasına yardımcı olur. Bu açısıyla rüya daha çok dışavurumu ifade ederken, duygu ve düşünceyi ön planda ele alır. Fromm, rüyalarda salt kötücül değil, insana dair iyi ve yüce temellerin de bulunduğunu ifade eder. Bu nedenle, rüya sembollerini ve imgelerini anlamak, insanın kendi iç dünyasını keşfetmesine ve anlamasına yardımcı olabilir. Fromm'a göre, rüyaların yorumlanması, bireyin kendini daha iyi tanımasını ve içsel uyumunu sağlamasını sağlar. Rüyaların analizi, kişinin bilinçaltında var olan potansiyellerini keşfetmesine ve gerçekleştirmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, Fromm'a göre, rüyaların yorumlanması, kişinin yaşamındaki sorunları anlamasına ve çözmesine yardımcı olabilir.
Melanie Klein, rüya analizi konusunda Sigmund Freud ve Carl Jung gibi diğer psikanalistler kadar bilinmemektedir. Bununla birlikte, Klein'in çocukların oyunlarını ve çocuklarla yapılan terapileri incelemesi, çocukların iç dünyalarını anlamak için rüyaların yerine geçebilecek başka araçlar geliştirmesine yardımcı olmuştur. Donald W. Winnicott, rüya analizi konusunda özellikle bilinen bir kuramı veya çalışması bulunmamaktadır. Rüya analizi genellikle Sigmund Freud ve Carl Jung gibi diğer psikanalistlerle ilişkilendirilirken, Winnicott'un ana odak noktaları arasında rüyaların özel bir vurgusu bulunmamaktadır. Ancak, Winnicott'un çalışmaları, bebeklerin ve küçük çocukların zihinsel dünyalarının gelişimi ve anlaması üzerine odaklanarak, rüyaların daha büyük bir bağlamda anlaşılmasına katkıda bulunabilir.
Carl Jung'a göre, rüyalar, bireyin içsel dengesini korumak için bilinç ve bilinçaltı arasındaki iletişim aracı olarak işlev görür. Jung'un analitik psikolojisine göre rüyalar sembollerin evrensel yorumlanmasını içerir. Jung'a göre, rüyaların sembolik dilinde ortaya çıkan motifler ve temalar, kolektif bilinçaltı denilen evrensel sembollerle ilişkilendirilebilir. Misalen rüyada ki anahtarlık, birçok anlamda kullanılsa da asıl hazineyi aramak veya açmak anlamında düşünülebilir. Bu evrensel semboller, insanlık tarihinde ortak olan mitoslardan, halk efsanelerinden, inançlardan ve kültürel motiflerle bağlantılıdır.Su, mağara, sayı, dağ gibi semboller, insanların rüyalarında sık sık karşımıza çıkar ve derin anlamlar taşır. Jung’un bir diğer yaklaşımı ise hayal kurma yöntemidir. Bu yöntemde, kişi rüyasında gördüğü sembolleri ve olayları yeniden zihinsel olarak canlandırır ve sembollerin anlamlarını derinlemesine keşfeder. Bu, rüyaların kişisel ve kolektif bilinç altında taşıdığı potansiyel anlamları daha iyi anlamaya yardımcı olabilir. Jung'un rüya teorisi, rüyaların insanın iç dünyasını anlayarak kişisel dönüşümünü gözetmek için önemli bir araçtır.
Alfred Adler'in rüya kuramı, Sigmund Freud'un rüya yorumu teorisinden farklı bir yaklaşım benimser. Adler, rüyaların bilinçaltındaki bastırılmış isteklerin ifadesi olmadığını, bunun yerine bireyin yaşamında önemli olan günlük meseleler ve çatışmalar hakkında bilgi verdiğini savunur. Adler'e göre, rüyalar, bireyin yaşamındaki günlük sorunlara, hedeflere, endişelere ve motivasyonlara dair içgörü sağlar. Adler, rüyaların bireyin hedeflerine ulaşma çabalarını ve hayatta karşılaştığı engelleri ifade ettiğini öne sürer. Bu nedenle, rüyaların anlamı, bireyin yaşamındaki mevcut durumu ve ruhsal dengeyi yansıtır. Adler'in rüya kuramında, bireyin yaşamındaki önemli figürler, olaylar ve temalar sık sık rüyalarda tekrar eder. Adler, rüyaların sembollerini ve imgelerini analiz ederek bireyin bilinçli veya bilinçsiz düzeyde sahip olduğu endişeleri ve hedefleri belirlemeye çalışır.
Sonuç olarak, her bir kuramcının rüyalara atfettiği farklı değerlerle rüya yorumlamanın çerçevesini genişletmiş olup, rüyalarla ilgili halk inanışlarından sıyrılmıştır. Rüyalar en temel anlamıyla bir tür mektup gibidir. Her mektubun da içeriğinde önemli psikolojik istek, arzu, çatışma ve semboller ambalajlanmıştır. Bilinçdışının bastırılı dünyasının bize en iyi veren ana malzemedir.
Uzman Psikolog Serhat Özmen