Osteoporoz

İlk defa 1829 yılında Jean Georges Lobstein tarafından ‘porous bone’ olarak tanımlanmıştır. Osteoporoz; sağlıklı ve genç kemiklerde güçlü kollajen liflerine bağlı mineraller ve çoğunlukla da kalsiyum tuzlarından oluşan bir yapılanma söz konusudur. Yaşlanmayla birlikte bu yapının gücünü kaybederek zayıflaması ve dayanıksızlaşması normaldir. Fakat osteoporoz kemik yoğunluğundaki aşırı düşüş nedeniyle kemiklerin çok daha kırılgan bir yapıya dönüşmesi anlamına gelir. Kemik erimesi olarak bilinen osteoporoz, kelime olarak süngerimsi (gözenekli) kemik anlamına gelir. Kemiklerin içlerinde boşluklar oluşarak yoğunlukları azalır. Bu da kırılmaya ve çatlamaya yatkın hale gelmelerine neden olur. Çoğunlukla bir kırık veya çatlak geliştikten sonra kemiklerin görüntülenmesi sonucunda tespit edilir. Osteoporoza bağlı kırık oluşumunun en yaygın görüldüğü kemikler ise el bilekleri, omurga ve kalçada bulunan kemiklerdir. Kemik erimesinin görülme sıklığı yaşla birlikte artar, aynı zamanda kadınlarda görülme olasılığı erkeklere oranla daha yüksektir.

50 yaşın üstündeki her üç kadından birinde ve her beş erkeğin birinde osteoporoz vardır. Risk faktörlerinin başında cinsiyet gelir. Kadınlar yaşam boyu kemik kütlelerinin %40-50’sini, erkekler ise %20-30’unu kaybederler. Beyaz veya asya kökenli, sarışın mavi gözlü, ince ciltli, minion tipli olma, ailede osteoporoz öyküsü bulunanlar, geç veya düzensiz adet görme, erken menapoz, beslenme durumu, aşırı alkol, kahve ve tuz tüketimi, sigara kullanımı risk faktörleri arasındadır. Tanısı kemik yoğunluğunun ölçülmesi ile konur. Kliniği kemik direncinin düşmesine bağlı ortaya çıkan kırıklar ile seyreder.

Osteoporozun ilerlemesi durumunda hastalar kendilerinde birtakım belirtiler hissedebilir. Bunlardan bazıları şu şekildedir:

-Omurga içerisinde kırık veya çökmüş bir omurun neden olduğu bel ağrıları

-Zamanla kemiklerin eğrilmesine bağlı olarak boyun kısalması

-Kamburlaşma ve çarpık duruş

-Basit hareketlerde bile ortaya çıkabilen kırılma ve çatlamalar

Yukarıda verilen belirtiler ancak osteoporozun ileri seviyelere ulaştığı ve kemik hasarlarının oluşmaya başladığı dönemlerde kendini gösterebilecek semptomlardır. Hastalık bu aşamaya geldikten sonra kemiklerde oluşan hasarın geri döndürülebilmesi büyük ölçüde mümkün değildir. Bu nedenle ileri yaşlardaki bireyler bu hastalığa yakalanmamak için gerekli yaşam tarzı değişikliklerini uygulamalı, beslenme düzenine dikkat etmeli ve düzenli olarak spor yapmalıdır. Menopoz sonrası dönemdeki kadınlar hekimlerinin önereceği aralıklar ile kemik yoğunluğuna ilişkin tarama testlerini yaptırmalıdır.
 

Osteoporozun tedavisinde; kemik yıkımını önleyen (Etidronat, Alendronate, Raloksifen, Kalsitonin), kemik yapımını arttıran (D vit türevleri, Parathormon), kemik yıkımını önleyen ve kemik yapımını arttıran ilaçlar (Östrojen, Stronsiyum ranolid) kullanılır. Kemik kırıkları geliştiyse cerrahi yöntemlere başvurulur.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Burçin Karakuş Kadın Hastalıkları Ve Doğum Op. Dr.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)

Yazar

Burçin Karakuş

Kadın Hastalıkları Ve Doğum Op. Dr.

Randevu al