Otizm: Fanus İçinde Yaşayan Çocuk
Yazar Esma Seda Sönmez • Psikolog • 28 Mayıs 2021 • Yorumlar:
Otizm: Fanus içinde yaşayan çocuk Bu haftaki konumuz, son zamanlarda adını sıklıkla duyduğumuz ve tanı oranlarının geçmiş yıllara kıyasla her geçen yıl artış gösterdiği araştırmacılar tarafından raporlanan bir rahatsızlık ‘otizm’. Erken bebeklik döneminden itibaren sosyal iletişim becerilerinde önemli oranda bozulmalar, döngüsel davranış kalıplarına sahip olma ve diğer alanlarda da işlevselliğin olumsuz etkilenmesi, otizmin bir diğer adı ile yaygın gelişimsel bozukluğun önemli semptomlarındandır. Yaygın gelişimsel bozukluk bir spektrum boyunca farklılaştığı için her otistik çocuk profili birbirinden farklı olmaktadır. Çoğu çocuk otizm tanısı aldığında bir özel eğitim merkezinde destek eğitim görmeye başlar. Otizmli bir çocuk için yapılabilecek en iyi şey onu ve ailesini psikolojik açıdan ve eğitimlerle destekleyerek bulunulan duruma uyum sağlamasına yardımcı olmak ve mümkün olduğunca kendi hayatını idame ettirebilecek seviyeye gelmesi için çaba göstermektir. Aslında bunların çoğunu süreç içerisindeki anne babalar çok iyi biliyor ve eksik noktalarda da uzmanlarca bilgilendiriliyorlar. Benim burada bahsetmek istediğim otizmin ne olduğundan ziyade ne olmadığı! Yapılan araştırma sonuçlarına ve klinik anlamda gözlemime dayanarak otizmin bazı durumlarda yanlış tanılanan bir bozukluk olduğunu söyleyebilirim. Otizm sıklıkla yaşam boyu süren bir bozukluk olduğunu biliyoruz ancak, birçok çocuk açıkça otizm belirtileri göstermekte ve destek eğitim sonrasında bu tanıdan vazgeçilmektedir. Peki bu nasıl oluyor? Tepkisel bağlanma bozukluğuna sahip olan çocuklar, uzman tarafından psikiyatrik tanı konulurken semptomları otizmin semptomlarından ayırt etmek güç olduğu için büyük oranda otizm tanısı alırlar. Bu çocuklar özel eğitim süreci içinde öğretmenleri tarafından derslerde ve psikologları tarafından seanslarda koşulsuz sevgi ve kabulle karşılandıklarında ve aralarında terapötik bir bağ kurulduğunda hızlıca iyileşme belirtileri gösterirler. Burada önemli olan ilişkinin iyileştirici gücüdür. İlk altı ay bebeğin bakım verenine bağlanması ve benliğinin güçlenmesi için çok önemlidir ve burada kurulan güvenli bağlanma ilişkisi kimi nedenlerden dolayı kurulamadığında veya zarar gördüğünde, sosyal iletişim kurma çabası hayal kırıklığı ile sonuçlanmış çocuk kendi iç dünyasına döner. Oluşum nedeni otizmden farklı da olsa, bu çocuklarda otizme benzer şekilde içe kapanma adeta bir fanus içinde kendi başına yaşıyor gibi davranma, ismine cevap vermeme, göz teması kurmama, döngüsel hareketler gözlenir. Her iki bozukluğa sahip çocuklar da aileleri, öğretmenleri ve psikologlar tarafından desteklendiğinde ilerleme kaydederler. Ancak tepkisel bağlanma bozukluğunda iyileşme tablosu çok daha ümit vericidir. Peki bu bozukluğu önlemek için ne yapılabilir? Öncelikle, anne babaların ağırlıkla ilk altı ayda(önceki yazılarda da bahsettiğimiz gibi) güvenli olan anne rahminden soğuk, gürültülü ve kaygı verici bu dünyaya adeta ‘düşmüş’ bebeğin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarına duyarlı olmaları gerekmektedir. Bebek bir çok sebepten ağlar demiştik, bebek her ağladığında sabırla bebeği sakinleştirmek, onu kucaklamak bebeğinizin sizinle güvenli bağ kurabilmesi için yapacağınız en doğru davranıştır. Son olarak eğer otizmden şüpheleniyorsanız destek özel eğitim ve psikolog tarafından terapi almak da bu süreci en sağlıklı şekilde yönetmek için çok önemlidir. Herkese iyi haftalar dilerim.. :